Siz de mağlup olacaksınız

Tek isteğim benim gibi Müslümanların zaaf ve aczinden müteessir olanların yazmasıdır.

“Tek isteğim benim gibi Müslümanların zaaf ve aczinden müteessir olanların yazmasıdır.” (Ş. Ahmet YASİN)

Kudüs diye bir yer bilirim coğrafyamda. Muhammed Mustafa’nın ayak bastığı, beyaz mı beyaz bir nokta. Meryem kadar iffetli, Davut kadar heybetli, Zekeriya’nın yüzü kadar nurlu, Yahya’nın kanı kadar duru.

Kudüs diye bir yer bilirim yanı başımda. Ömer dengi vakur, Salahaddin yüreği kadar cesur, Şeyh Yasin gibi inançlı, Musavi kadar şehid, nebiler kadar masum ve de şuhedalar kadar bereketli.

Tanırım necis yüzlü, kaypak yürekli, ihanet damgalı insanları, Turi Sina’dan dönen Musa’nın feryadlarından. Tanırım “Ey Musa! Doğrusu biz, (onlar) orada bulundukları müddetçe, oraya ebedi olarak asla girmeyiz. Onun için sen Rabbinle git, artık ikiniz savaşın, doğrusu biz burada oturacak olan kimseleriz” (Maide: 24) diyen yüzsüzleri. Tanırım fitne fesat çıkarıp düşman toplayarak Müslümanları toptan yok etme anlayışına sahip basiretsizleri, Ahzap gününden Hendek diyarından. Tanırım vahşeti meslek edinen kindar zalimleri Sabra’dan, Şatilla’dan. Tanırım Beraat belgeli kadınların, çocukların ve ihtiyarların cellatlarını Gazze’den, Şeria’dan, Beyrut’tan.

Duymuşum bacımın örtüsüne uzanan ellerin ecdadının Medine pazarından geldiğini. İşitmişim kalleşçe suikastlar yapmayı ahlak edinen yüreksizleri Ben-i Nadr yurdundan. Duymuşum binlerce insanı katledip ceset tepeleri inşa eden haçlıları Kudüs’ten. İşitmişim alınları secdede insanları nasılda kurşuna dizdiklerini el-Halil’den. Camileri, evleri, ekinleri, nesilleri nasıl da bombaladıklarını Deyr Yasin’den, Nablus’tan ve Felçli insana füzeleri nasıl da reva gördüklerini Kudüs’ün en yakın yerinden. Allah'ın evinin tam dibinden.

Bilirim, tanırım, duymuşum ve işitmişim istemesem de. Biliriz, tanırız, duymuşuz ve işitmişiz istemesek de. Ama henüz iş bitmedi, defter kapanmadı. Açılmamış sayfalar, görülmemiş hesaplar var duyduğum diğer şeyler de. İşte “Peygamber (sav) Bedir’de Kureyş’in işini bitirip yendikten sonra Medine’ye dönünce Yahudileri Kaynuka oğullarının çarşısında toplayıp onlara şöyle hitap etti. ‘Kureyş’in (Bedir’de) başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden Müslüman olun.’

Şöyle dediler: ‘Ey Muhammed! Kendine o kadar güvenme. Sen Kureyş’ten savaştan anlamayan toy birkaç kimseyi mağlup edebilirsin. Ancak bizimle çarpışırsan bizim nasıl insanlar olduğumuzu görürsün. Çünkü sen bizim gibi (kahraman)larla bu güne kadar hiç karşılaşmadın ki!’

Bunun üzerine Allah “(Ey Resulüm) O inkâr edenlere de ki; ‘Yakında siz de mağlup olacaksınız ve cehenneme sevk edileceksiniz. O ise ne kötü bir yataktır. Karşılaşılan iki cemaatte elbette sizin için bir delil vardır. Bir cemaat Allah yolunda savaşıyordu. Diğeri ise kâfir idi…’ (Al-i İmran: 12-13)

Resulullah aleyhisselatu vesselam buyurdu:

“Müslümanlar, Yahudilerle savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Müslümanlar onlarla savaşıp öldürecekler. Hatta Yahudi bir taşın ve ağacın arkasında saklanıp gizlenecek, taş ya da ağaç şöyle seslenecek: “Ey Müslüman, Ey Allah’ın kulu, işte Yahudi arkamdadır, gel onu öldür. ‘Garkad’ adındaki ağaç müstesna… Çünkü o Yahudilerin ağacıdır.” (Cem’ul Fevaid)

“Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık! Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek! Onları, bu sus pus ve bön ümmete yakıt yapacağız! Bizden teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin! Çünkü biz bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz. Bırakın savaşçı onuruyla ölelim!” (Şehid Şeyh Ahmet Yasin)

Yine de üzülürüm ümmetin kahreden suskunluğuna. Bana da bulaşmasın mantığıyla davranmasına… Yanarım üç günlük dünya için zalimlere yaltaklık yapanlara… Rahatı bozulmasın diye haklılığını ispatlamaya çalışan korkaklara…

“Siz Ey Müslümanlar! Suskun ve aciz, helak olmuş ölüler! Hala kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felaketler karşısında? Bir halk yok mu, hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin namusu için kızacak? Şerefli direnişçilerden, ‘katil teröristler’ olarak ilan edenlere karşı duracak! Bu ümmet utanmaz mı şerefi çiğnenirken? Siyonist katilleri ve uluslararası işbirlikçilerini görmezden gelirken!

Omuzlarımıza el verecek ve gözyaşlarımızı silecek bir bakış! Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilatları ve bariz şahsiyetleri, Allah için kızmaz mı? Tümü birden sokaklara dökülüp bizim için dua etmeye; “Ey Rabbimiz! Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mü’min kullarına yardım et’ diye çağıramaz mı? Buna da mı gücünüz yetmiyor?” feryadına koşmayanlardan derin bir ah çekerim. Acırım mazlumların çığlığına kulaklarını tıkayanlara… Acırım ahiretini harap eden zavallılara…

Ve de sevinirim, kanlarının son damlasına kadar mücadele etme sözü veren sadık müminlerin imanına… “Mücadelesiz kan, gözyaşı, eziyet, aczdır, dönüşsüz bir gidiştir. Ama kan, gözyaşı, eziyet mücadeleyle beraber olursa zafer getirir” diyerek kurşunlara göğüs geren Hüseyin yürekli yiğitlere… Gurur duyarım. “…Size öfkelerinden dolayı parmaklarını ısırırlar. De ki: ‘öfkenizden geberin’, Allah kalplerinde olanı bilir.” (Al-i İmran: 119) fermanıyla cezbeye gelip toprağı döşek semayı yorgan yapan muvahhid erlerle…

Yeşil kuş iner semadan, meleklerin gölgesinde bir şehit düşer toprağın bağrına her bir bombayla ve bir can dirilir “Allah bize yeterdir. O ne güzel vekildir” şiarıyla… Bir yavru düşer annenin kollarından soğuk toprağın derinliklerine ve bin yavru doğar annelerin kucaklarından ölüm meydanlarına… Ve bir kıyamet kopar canilerin başında… Bir kavga sürer onur ve izzet namluların ucunda… Bir savaşım verilir can ve mal, füzelerin altında… Ve bir marş okunur minik Selahaddinlerin dudaklarında

Kassam olurum dağlarda

Ordu başında Eyyubi

Attığım sapan taşlarla

Yıkılır yere Yahudi

Şunu da bilirim ki iman üzere sadık Mü’min için yenilgi yoktur asla… Üzülme ve gevşeme de… İspatında olduğu gibi.

“Hastalıktan yahut kalp krizinden ölen de, Apachi helikopterlerinin saldırısına uğrayan da dünyaya veda eder. Bana kalsa Apachiyi tercih ederim.” (Şehit A. Aziz Rantisi)

Kudüs diye bir yer bilirim kalp coğrafyamda… Bombaların işlemediği, füzelerin vuramadığı, Nebi’nin ayak bastığı an gibi temiz ve nazenin. Nebi’nin bastığı an kadar izzet ve şerefli…

İnzar Dergisi

İslam Kuran Haberleri

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

İslam Ve Kuran Haberleri

Yılbaşı kutlamaları ve şans oyunları haramdır
2025 hac kayıtları 15 Kasım'a kadar yapılabilecek
"Gıdada haram ve helale dikkat edilmemesi toplumsal çöküntüye neden olur"
Kazasının olup olmadığıyla ilgili şüphesi bulunan kimsenin durumu
Kurban edilen hayvan kanının alna sürülmesi doğru mudur?