İslam'ın rükünlerinden bir rükün olan ve zenginin malını kirden, fakirin gönlünü kinden temizleyen önemli bir ibadet olan zekât, toplumdaki yoksulluğun önlenmesinde önemli rol oynuyor.
Toplumsal huzur ve barışa sebep olan zekâtın önemi ve mahiyeti ile ilgili İLKHA muhabirinin sorularını cevaplayan İttihadul Ulema Üyesi Molla Muhammed Varol, önemli değerlendirmelerde bulundu.
İşte Allah ile kulu birleştiren İslam’ın bir köprüsü olan "zekât" ile ilgili merak edilen sorular ve verilen cevaplar:
"İslam devleti ve halife olmadığı için ihtiyaç sahiplerine zekâtı ya kendimiz ya da vakıflar aracılığıyla verebiliriz"
Kur’an-ı Kerim’de sekiz sınıf insandan bahsediliyor. Bugün bu sekiz sınıf insan toplumumuzda mevcut mudur? Zekât mükellefi zekâtını hak sahiplerine nasıl ulaştıracak?
Bu sınıfların hepsi olmasa da birçoğu mevcuttur. Mevcut olanlara zekâtların verilmesi gerekir. Zekât iki şekilde verilmektedir. İnsan kendi eliyle de zekâtı hak edene verebilir. Açık (zahir) ve gizli (batın) olmak üzere iki çeşit zekât vardır. İslam devleti ve Müslümanların imamı varsa ve o imam kendi amilini zekât toplaması için gönderiyor, o da zekât topluyorsa, o zaman insan ona zekâtını vermeye mecburdur. Bu açıktan olan zekâttır. İnsan zekâtını İslam halifesine verip, onun müstahak olanlara zekâtı dağıtmasını sağlamalıdır. Ama batın (gizli) olanda ihtilaf vardır. Bazı âlimler burada da zekâtın imamın amiline dağıtılması için verilmesi gerektiğini söylemiş ve bu şekilde daha iyi olduğunu belirtmiş. Bazı ulema âlimleri ise insanın kendisinin zekâtını eliyle dağıtmasının daha uygun olduğunu ifade etmiştir. Şimdi İslam devleti ve halife olmadığı için ihtiyaç sahiplerine zekâtı ya kendimiz veririz ya da vakıflar aracılığıyla zekâtımızı verebiliriz. Bu vasıtayla zekâtımızı ihtiyaç sahiplerine ulaştırırız, bundan başka da bir yol yoktur.
"Vekâlet yoluyla zekât dağıtabilir"
Hem yerel hem de uluslararası yardım organizasyonları var. Hayırseverlerden topladıkları bağışları yurdun ve dünyanın farklı bölgelerindeki muhtaçlara ulaştırıyorlar. Mükellefler farz olan zekât ve fitrelerini bu tür organizasyonlar eliyle dağıtabilir mi? Fıkhi olarak bu şekilde dağıtılan zekâtın sıhhatinde sıkıntı olur mu?
Evet, vekâlet yoluyla onların aracılığıyla zekâtını dağıtabilir. Belki bu şekilde zekât en çok ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmış olur. Tabi bu vakıfları kendimize vekil olarak tayin ediyoruz ve onlarda bu şekilde bu malı vekilimiz olarak ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyorlar. Tabi her vakıf aynı değildir. Kendisinden emin olduğumuz ve gerçekten zekâtımızı aralarına farklılık koymadan en çok ihtiyacı olanlara ulaştıracak bir vakıf bizim tercihimiz olmalıdır.
"Minnet zekâtın sevabını silip yok eder"
Malum zekât dinimizde farz olup toplumun zengininden alınıp fakirine verilir. Zengin malının zekâtını çıkarırken fakirin üzerine minnet vesilesi olacak veya reklam olacak şekilde dağıtıldığı durumlar oluyor. Bu şekildeki bir dağıtım makbul müdür?
Böyle bir durum söz konusu değilse insan kendi eliyle de zekâtını dağıtabilir ve bunda bir beis yoktur. Eğer ki zekât vermede minnet varsa o zaman bu minnet zekâtın sevabını silip yok eder. İbadetlerde niyet çok önemlidir. Eğer niyetimiz halis ise o ibadet yerini bulur. Ama ibadette riyakârlık varsa o ibadet yerini bulmaz. Tabi eğer zekâtımızı vakıflar aracılığıyla verirsek biz onların zekâtımızı kime vereceğini bilemediğimizden kendisine minnet edeceğimiz bir kişi de olmayacaktır. Bu şekilde inşallah zekât daha çok yerini bulacaktır.
