Sorularla Fıkıh

Bugün insanlarımız Dolar veya Euro’yu bir yıllığına Türk lirası karşılığında veriyorlar.

SORU: Bugün insanlarımız Dolar veya Euro’yu bir yıllığına Türk lirası karşılığında veriyorlar. Bu helal midir? Mesela dolar bugün 1350 liradır. Bir seneye kadar 2000 liraya veriyorlar. Bu helal midir? Buna cevaz verenler, paraların aynı değerde olmaması ve ayrı paralar olmasını delil getiriyorlar.

CEVAP: Eskiden para olarak sadece altın ve gümüş kullanılıyordu. Dolayısıyla faiz onlara giriyordu. İmam Malik ve İmam Şafii’nin mezhebindeki birçok âlim; “Eğer para olarak altın ve gümüş yerini tutan her hangi bir şey varsa onların hükmünü alır.” Demektedirler. Günümüzde malumdur ki altın ve gümüş genellikle zinet olarak kullanılır. Onların yerine malum paralar kullanılır. Asrın âlimleri de bu paraları altın ve gümüş hükmüne almışlar. Dolayısıyla bu paralardan (TL, Dolar, Euro vb.) birisini diğeri ile borç ile (ikisi hazır olmadan) satmak, altını gümüş ile borç olarak satmak gibi olur. Altını gümüş ile borç olarak satmak haramdır ve faiz hükmüne girer. Faiz olmaması için ikisinin de hazır olması gerekir. Nasıl ki altın gümüş ile satılsa ikisinin de hazır olmaları şarttır. Bu paralar da öyledir.

Fakat ikisi de hazır olmaları ve cinsleri değişik olması şartıyla birbirleriyle satıldıklarında miktarlarının eşit olması şart değildir. Biri diğerinden gazla olabilir, bunda bir sakınca yoktur. Örneğin; 100 Euro’yu 150 dolara satmak gibi. Veya 100 doları 500 ytl’ye satmak gibi. Birbirileriyle değiştirilen- satılan her iki mal hazır ise miktarları değişik olabilir. Caizdir.

(El Cami’ Fi Usul-El-Riba: Syf: 113)

SORU: Ben Hanifiyim. Beyim ise Şafii’dir. Bilindiği üzere bir Şafii eşine elini bile sürse abdesti bozulur. Ancak eşlerimizle sürekli beraberiz ve dokunmak kaçınılmaz bir şey. Eşlerimiz de bu konuda hassas olabiliyorlar. Bir çıkar yol gösterirseniz çok memnun oluruz.

CEVAP: Beyi Şafii, kendisi Hanefi olan bacımızın çaresi; Şafii olan beyinin abdest konusunda Maliki veya Hanbeli mezhebini taklit etmesidir. Çünkü Maliki mezhebinde, şehvet olmadan kadına dokunmak abdesti bozmaz. Hanbelî Mezhebinde de değişik görüşlerle birlikte güçlü görüş; şehvetsiz kadına dokunmanın abdesti bozmadığıdır. Sahabenin çoğununu görüşü de bu yöndedir. İmam Şafii, ihtiyata önem vermiş; şehvet olmasa da kadına dokunmak abdesti bozar demiş. İmam Hanefi ise “Eğer şehvet aşırı derecede harekete geçmezse hafif şehvetle de dokunsa abdesti bozulmaz” demiş. İmam Ahmed b. Hambel’in bu konuda değişik görüşleri olmuş, fıkıh kitaplarında tafsilatı geniştir. (Muğni İbni Kudame cilt: 1 sayfa: 190, Bidayetül Müctehid cilt 1 sayfa; 38)

SORU: Saç boyamanın hükmü nedir? Boyandığı zaman gusle bir engel teşkil eder mi?

