İnsan yeryüzünde var olduktan beri değişik türden sorunlarla karşılaşmıştır. Sorun, hayatın ayrılmaz bir parçasıdır ve bu ilâhi kural sadece insan için değil diğer canlılar için de geçerlidir. Nerede hayat varsa orada sorun vardır. Diğer yandan bizim sorun olarak gördüğümüz şeyin aslında bir gereklilik olduğu da bir hakikattir. İlâhi vahiy, hayatın amacının sınamak olduğunu söyler. ‘O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.’(Mülk, 2)
Görüntüye, dış görünüşe değil, bir olayın insanın geleceği üzerinde yapacağı etkiye bakarak değerlendirme yapıldığında işin aslının farklı olduğu görülür. ‘Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.’(Bakara, 216)
Tarlaya atılan tohumun üstüne saçılan toprak, üzerine yağan kar ve yağmuru gereksiz veya olumsuz bir şey olarak görmek hakikatin tam tersidir. İnsanın bu alemdeki serüveni de tohumun tarladaki serüvenine benzer. Demek ki insanın gelişmesi, ilerleyip kemale ermesi için sınavlardan geçmesi zaruridir. Dolayısıyla ateistlerin ‘tanrı varsa neden acıları, kötülükleri ortadan kaldırmıyor’ şeklindeki itirazı sathi ve sığ bir bakış açısından kaynaklanmaktadır. Canı acıyacak diye çocuğa tıbbi müdahalenin reddedilmesi gerektiği düşüncesi doğru olabilir mi?
İnsanlık tarihinin ilk dönemlerinde karşılaşılan sorunlar ile modern çağda karşılaşılan sorunlar arasında büyük farklar vardır. Bugünkü insanın sorunları bilinen maddi türden sorunlar değildir. Modern insan, önceki insanların uğraştığı maddi türden sorunların hiçbiriyle karşılaşmıyor artık. Çünkü makinanın icadı, gelişen bilim ve teknoloji o eski dönemlerin zorluklarını ortadan kaldırdı. Dünkü insanın aylarca yürüdüğü mesafe, bugün bir - iki saatte kat ediliyor. Dün çok ağır ve meşakkatli olan işler bugün bir düğmeye basılarak çok rahat bir şekilde ve kısa bir zamanda yapılabiliyor.
Peki sorun nedir, modern insan neden mutsuzdur? Bütün maddi imkanlara, lüks ve konfora rağmen insanlar neden huzuru bulamıyorlar? Her gün artan hastalıklar, dağılan aile yapısı, ikili ilişkilerde ahlâki boyutun yok olması… Onca varlık, bolluk ve rahatlığa rağmen oluşan bu kaygı verici mutsuzluk tablosunun sebebi nedir? Görünür hiç bir somut sebep yokken yaşanan intihar teşebbüsleri ve hızla artan intihar olayları nereden kaynaklanıyor?
Evet modern insanın sorunu bir iman sorunudur. İman ve onun gereği olan sevgi ve ahlâktan, manevi değerlerden mahrum bırakılan insan, insan olmaktan çıktı ve sanki başka bir şey oldu. Hayır hayır, başka bir şey de olamadı. O sadece yeryüzünün en acımasız ve vahşi gücü haline dönüştü. Her şeyden kaçtı ve en son kendinden de kaçıp kurtuluş yolu olarak gördüğü intihara yöneldi. Giderek artış kaydeden intihar olayları gerçekten ürkütücü.
Evet insanı diğer varlıklardan daha güçlü kılan onun maddi yapısı değildir. İnsan maddi güç olarak diğer canlılardan daha geridedir. İnsanı güçlü kılan onun manevi ve ruhi yapısıdır. İnsanı insan yapan, onu üstün ve güçlü kılan sadece et, kemik, ilik kan, beyin, yürek vs değildir. İnsanın yapısı manevi ve maddi unsurların dengeli, ahenkli karışımından ibarettir. Bu denge bozulduğunda sorunlarla mücadele aksar; giderilemezse sonuç kaos ve intihar olur.
Modernizm inanç ve manevi değerleri insandan çekip alarak onu tek başına bıraktı, ruhunu katletti. İntiharla biten bunalımların tek sebebi ruhun katledilmesidir. Evet modern dönem insanının sancısı ve ağrıları bedeninde değil, ruhundadır. Ruha hayat verecek olan ise gerçek bir imandır.