"İhtiyacı gidermiyorsa o zekât yerini bulmaz"
Zekât olarak dükkânda veya depoda demode olmuş, eskimiş ve satılamayan mallardan çıkarılıyor veya kişinin örfen giyemeyeceği kıyafetler zekât olarak veriliyor. Zekât olarak verilen bu mallar kullanıma elverişli değilse bu şeklide çıkarılan zekât eda olmuş oluyor mu?
Kur’an’da ayetin hükmüne göre zekât için verilen mal orta durumda olmalıdır. Kötüsü olmaz. Malın kötüsünden verdiğimiz zaman o zekât yerini bulmaz. Zekât verilmiş sayılmaz. İyisi zorla alınsa olmaz, takva olanı ise gönüllü ve iyi olan malın verilmesidir. Bu şekildeki zekâtın sevabı daha fazla olur. Önemli olan insanın ihtiyacını giderecek zekâtın verilmesidir. İhtiyacı gidermiyorsa o zekât yerini bulmaz ve bu caiz olmaz, haram olur.
"Zekât malın kıymetlisinden verilir"
Zekât illaki para olarak mı verilmeli yoksa aynına zekât düşmeyip de ticari bedeline zekât düşen ticaret malından da çıkarılabilir mi?
Cumhur ulemasına göre zekât malın kıymetlisinden verilir. Yalnız İmam Azam, malın kendisinden de zekâtın verilebileceğini söylüyor. Çoğunluk ulemaya göre zekât verilecek malın para karşılığı neyse onun verilmesi daha uygundur.
"Hazreti Ebubekir zekâtlarını vermeyenlere karşı savaş başlamıştır"
Peygamberim, Hulefa-i Raşidin ve Selef-i Salihinin zekât hakkındaki hassasiyetleri nasıldı? Özellikle vermek istemeyenlere bakış açıları nasıl olmuştur? Bu konuda örnekler verilebilir mi?
Zekât Kur’an-da çokça zikredilmiştir. Zekâtın İslam’da çok mühim bir yeri vardır. Zekât farzı ayndır. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ve sahabeler de bu mesele üzerinde çok durmuştur. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) zekât toplamak için kişileri vazifelendirmiştir. Sonra toplanan zekâtı fakirlere dağıtmıştır. Yine halifelerden Hazreti Ebubekir zekâtlarını vermeyenlere karşı savaş başlamıştır. Hatta Hazreti Ömer gibi sahabeler itiraz ederek, ‘Bu insanlar Müslümandır bunlarla savaşılabilir mi?’ sorusuna Hazreti Ebubekir ‘evet’ diye cevap vermiştir. Çünkü zekât İslam’ın haklarından bir tanesidir. Nasıl ki İslam’ın haklarından olan namazı terk eden birine ceza verilmesi gerekiyorsa zekâtı vermeyenlere de ceza gerekiyor. Hatta buna mani olursa öldürülmesine kadar cevaz verilmiştir. Bazı ibadetler ertelenebilir ama zekât asla ertelenemez. Eğer zekât ertelenirse bu ertelenmesinden dolayı kişi büyük günah işlemiş olur. Eğer kişi vaktinde zekât vermezse ve malına bir zarar gelse velev ki borç etse de o zekâtı vermek zorundadır.
"Peygamberimiz zekât memurlarını vazifelendirmişti"
Peygamberimiz zekât müessesini nasıl işletmiştir. Zekâtı nasıl toplamış ve nasıl dağıtmıştır?
Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) zekât memurlarını vazifelendirmişti ve bu memurlar zekâtı sahibinden alır ve ihtiyaç sahiplerine dağıtırdı.
"Akrabalarımız zekâta müstahaksa, takvalı kişilerse onlara verilmesi daha hayırlıdır"
Farz bir ibadet olan zekâtın dağıtımının toplumumuzda yanlış uygulandığı örneklere sık rastlanıyor. Örneğin kişinin fakir yakınıma vereyim derken fıkhen zekât düşmeyen bir yakınına vermesi, cami inşaatına veya öğrenci yurduna vermesi gibi. Kişi zekâtını istediği şekilde dağıtabilir mi yoksa bunun bağlayıcı kuralları mı vardır?
