Soru: Ben Hanifi Mezhebine mensubum. Biz %30 payla pamuk ekiyoruz. Tarla sahibi bu paya karşılık bizden pamuğun içindeki zararlı otların temizlenmesini, pamuğun sulanmasını ve toplanmasını istiyor. Bu bize verilen %30’luk pay işçiliğimizi bazen kurtarıyor bazen zarar nadiren de olsa kâr ettiriyor. Buna binaen aldığımız bu paya öşür zekâtı düşer mi?
Soruyu soran kardeşimizin sorusu pek tafsilatlı olmadığı halde cevaben şöyle deriz:
Malum İmam Ebu Hanife Mezhebinde ve çoğu imamlara göre pamukta öşür (zekât) var. Ziraatlaşma yani iki kişi ya da daha fazla kişilerin ortaklaşa bir tarlayı ektirmesi, İmam Ebu Hanifeye göre caiz değil ama çoğu imamlara göre (İmam Yusuf ve İmam Muhammed’e göre) bazı şartlarla caizdir ve şuanda ki fetva bunun üzeredir.
Tabi önceden “zekât, gelirlerini paylaşmadan önce çıkarılır” diye bir şart söylenmiş ise zaten o şarta göre çıkarılır. Eğer akitte böyle bir şarttan bahs edilmemişse ve eğer tohum da tarla sahibinden ise zekât ona aittir. Başka ortaklara verilen pay çalışma ücretidir. Eğer tohum çalışanlara ait ise o zaman zekât ortaklaşa paylara göre çıkarılır. Tabii ki nisaba ulaşmışsa. Pamuk beş yük buğday veya pirincin fiyatına denk geliyorsa nisaba ulaşmış olur. (Haşiyeta ibni Abidin c.6 sayfa: 277, El-ihtiyar Litalilmuhtar c.1, sayfa:121)
Soru: Bir erkek ya da bayanın kimlerle tokalaşması caiz, kimlerle tokalaşması caiz değildir. Kur’an ve Sünnetten delilleri ile birlikte izah edebilir misiniz?
Bu soruya cevap vermeden önce şu izahatı yapmakta fayda görüyoruz: Herhangi bir konuda verilmiş bir hükmün olup olmadığının ana kaynağı Kur’an ve Sünnet olmakla beraber, bu iki kaynakta seraheten beyan edilmemiş hükümlerde başvuracağımız başka birçok kaynağımız vardır. Bunlar İslam müçtehit ve âlimlerinin bu iki ana kaynağı esas alarak ortaya koymuş oldukları hükümlerdir. Bize düşen, esas olarak Allah ve Resulünün bizce açık gibi görünen, beyan buyurdukları hükümler hakkında bile İslam âlimlerinin görüşlerinin ne olduğunu öğrenmektir. Hepimizin ilim ehli, ihlâslı, ilmiyle amil günümüz fitne ortamını gözönünde bulundurarak beyanatlarda bulunan âlimlerin görüşlerine ihtiyacı vardır.
Bu izahattan sonra deriz ki: Tokalaşma iki şekildedir:
Birinci Kısım: Erkek ve kadından birisinin veya ikisinin tokalaşma sebebiyle lezzet alıp şehveti tahrik oluyorsa veya tokalaşmadan sonra bir fitneden korkuluyorsa yani galip olarak bir harama sebebiyet verirse böyle bir tokalaşma kesinlikle haramdır. Hatta İmam Ebu Hanife bu mevzuyu ele alırken eğer fitne tehlikesi meharimler (yani abdesti birbirlerinden bozulmayanlar) arasında bile olsa bu durumda meharimlerle bile tokalaşma haramdır. Bunun delili de “Harama sebebiyet veren her şey haramdır” prensibidir. Bunun üzerinde islam âlimleri ittifak etmişlerdir.
İkinci Kısım: Helal olan tokalaşmadır. Mesela ihtiyarlamış şehvetten uzak olan kadın veya şehvet haddine gelmemiş küçük kız ile musafaha caizdir. Genç bir hanımın şehvet duygusu kalmamış pir-i fani bir erkekle tokalaşması caizdir. Bunun delili de Hz. Ebubekir (r.a)’in ihtiyar kadınlarla tokalaşmasıdır.
Her şeyi bilen Allah (cc)dır. Allah (cc) bizi tüm haramlardan korusun. (Tefsiri Kurtubi c.18 s.71, El İhtiyar Litalil muhtar c.4 s.155, Fetva Muasire c.2 s.291)
Soru: Bir bayan üstten kapalı yani başörtülü, alttan ise açıktan yada elbisenin altına pantolon ve benzeri giyinebilir mi? İslam’da bu tür giyinmeye yer var mıdır? Yöresel kıyafetleri de göz önüne alarak bir açıklama yapar mısınız?