CEVAP: Siyah renk dışında kırmızı, sarı ve başka renklerle boyamak bütün imamların ittifakı ile sünnettir. Sahabeler boyamışlar, saçı beyazlamış kişilerin saçlarını siyah dışında boyamalarını da emretmişler. Hz. Ebu Bekir, saçını kına ile ‘ketim’ denilen bir ot ile boyardı. Hatta bu otların rengi siyaha yakın kırmızıdır. Ama siyah renk ile boyamak İmam-ı Şafiiye göre haramdır. fakat İmam Gazali, Nevevi, İmam Ebu Hanife, İmam Ahmed ve İmam Malik bunu mekruh saymışlar. Ancak savaşta sünnet olduğu ittifakla kabul edilmiş. Ayrıca kadın, kocası için siyah renk ile saçlarını boyayabilir. Tabi bu boyaların hepsinin abdest ve cenabet suyuna engel olmamaları şarttır. Yani bu boyanın renk olması gerekir, cisim olmamalı, suyun saç ve deriye ulaşmasına engel olacak şekilde yağlı olmayacak. Bu şekilde engel olmayan bir boya ile saçı boyamak caizdir. Tabi kadının her ne şekilde olursa olsun saçının avret olduğu ve yabancı kişilere göstermesinin haram olduğu unutulmamalıdır. (Muğni İbni Kudame cilt 1 sayfa: 74)

SORU: Sol kasığımda hastalıktan dolayı acılan bir yara var. Yaradan sürekli kan akıyor.

a-Namazıma zararı olur mu?

b-Namazımı kaza etmem gerekiyor mu?

c-İnsan hali cünub olabiliyoruz. Bu konuda bilgi rica edeceğim (yara açık bir hal için)

CEVAP: Sol kasığında yara olan kardeşimiz, Şafii ise kanın akması abdesti bozmaz. Kanın, yaranın dışına yayılmamasına gayret gösterecek, namazını kılar, iadeye ihtiyaç yoktur.

Cünub halinde; eğer yara üzerinde bir şey yoksa ve yarayı yıkayabiliyorsa yıkanması lazımdır. Yarayı yıkamak zararlı ise yaranın üstünü mesheder. (Yani elini su ile ıslatıp yaranın üzerinden geçirecek) Sağlam olan kısmını yıkayacak ve yine namazını kaza etmez. Eğer yaranın üzerinde bir bez vs. bir şey varsa bu kez ihtiyaç kadar bağlanmış olup sağlam bölgede gereksiz bir bölüm kaplamamışsa sağlam bölgeyi yıkar sarılı yara üzerini de mesh ederek namazını kılar ve kazaya da gerek yoktur. İmam Şafii, bu durumdaki yara için ayrıca teyemmümü de gerekli görüyor.

Eğer yaranın üzerindeki bez, gereğinden fazla sağlam bölgeyi kapatmışsa; Şafiilere göre sağlam yerler yıkanır, bezin üzeri mesh edilir, teyemmüm alınarak namaz kılınır. Ancak bezin altında gereksiz halde kuru kalan bölgeden dolayı kılınan namaz kaza edilecek. Başka mezheplerde ise bu durumdaki yara için sadece mesh gerekir, teyemmüm gerekmez ve kılınan namazın kaza edilmesine de gerek yoktur. (Muğni İbni Kudame – cilt: 1 sayfa; 282, Kurretül Ayn: sayfa; 31)

SORU: Yatsı namazından sonra imam, Mülk (Tebarek) Suresini okuyor. Bu esnada cemaatten bazıları kalkıp sünnet kılıyorlar. Oysa bildiğimiz kadarıyla Kur’an okunurken onu dinlemek farzdır. Kur’an okunurken kalkıp namaz kılmak caiz midir?

CEVAP: Alimler, Kur’an okunduğunda müstemi’in (dinleyenin) sükut edip dinlemesi vacip mi yoksa sünnet mi olduğu konusunda ihtilaf etmişlerdir.

Birinci görüş; “Kur’an okunduğunda onu dinleyin ve susun!” Ayetlerin manası amm’dır, geneldir. Yani ne zaman ve nerede Kur’an okunursa ‘istima’ yani dinlenilmesi vaciptir demiş.

İkinci görüş; “bu ayet namazda konuşmanın haram olduğu konusunda nazil olmuştur.” Ebu Hureyre’nin rivayetine göre sahabeler bu ayet nazil olmadan önce namazlarında konuşuyorlardı. Bu ayet nazil olduktan sonra namazda konuşmak haram oldu ve istima vacip oldu, demiş.