Zekât müstahaklara verilmelidir. Onlar var olduğu müddetçe başka yerlere verilemez. Hatta bazı âlimlere göre; zekât vermeyenlerin imam tarafından hem zekâtı ve hem de mallarının yarısı onlardan alınır. Eğer akrabalarımız zekâta müstahaksa ve takvalı kişilerse onlara verilmesi daha hayırlıdır. Ama eğer ki takvalı değilse ve verilen zekâtı günah yolunda kullanıyorsa bunlara zekât vermek caiz değildir. Bu konuda dikkat edeceğimiz şey, ihtiyaç sahibi olup olmamasıdır.
"Vergi zekât yerine geçmez"
Bazı mal sahiplerinin devlete verdikleri vergiyi zekâttan sayıp mallarının zekâtını ayrıca çıkarmadıklarını duyuyoruz. Vergi zekât yerine geçiyor mu?
Cumhur ulemasına göre, vergi zekât yerine geçmez. Çünkü vergiyi alan zekât niyetine almaz. Şer’i devlet olursa bu hususta zayıf bir görüş vardır. Ancak laik devlette hiçbir şekilde olmaz.
"Zekât borç yerine konulamaz"
Kişi alamadığı borcunu zekâttan düşebilir mi? Borçlu olan kişinin zekâta müstahak biri olup olmadığı durumunu da göz önüne alarak ne yapılabilir?
Cumhur ulemasının görüşü budur; eğer müstahak değilse zaten hiç olmaz. Yani zekât borç yerine konulamaz. Çok zayıf bir görüş olsa da zayıf görüşlere kapılarak da ahiretimizi heder etmeyelim. İnsan zekâtı suiistimal etmemelidir. İlahi farzı zamanında ve yerinde vermek en uygun olanıdır.
"Fakirler için en uygun olan paranın verilmesidir"
Fitre ile ilgili olarak bazı âlimlerimiz halen ısrarla buğday verilmesi gerektiğini söylüyorlar. Oysa bugün şartlarında buğdayın kişinin hiçbir ihtiyacını karşılayamadığını görüyoruz. Şafii mezhebini taklit eden Müslümanlar için tavsiyeleriniz nelerdir?
Her yer ve memleketin şartları farklıdır. Ancak bölgemiz ve özellikle şehirlerimizde para fakirlere daha avantajlı görülmektedir. Şu anda şehirlerde buğdayın fıtır veya zekât olarak verilmesinin pek önemi yoktur. Fakirler için en uygun olan paranın verilmesidir. Şafii mezhebine mensup kardeşlerimize tavsiyemiz; para olarak verilecekse İmam Azam’ı taklit ederek bu farzı yerine getirmesidir. Çünkü bu şekilde fakirlerin ihtiyacı daha çok görülüyor.
"Sosyal adalet ve barış için en mühim görev zekâta verilmiştir"
Toplumda sosyal adaletin, huzurun ve zengin ile fakirin arasındaki toplumsal birlik, dayanışma ve kardeşliğin tesisi açısından zekâtın yeri nedir?
Birçok ayet ve hadis zekâtın ne kadar önemli olduğunu çok güzel ifade etmektedir. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bir Hadis-i Şerifinde, ‘Zekât İslam’ın köprüsüdür’ buyurmaktadır. Asrımızda zekâtın çok önemi vardır. Zengin eğer ki hakkıyla zekâtını verirse fakirlerin ihtiyacı kalmayacaktır. Zekât fakir ve zengin arasındaki kıskançlığı gideriyor. Sosyalizm ve komünizm gibi beşeri fikirler zekâtın verilmemesinden oluşan boşluğu sosyal adaletten dem vurarak suiistimal etmektedir. Özel mülkiyet kalması durumunda ise bu daha büyük bir felakete yol açacaktır. Zengin de fakirin ihtiyacını temin etmezse bu da büyük felakettir.
Allah’u Teâlâ’nın (celle celaluhu) bu soruna bulduğu en uygun çözüm; zenginin zekâtını fakire vermesidir. Bu durumda hem fakirin ihtiyacı giderilmiş oluyor hem de aralarındaki uçurum en aza inmiş oluyor. Bir de zengin ve fakir arasında bir saygı hukuku oluşur. Zenginler de mallarından emin olurlar. Çünkü fakirler de zenginin malına hasetle bakıp gidip hırsızlık yapmaz. İkisi arasında karşılıklı bir güven mekanizması oluşur. Velhasıl, fakir ve zengin arasında hiçbir şey zekât kadar sulhu sağlayamaz. Özellikle sosyal adalet ve barış için en mühim görev zekâta verilmiştir. (Mehmet Fatih Akgül/Mehmet Sait Çelik-İLKHA)