Peygamber Efendimiz Buhari ve Müslim’de geçen bir Hadis-i Şeriflerinde: “Helal da açıktır. Haram da açıktır. İkisinin arasında şüpheli şeyler var çoğu insan bunları bilmez” Kadının ne giyeceği hususu belli olan şeylerdendir. Kur’an’ı Kerim’de, Peygamberimizin sünnetinde ve fıkıh kitaplarında icma-i ümmetle apaçık belli olmuştur ki kadın, evinin dışında, yabancı erkeklerin karşısında bütün vücudunu yabancılara karşı örtmek zorundadır.
Nur Suresinin 31. ayetinde Allah (cc) şöyle ferman eder: “Ey Muhammed! Mü’min kadınlara de ki, gözlerini eğsinler yani yabancı erkeklere bakmasınlar. İffetlerini muhafaza etsinler. Görünen kısımlar müstesna zinetlerini izhar etmesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini kocalarından, yahut babalarından, yahut kocalarının babalarından yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!” Ayette geçen “...Görünen kısımlar müstesna...” ibaresinde âlimler değişik görüşler sergilemişlerdir. Kadın vücudunu iffet ve şerefini muhafaza etmelidir. İbn-i Abbas ve çoğu müfessir ve fakihler demişlerdir ki, Kur’an’da zahir olandan gaye el ile yüzdür. Bunların da kapatılması gerektiğini söyleyen âlimlerimiz vardır. Ancak her halükarda birbirine bakmama hususunda Allah (cc)’ın emri, kadın veya erkeklerin birbirlerine bakmayıp yüzlerini çevirmeleridir. Ayrıca İmam-ı Müslim’in rivayet ettiği bir Hadis-i Şerifte Peygamber Efendimiz cehennem ehlinin bir kısmını tarif ederken buyuruyor ki; “(Cehennem ehlinin) Bir kısmı bazı kadınlardır. Elbiselidirler ama çıplaktırlar. Yolda yürürken bu tarafa o tarafa kendilerini meyl ederler. Onlar cennete girmezler. Ve cennetin kokusu çok uzak mesafeden alındığı halde onlar o kokuyu da alamazlar.”
Başka bir Hadis-i Şerif’te Resulullah (s.a.v) buyurdu ki; “Ben kendimden sonra ümmetimin erkekleri için kadın kadar tehlikeli bir şey bırakmamışım. Dünyadan ve kadından (haram ve gayri meşru olanından) kendinizi koruyunuz.”
Hadisi Şerifte elbiseli olduğu halde çıplak olan kadından maksat nedir? İslam âlimleri şöyle tefsir etmişler; elbiseli olduğu halde çıplaktan gaye ya şeffaf elbise giymiş altında vücudu görünüyor veya elbisesi vücudun bir kısmını örtmüş bir kısmı açıkta kalmış ya da dar elbise veya pantolon giymiş vücudun hatları tamamen belli ediyor. Günümüzde pantolon giyip sokağa çıkmış bazı kadınlar, çıplak olsalar da ancak o kadar tahrik edebilir fitne ateşini ancak o kadar körükleyebilirler. Bunu kesin bilelim ki, bu gayri islami giyimler ve modalar ümmet-i islamı hususen gençleri ve kadınları Allah’tan ve Peygamberden, Kur’an’dan iffet ve haysiyetten dolayısıyla cennetten uzaklaştırıp cehenneme sokmak isteyen başta Siyonistler ve onların uşakları olmak üzere tüm İslam düşmanlarıdır. Bu ümmete musallat olmak, kadını şehvet aracı olarak kullanmak için önce kadının aklı ile oynuyorlar. Her mevsimde, bazen her ayda ona bir moda ithal ediyorlar. Gizli, açık her yerde, en basit eşyaların satışı için bile kadını meta haline getirmişlerdir. Gençliği ve güzelliği gittikten sonra ise onu bir köşeye atıyorlar. Elhâsıl kadın dışarıda ise bütün vücudunu örten ve vücudun hatlarını göstermeyen, iffet ve şerefini muhafaza etmek için, böyle bir elbiseyi giymelidir. Eğer içerde ise veya kadınlar arasında ise fasık ve facirlere benzememek şartı ile erkeklere has olmamış her türlü elbiseyi giyebilir. Ancak dar elbise ile namaz kılmak kadın için mekruhtur. Ve giydiği elbiseler eğer fasık kişilerin şiar ve alametleri ise giymesi caiz olmaz. Çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir Hadisi Şerifinde: “Kim kendini kime benzetirse o da onlardan olur” şeklinde buyurmuşlardır.
Allah (cc) hepimizi şeytan ve şeytanlaşmış kişilerin şerrinden muhafaza etsin (âmin).
(Kitabul Kebair s.158, Fatva Muasire c.1 s.437)