Üçüncü görüş: Sahabeler, Resulullah (sav)’ın arkasında namaz kılarken bazı sahabeler kıraati cehren (açık-sesli) okuyorlardı. Ebu Hureyre’den rivayet edilmiş: “Bazı sahabeler Resulullah (sav)’ın arkasında seslerini yükseltmişler. Bu ayet onların hakkında nazil olmuştur.”

İmam Şafii, Kur’an’ın dinlenilmesini sünnet saymıştır. Camide Kur’an okumak eğer namaz kılanların dikkatini dağıtıyorsa veya uyuyan varsa veya sesli okuması durumunda başka sesli okuyanları eziyet (rahatsız) veriyorsa Kur’an okuyan kişinin sesini alçaltması gerekir. İmam Ebu Hanife ise Kur’an nerede ve ne zaman okunursa istima’ yani dinlemek vaciptir demiştir. (Mecmu’atül el- Tefasir, cilt: 2 sayfa: 691)

SORU: Ben minibüs hattında şoförlük yapmaktayım. Dolayısıyla sürekli yoldayım. Namazlarımı cem’ üt ta’hir veya takdim edebilir miyim? Şehir içi veya şehirlerarası olması açısından bir fark var mı?

CEVAP: Sefer hastalık, şiddetli yağmur veya çamur olursa öğle ve ikindi birbiriyle; akşam ile yatsı da birbiri ile cem’ edilebilir. Seferin helal bir sefer olması ve en az 88 km. uzunluğunda olmalıdır. Ancak âlimlerden bir cemaat; “Haderde de yani sefer olmazsa da ihtiyaçtan dolayı adet edinmemek şartıyla cem’ yapılabilir” demişler. Bunu Ebi ishak Kaffal’dan, o da Hattabi’den, o da bir cemaat muhaddisten rivayet etmiş. İmam Şafii mezhebinden İbni Münzir bunu tercih etmiş ki; ihtiyaç için de cem’ caizdir. İmam Malik mezhebine mensup Eşheb de bunu tercih etmiş. Aynı halde bu İbni Sirin’in de mezhebidir. Buna delil olarak da İbni Abbas’ın sözünü delil olarak getiriyor. Vatka ki İbni Abbas Resulullah (sav)’ın hadisi şerifini söyledi ki, Resulullah (sav) Medine’de 8 gün öğle ile ikindiyi bir arada akşam ile yatsıyı bir arada kıldı. İbni Sirin İbni Abbas’tan; “efendimiz niye öyle yaptı” diye sorunca; İbni Abbas cevaben: “Ümmeti hareç yani meşakkat görmesin” diye cevap verdi. İbni Abbas bu cem’i ne yağmura ne de başka bir sebebe bağlamadı. Dolayısıyla sıkıntılarda birinci namaz veya ikincisi tehlikeye girmemesi için birçok âlim cem’ için fetva vermiş. Yeter ki ihtiyaca binaen olsun ve ihtiyaçsız adet edinilmesin. (Kifayetül Ahyar cilt: 1 sayfa: 89)

SORU: Evli bir çiftin, erkek veya bayanın vefatından sonra bayan kendi kocasını veya erkek olan kişi hanımını yıkayabilir mi? İslam’daki hükmü nedir?

CEVAP: Vefat eden erkeğin, hanımı tarafından yıkayabileceği konusunda ihtilaf yoktur. Tüm âlimler, vefat eden kocayı hanımı yıkayabilir demişler. Hz. Aişe (r.anha); “geçmiş zamanımız gelecek olsaydı, Resulullah (sav)’ı hanımlarından başkası yıkamayacaktı,” demiştir. Hz. Ebu Bekir, eşi Esma binti Ümeys tarafından yıkanmayı tavsiye etmiş ve vefat ettiğinde eşi Esma onu yıkamıştır. Yine Cabir İbni Münzir adlı sahabe de vefat ettiğinde hanımı tarafından yıkanmayı tavsiye etmiştir. İmam Ahmed bin Hanbel: “Bu konuda insanlar arasında ihtilaf yoktur,” demiş.

