Sokak ve Siyaset Kurumu Arasındaki İlişkiler Yumağı Üzerine Bir Okuma

Sokak; sosyolojik, politik, felsefî, ideolojik formlarda tezahür eden her türlü düşünsel ve politik mefkûrelerin veya örgütlemelerin uğrak mekânıdır.

Sokak; sosyolojik, politik, felsefî, ideolojik formlarda tezahür eden her türlü düşünsel ve politik mefkûrelerin veya örgütlemelerin uğrak mekânıdır. Mekânı okumak, bilmek, anlamak, tanımak; daha sonra mekânla münasebet kurmak; bunun için de oluşumun gayesiyle mutabık formlarda dil ve iletişim vasıtaları geliştirmek; en nihayetinde ise ara fasıllarla birlikte sokakta olmak…

Sokak, ‘çıktı’larının yanında ‘çıkmaz’larla da nitelenen çifte imkâna sahiptir. Yani sokak, sosyal ve sayısal dizgede, hem var etme, hem mahpus etme hem de ortadan kaldırma potensiyeline sahip sosyo-politik gerçekliğin diyarıdır. Bu bakımdan sokağın niteleyen ve niceleyen olmak üzere imkân ve gerçekliğin iki farklı varoluş formuna sahip olduğu söylenebilir. Bununla birlikte Machiavelli’nin işaret ettiği üzere sokağın şu yönü de kıymet arz eder; “Halkın/sokağın tabiatı değişkendir, bu nedenle de onları bir şeye inandırmak kolay, fakat inandırıldıkları şeye bağlı kalmalarını sağlamak zordur” [Prens, çev. Alev Tolga, İstanbul: Say Yayınları, 2009, s. 37]. Burada sokağın tabiatındaki değişkenliğin ve buna bağlı olarak sokağın varlık evini oluşturan dünyagörüşünün, kısa zaman dilimlerinde değil, uzun sayılabilecek ve belki asırları alabilecek zaman dilimlerinde tezahür ettiğini söylemek mümkündür. Bu yönüyle sokak statik bir mekânın değil, aksine hareket halinde olan dinamik bir yapının taşıyıcısıdır.

Öte yandan makale başlığının ikinci kısmını teşkil eden politik oluşumlar ise ana hatlarıyla ideolojik örgütlemelerin fikrî hemzemininde teşkil edip veya metanın/paranın piyasadaki dolaşımını tekelleştirmek isteyen (yerel veya küresel) emperyal sermaye tarafından fonlanıp anayasal mevkî kazanan siyasal birliklerdir. Siyasal birliğin sokakla temas kurup kendini gerçekleştirme yolunda geliştirdiği politik söylemin  yönlendirici maksadı ya da anlam-değer evreni ile sokağın dili, rengi veya anlam-değer dünyası arasında çoğukez bir uyuşmazlık vardır. Öyle anlaşılıyor ki sokak, çoğunlukla siyasetin çeşitlilik arz eden politik örtük gayelerinin farkında değildir. Türkiye tecrübesinde görülebileceği üzere ülkede siyasal temsiliyet vasfına sahip siyasi otoriteler, azınlığın ideolojik mefkûresinin taşıyıcısı olup sokağın hayat ve dünya kavrayışıyla çoğunlukla kriz halindedir. Bu bağlamda siyasal otorite ile sokak arasında anlaşılmayı ve çözümlenmeyi bekleyen birçok dilemma vardır.

Ancak yine de politik oluşumları var eden ve anlamlı kılan sokağın kendisidir. Sokak, politik olana anlam yüklediği ölçülerde kamusallığından söz edebilir. Bu yönüyle sokağın mekânı politik tutumların imkân mahallini oluşturur. Dolayısıyla sokağın diline düşen veya sokakta konuşulan her politik oluşum veya söylem, başvurulan dilin anlam dizgelerine bağlı olarak sosyolojik ve sayısal tabana sahip olur. Belki bu önermenin bir diğer çıkarımı şu şekilde ileri sürülebilir; sokakta olmayan, sokağı muhattap almayan ya da sokağın diliyle konuşmayanları; doğal olarak sokak da muhatap almaz veya kendilerine politik temsiliyet tevdî etmez.

