İslam’a düşmanlık, ulusalcı Kemalist solun öncelikleri arasındadır. Hedef İslam ve Müslümanlar olunca saldırma ve karalama amacıyla bütün fırsatlar değerlendirmekte, bütün yollar meşru kabul edilmektedir. Müslüman halkın İslami algısına ve yaşantısına tahammülsüzlük farklı şekillerde tezahür ederken hakaretler yapılmakta, çoğu zaman insanlarımız küçük düşürülmektedir.
İslam söz konusu olunca solun farklı klikleri arasındaki genel yaklaşım hep aynıdır. İslam’a düşmanlık mirasını sırtlamış bu zihniyet İslami bir kıpırdama, hareket veya gelişme karşısında velveleyi koparmaktadır. Ülke nüfusunun çoğunluğunu Müslümanlar oluşturduğu halde küçük bir azınlıktan oluşan ulusalcı sol, insanımızı karalayıcı ve rencide edici söylemlerle her platformda düşmanlığını yürütmektedir.
Geçenlerde CHP Milletvekili Kamer Genç’in aile bakanı hanımefendiye hakareti, İslam’a duyulan kin ve nefretin bir tezahürüydü. Yine Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün son zamanlarda İslami değerlere dil uzatması ve şeriatı karalayıcı ifadeler kullanması İslam düşmanlığının başka bir göstergesiydi. Son olarak da ulusalcı Kemalist sola mensup Alınteri Dergisi’nin Mayıs 2013 sayısında “Hizbullah Gerçeği” başlığı altında yayınlanan yazısı, İslam’a düşmanlıkta sınır tanımayan sol zihniyetin çehresinin bir kez daha deşifre edilmesine neden oldu. İslami sivil toplum kuruluşlarının halkın acılarına ortak olmalarından ve mağdurlara el uzatmalarından rahatsızlık duyan sol zihniyet, bu onurlu çabaları toplumsal gericilik olarak nitelendirecek kadar küstahlık örneği sergilemektedir.
İslami STK’ların mağdur edilen ve zulme uğrayan Müslüman Kürd halkının hak arama çabalarını destekleyen ve kimi zaman buna öncülük eden çabalarından rahatsızlık duyan sol zihniyet, bu tür girişimleri tehlike boyutunun büyümesi olarak nitelendirmektedir. İslami faaliyetlerin uykularından ettiği Kemalist solcular, aynı zihniyette olanların İslam’ın önünü kesmeleri için çabalamaları gerektiğini vurgularken, “Sivil Cuma” gibi etkinliklerle ikiyüzlülüğe yönelmelerini, çehrelerine münafıkça maske geçirip dindar görünerek Müslüman halkı aldatmalarını tavsiye etmektedirler.
Bütün bunlarla yetinmeyen İslam düşmanı ulusalcı Kemalist solcular, ellerindeki belediyelerin imkânlarını kullanarak BDP’yi, Müslüman Kürd halkıyla mücadeleye davet etmektedir. Aslında bu çağrılarla önemli bir noktaya dokunulmakta ve dikkatler buraya yönlendirilmektedir.
Bu arada BDP ve PKK’nin sorumlularından bazıları laikliğin bekçileri olduklarını ifade edip ulusalcı sol düşünceyi benimsediklerini ortaya koymaktadırlar. Murat Karayılan’dan Aysel Tuğluk’a kadar birçokları düşüncelerini gizleme gereği duymadan laik rejimin koruyucuları oldukları türünden açıklamalarda bulundular.
Marksist bir çizgiden geldiği halde PKK/BDP, Müslüman Kürdler arasında taban tutturmayı başarabildi. İslam’a yaklaşımları Kemalist rejimle büyük benzerlik taşıyan bu örgütün Müslüman Kürdler arasında yer edinmede büyük zorluklarla karşılaşması bekleniyordu. İlk başlarda zorluklar yaşasa da zamanla ciddi bir taban oluşturabildi.
Uzun yıllar devletin ağır zulümlerine maruz kalmış ve büyük acılar yaşamış Müslüman Kürd halkının büyük ümitlerle bekledikleri Şeyh Said hazretlerinin kıyamı istenen neticeyi vermedi. PKK’nin devlete karşı silahlı mücadele başlatması, Kemalist rejimin zulmünden kurtulma ve özgürce yaşama arayışındaki halkın desteğine yol açtı. Çözüm süreci ile birlikte PKK, devletle silahlı mücadeleyi sona erdirme kararına vardı. Elinde silah bulunmayan bir PKK, halka dayatılan korku çemberinin yarılmasına neden oldu. Bu aşamadan sonra Müslüman Kürd halkı, zulümden kurtulma adına büyük destekler sunduğu PKK/BDP’yi sorgulama imkânı bulacaktır. İslami değerler karşısında devam eden aykırı tutumlarına karşın yıllardır devam eden destek artık sorgulanacaktır. Bunun için ödenen bedeller masaya yatırılacak. Artık eskisi gibi sandığa birini gönderip bütün halkın oyunu alma imkânı ortadan kalkacaktır.
PKK/BDP yöneticilerinin yapacağı en güzel hareket; bugüne kadar kendilerine cömertçe davranan, istedikleri şeyleri vermekten çekinmeyen, kimi zaman çocuklarını dağa gönderen, kimi zaman malıyla yardım eden Müslüman Kürd halkının inancıyla barışmaktır. PKK/BDP akımın siyasi geleceği buna bağlıdır. İnkârcılıktan ve laikliğe bekçilikten vazgeçtiklerini ilan ettiklerinde Kürd halkının desteğini daha fazla alacaklar. Ulusalcı Kemalist sol gibi İslami değerlere düşmanlığı sürdürdüklerinde, birçok şeyinden vazgeçip İslam’dan vazgeçmeyen Kürd halkının tepkisiyle karşılaşacaklar.
Tehdit ve baskı silahının önemini yitirdiği toplumumuzda bundan böyle halkın inancına saygılı olmayan, ulusalcı laik solcular gibi İslam’a savaş açan hareketlerin de geleceği olmayacaktır. Müslüman Kürd halkının desteği, İslam’a olan saygıdan geçmektedir.