Vefat eden kadının, kocası tarafından yıkanmasına gelince: Ebu Musa adlı sahabe, vefat eden hanımını yıkamıştır. Hanefiler: Erkeğe, vefat eden hanımını yıkaması caiz değildir, demişlerse de Cumhuru ulema: Kadın ve erkeğin vefat eden eşini yıkaması caizdir, demişlerdir. Yıkarken avret mahalli dışındaki yere bakar. (Muğni İbni Kudame: cilt:2 sayfa: 398, İslam fıkhı ve delilleri, cilt:2 sayfa: 458)

SORU: Özellikle son dönemlerde üzüntüyle gördüğümüz bir husus vardır. Bayanlar camilere dar pantolonlarla gelmekte ve başlarını örterek namaz kılmaktadırlar. Sorulduğunda ise açık bir yerlerinin olmadığını söyleyerek bunun caiz olduğu hususunda fetva aldıklarını söylüyorlar. Bunun ne derece doğru olduğunu diğer mezheplerin de görüşleri doğrultusunda açıklanmasını istirham ediyorum.

CEVAP: Sorunuza iki cihetle cevap verilebilir: Salt kılınan namaz olarak baktığınızda o kişi o haliyle namaz kılarsa namaz farizasını yerine getirmiş olur. Ancak diğer cihetten kişinin o haliyle yabancı erkeklere görünmesi haramdır. O halinden dolayı günah işlemiş olur. Ayrıca evinde de olsa dar elbise ile namaz kılarsa, erkekler için hilaf-ı evla, kadınlar için ise mekruhtur. Yani günah değildir. Yeter ki bu elbiseler cilt rengini kapatsınlar. Cilt rengini kapatmayıp dışarı yansıtan şeffaf elbiseler ve deliklerinden cilt rengi görünen dokunmuş elbiselerle kılınan namaz sahih değildir. Ama dar elbise ile çarşı, sokağa çıkmak erkeklerin arasına girmek günah ve haramdır. Çünkü dar elbise ile özellikle bazı bayanlar, bazı kıyafetlerle çarşıya çıkıyorlar. Belki çıplak olarak da çıksalar ancak o fitneyi uyandırabilirler. Ve en çok bu fitneyi uyandırmak isteyenler Yahudilerdir. Âlemi İslam’ı her türlü oyunlarla bozmak istiyorlar. Bu oyunların başında kadın ve şehvet geliyor. Bacılarımıza tavsiyemiz: Yahudilerin oyunlarına gelmesinler ve fani dünya hayatından ziyade ebedi ve baki olan ahiret hayatına önem versinler. (Muğnil Muhtaç: cilt: 1 sayfa: 185, Çağdaş Fetvalar cilt: 1 sayfa: 436–440)

SORU: Bayanların namaz kılarken, erkeklerin önünde olması veya namaz kılan bayanları yabancı erkeklerin görmesi namazlarına zarar verir mi? Bu konuda bizi bilgilendirirseniz memnun oluruz.

CEVAP: Eğer kadın erkeklerin safında durup namaz kılarsa bu o kadın için mekruhtur. Ne onun ne de arkasındakilerin namazı bozulmaz. Bu görüş imam Şafii’nin mezhebidir. Ebu Bekir adlı âlim dedi ki: “kadının da yanındakilerinin de arkasındakilerin de namazı bozulur batıldır. Bu görüş, İmam Ebu Hanife’nin görüşüdür” demektir. İbni Akil adlı âlim diyor ki: “Bence mezhebe en uygun olan: bayanın bu durumda kıldığı namazın batıl olmasıdır. Çünkü Nebi dediler ki: “Bayanları geride tutun.” Bu hadise göre bayanların erkeklerin arasında olması nehyedilen ve yasaklanılan bir yerdir. Tıpkı tek kişinin safında gerisinde durması nehyedildiği gibi. (Muğni İbni Kudame cilt:2 sayfa:67)

İnzar Dergisi

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

İslam Ve Kuran Haberleri

2025 hac kayıtları 15 Kasım'a kadar yapılabilecek
"Gıdada haram ve helale dikkat edilmemesi toplumsal çöküntüye neden olur"
Kazasının olup olmadığıyla ilgili şüphesi bulunan kimsenin durumu
Kurban edilen hayvan kanının alna sürülmesi doğru mudur?
Namazda gözleri kapatmak mekruh mudur?