O zaman sokak, “dil, varlığın evidir” şeklinde Martin Heidegger’ci bir tutumla politik oluşumun varlık evidir. Peki politik oluşum, -gerek iktidar düzeyinde gerekse muhalefet ölçeğinde olsun fark etmez-, sokağın (hayat ve dünya kavrayışının) taşıyıcısı ya da temsilcisi olabiliyor mu? Bu soruya reel politik örgütleme ve idare biçimlerinde olumlu yanıt vermenin güçlülüğü aşikardır. Zira politik oluşumlar, kahir ekseriyete, sokağın sosyolojisinin siyasal ve sayısal kudretinden iktidar devşirmek için iletişim ve ulaşım spektrumlarını araştırarak kendi varoluşsal teloslarını gerçekleştirmek isterler.

Bu durumun tutarlılığı, anlamlılığı veya sokak ve siyasete ilişkin bu gibi okuma tarzının makul ve makbul formlar ihtiva edip etmediği ayrı bir tartışma dosyasının konusu olmakla birlikte; burada sokağın, siyasalın politika üretmesinin demokratik sayısal dayanığını teşkil ettiğine ilişkin cihetini vurgulamak istemekteyim. Hemen satır arasında parantez açarak ve çağlar boyu tecrübeye başvurarak şunu ifade etmek gerekir ki; sokağın sahipleri olan çoğunluk(ahali) her daim hakikatte müttefik olmayabilir, pekâlâ hurâfellikte de mutabık kalınabilir. Bu okuma, sokak, hakikat ve cehalet arasındaki tartışma zemininin kritiğini bir tarafta bırakmak suretiyle sokağın reel politik davranışını yönlendirip şekillendiren toplumsallık olduğunu ve böylece siyaset kurumları üzerindeki etkinliğini ve işlevselliğini ‘görece’ müşahede eder.

Politik oluşumların başarı hikayesi, sokağın sosyolojik analizinin yanı sıra toplumsallığın hafıza ve değer-anlam dünyasını önemseyen tutumla paralellik arz eder. Politik yapılar, her ne kadar açık ve örtük gündemleri/dosyaları olsa da, bunun sokakta sayısal ve sosyolojik karşılık bulabilmesi için propaganda dilini ve araçlarını kullanırlar. Her ne kadar siyasi birlikler, sokağın kurucu mefkûresi arasındaki bütün tezatlıklara rağmen örtük bir şekilde sokağa inip sokak ile pragmatik ilişkiler geliştirir. Sokak ise siyasal birliklerin yozlaşıp örtük /gizil gayelerinin ayan beyan olana kadar kendisiyle kurduğu yapay/sunî ilişkilerinin farkında olmayabilir.

Böylece siyasetin sokak ile kurduğu ve geliştirdiği irtibatlar yumağı, çoğunlukla sokağın beklentilerini ve rengini karşılayacak formlardan muhtevî değildir, aksine a takımının örtük olan amaçlarının tedarikine katkı sağlayacak düzeyde, ölçekte anlam bulmaktadır. Bu bakımdan siyaset, sokağın kültür, gelenek, değer ve hafıza gibi niteliksel cihetlerinin kemâline yönelik bir anlam hemzemininde esaslı bir epmati kurmaksızın, görünür çehresiyle sempati duyar gibi sokağın nitelikleriyle hemhal oluyor. Siyasetin sokak ile kurduğu örtük bağ, sokağın otantikliğini tahrip edip sokakta yeni bir sokak oluşturmak anlamını taşıyor.

Sonuç olarak siyaset ve bilhassa seküler siyaset, kendi bekâsını ve politik menfaatlerini/ideolojilerini öncelemek üzere, yaygın bir şekilde sokağın sakinlerini sayısal verilerden ibaret bir biçimde telakki eden ve kitleselliği kütlesel yığınlar olarak niceleyen algı kalıpları doğrultusunda yön tayin ediyor, istikamet buluyor.

Siracettin Aslan

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yaşam Sağlık Haberleri

Akran zorbalığının belirtileri
Aileler çocuklarının alışılmadık davranışlarını ve özelliklerini tanımlayabilmeli!
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: Aşırı koruma ve kontrol sevgi değil çocuğun ruhunun hapsidir
Diş sağlığı için bebeklere şekersiz beslenme alışkanlıkları edindirin
Uzmanlar, bal kabağı tüketimini tavsiye ediyor