Bilmem sizin de dikkatinizi çekti mi, şu salgın döneminde Müslümanların bir birlerinden dua taleplerinin oldukça arttığını görüyoruz.
İki Müslüman bir araya gelmişse, ayrılırken mutlaka bir birlerinden dua istiyorlar, aynı şekilde telefon konuşmaları ve internet mesajlarının sonuna mutlaka dua siparişi ekleniyor.
Belki diğer zamanlarda da insanların bir birlerinden dua talebi eksik olmazdı ama dikkat ederseniz şu günlerdeki talepler oldukça derinden, yürekten, kime ne için dua talep edildiği detaylıca belirtiliyor.
Sağlık ve şifa için dua isteyenlerimizin yanı sıra bozulan işinin düzelmesi için dua istirham edenler hatta sadece bunun için telefon açanların sayısı az değil.
Peki biz ne yapıyoruz, bu talepleri nasıl karşılıyoruz?
“Dualar müşterektir, siz de bize dua edin” gibisinden kalıplaşmış bazı cevaplarımızla mı yetiniyoruz?
Ama biz biliyoruz ki dua talepleri bu defa çok ciddi. O halde bizim de bu işi ciddiye almamız gerekmez mi?
Her şeyden önce kendimizi o kardeşimizin yerine koymalıyız, onun derdini kendi derdimiz bilmeliyiz.
Daha sonra da samimiyetle yapacağımız duamızın şöyle veya böyle mutlaka bir karşılık bulacağına inanmalıyız. Rabbimiz talebimizi illa ki tam bizim isteğimiz şekliyle karşılamayabilir ama biz inanıyoruz ki asla zayi etmez.
Bir başka tavsiyemiz, duamızı derhal orada hemen yapmamızdır. Kardeşimizden ayrılır ayrılmaz, telefonumuzu kapatır kapatmaz sıcağı sıcağına orada Rabbimize yönelerek bizden istenen duamızı yapmak en güzelidir. Çünkü daha sonra unutuyoruz, dünyevi meşguliyetlerimiz arasında kaynayıp gidiyor.
Dua etmek de başkalarından dua almak da ne güzel bir şey. Dualı olmak, dualı yola çıkmak, her daim dualı yürümek ne müthiş bir ayrıcalık.
Fakat işin bu noktasında bir gerçeği hatırlatmakta fayda var. “Bana dua et” demek yerine dua alacak işler yapmak biraz daha garantili olsa gerek.