Sorunlarımız ve çözümleri 2

Selahaddin YILDIRIM

 Üstad Bediüzzaman'ın, Müslümanların gerilemesine sebep olan üç temel faktör arasında “cehalet”i ilk sırada göstermesi,  üzerinde durulması gereken önemli bir husustur. Cehalet'in, “bilgisizlik” yahut “okuma-yazma bilmemek”ten ibaret olmadığını; insanı yaradılış amacından saptıran her şeyin cehalet olduğu gerçeğinin altını çizdikten sonra, bu yazımızda din ile modern bilgi arasında çelişki gören anlayışın İslam dünyasında bıraktığı olumsuz etkiler, doğurduğu kötü sonuçlar üzerinde durmaya çalışacağız.

Bilim, batıda uzun bir zaman, Hıristiyanlığı tahrif ederek kendi doğmalarını dayatan kilise ile zor ve ağır problemler yaşadı. Bilim çevrelerinden bazı kimselerin inanca ve dine karşı tavır takınmalarına, aklı dışlayan, ilmî etüt ve incelemeleri umursamayan kilise doğmaları sebep olmuştur. Oysa bilinen en eski dönemlerden beri ilâhi bir dinin, bedihî ve kesin olan bilgi ile sorun yaşadığı görülmemiştir. Hakiki peygamberlerin yaydığı ilâhi vahyin kuralları, ilmi ve düşünceyi daima teşvik etmiş, insanlık tarihindeki ilmî faaliyetlerin de kaynağı ve koruyucusu durumunda olmuştur.

Bu açıdan din ile ilim arasındaki ilişkiyi ille de bir örnekle izah etmek gerekirse; bunu baba ile çocuğu arasındaki ilişkiye benzetmek doğru olsa gerek. İlâhi vahiy esaslarının insan zihni ve duyguları üzerinde meydana getirdiği etki, insanda araştırma merakını ve peşinden ilmî disiplinleri doğurmuştur. Avrupa Orta Çağ'ı hariç, tarihin hiçbir döneminde bu baba-oğul ilişkisi kopmamıştır. İlâhi vahiy her zaman ilmi teşvik etmiş ve ilmî faaliyeti desteklemiştir. Ancak Avrupa Orta Çağ'ında  ‘baba'  görevini yerine getirmeyince ‘oğul'da evden kaçmış, sokağa düşmüş, kötü alışkanlıklara bulaşmıştır.

Bazı materyalist düşüncelerin dile getirdiği  ‘insan tabiattan korktuğu için onunla savaşma gereği duymuş, onu yenebilmek için ilim ve tekniğe yönelmiştir' tarzındaki iddianın hiçbir tutarlı ve izah edilebilir tarafı yoktur. İnsan, (istisnalar hariç) Allah'ın kendisi için yarattığı bu âlemi çok sevmiş; korkusu ise tabiattan değil, ondan ayrılmak demek olan ölümden olmuştur.

Batı'da Rönesans ve Reform'dan sonra ortaya çıkan, dinin bilim ile uyuşmadığı düşüncesi zamanla Müslümanlar içinde de etkisini göstermeye başladı. Müslümanların İslam ve Kur'an' dan uzaklaşmalarında, değişik alanlarda cehalete düşüp geri kalmalarında bu anlayışın büyük  bir pay sahibi olduğunda şüphe yoktur.

Batı'dan bize transfer edilen din-bilim ayrılığı ve uyuşmazlığı düşüncesi Müslümanlar üzerinde yıkıcı etkiler bıraktı.  İslam'ın bu dünya hayatı için değil, sadece öldükten sonraki ahiret hayatı için bir anlam ifade ettiği, dünya işinin modern bilimin ve aklın konusu olması gerektiği gibi düşüncelerin Müslümanlar arasında yer bulması, henüz daha acılarını atlatamadığımız yaralarımızın oluşmasına sebep oldu.

Batıda gelişen bilimin kısa sürede teknolojik ilerlemeye kaynaklık etmesi, sanayi devrimini ortaya çıkardı. Sanayi devrimini gerçekleştiren ve teknolojik güç ile donanan Batı, gözlerini doğuya ve özellikle İslam dünyasına çevirdi. Müslümanlar Batı'dan gelen bu yeni tehlikeye karşı hazırlıklı değillerdi. İslam dünyası öteden beri batı üzerinde kurduğu askeri üstünlüğün verdiği güven ile batıda bu yeni olup biten değişime karşı uzun bir şaşkınlık dönemi yaşadı. Bu şaşkınlık ve olup biteni doğru anlayamama sürecini askeri, ekonomik ve siyasi alandaki yenilgiler takip etti. Peşinden Batı'yı maddi sahada ilerleten sebeplerin arka planını görmeden onu aynıyla kopya etme hevesi büyük felaketi hazırladı.

Batı'da Hıristiyanlığın uğradığı muamelenin aynısı İslam'a uygulanınca olanlar oldu. Kör taklit, kimliksizleştirmeden başka bir sonuç doğurmadı. Avrupalının sırtında bir yük olarak duran Hıristiyanlık ile Müslüman'ın başında bir taç olarak duran İslam aynı kefeye kondu. İlmin, ahlâkın ve adaletin kaynağı olan İslam, geri kalmışlığın sebebi olarak görüldü ve hayattan uzaklaştırıldı.

Bilim, Allah'ın sanatı olan kâinatı anlama ve okumanın vesilesi olması gerekirken, batı medeniyeti onu insanın bencil ihtirasları ve şehveti hedefine kilitledi. İnsanlığın iki asra yakın çektiği bütün acılarının temel sebebi aslında budur. Modern cahiliye insanlığa Avrupa Orta Çağı'ndan daha çok acılar yaşattı. Çıkarları için her şeyi mubah gören bu zalim uygarlık sadece insana değil çevre ve tabiata de hakaret ve saldırıda bulundu.

İnsanlığın bu modern cahiliyenin doğurduğu fesadın şerrinden kurtulması Postmodernizm'in eleştirileriyle değil, Allah'ın gerçek dini İslam'a dönüşle mümkün olacaktır ancak.
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.