Srebrenista Katliamı'na neden sessiz kalındı?

II. Dünya Savaşı’ndan sonra yapılan en büyük insan kıyımı olan Srebrenitsa Katliamı’nı ve Bosna savaşını, yaşandığı dönem Türkiye'ye gelen mülteci kadınlarla yakın ilişkileri olan Sefire-i Alem Uluslararası Öğrenci Derneği Genel Sekreteri ve 'Savaşın Masu

Müzeyyen Hanım, “Savaşın Masumları Bosna” isimli bir kitap yazdınız. Kitabınızın içeriğine geçmeden önce sizin Bosna Hersek’e olan bu derin ilginizin nereden kaynaklandığı öğrenebilir miyiz?

Bosna’nın varlığından haberdar oluşum 1992’deki malum savaşla oldu herkes gibi. Televizyon ekranlarına, gazetelerin baş sayfalarına yansıyan savaş haberleri ve korkunç katliam fotoğrafları gündemimize düşmüştü… Dünyanın gözüne gözüne sokulan ve Müslümanların katledildiği hatta soykırıma uğradığına dair bu haber ve fotoğraflar dünyanın devleri tarafından sessizce izleniyordu.

O sıralarda, Türkiyeli Müslümanlar bu korkunç katliamlara seyirci kalamayarak silah ve gıda desteği olmayan, hatta bir ordusu bile olmayan Boşnaklara yardım etmek için İnsan Hak ve Hürriyetleri Vakfı yani İHH’yı kurdular. Bende ihtiyaç üzere savaş bölgesinden getirilen kadın ve çocuklarla ilgilenmek üzere İHH’nın bünyesindeki yardım koşuşturmasına destek vermek üzere kurumun gönüllüsü oldum.

Savaş maduru kadınlarla neler yaşadınız?

Savaş mağduru kadınlarla geçirdiğim zamanlar, edindiğim unutulmaz dostluklar, beni Bosna’ya ve Balkan bölgesine karşı yakınlaştırdı. Aramızda derin bir bağ oluştu.

Sizce savaşın başladığı yıllarda Türkiye'de böylesi bir katliam ve soykırım bekleniyor muydu?

Kanaatimce sadece Türkiye’de değil Bosna Hersek’tede böyle bir soykırım beklenmiyordu. Hatta bir savaşa bile ihtimal verilmiyordu. Hatta ve hatta savaş başladığında “ Neyle karşı karşıya olduğumuzun bile farkında değildik” demişti bir komutan konuşmamız esnasında. Ve eklemişti “ iyiki değildik yoksa asla direnme cesareti gösteremezdik”…

2. Dünya Savaşından sonra Avrupa'da gerçekleşmiş en büyük toplu insan kıyımı olan Srebrenitsa katliamı için neler söylersiniz? Katliamın BM tarafından güvenli bölge seçilen bir yerde yapılması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu konuda söyleyebileceğim çok fazla söz var ve tabi bu satırlara sığması mümkün değil.. Ancak önce kısaca durumu özetlemekte fayda var.

Srebrenitsa, Bosna Hersek’in doğusunda ve Sırbistan sınırına oldukça yakın bir şehirdir. Savaş başladığında uzunca bir süre sessiz kalan ve yaşanan katliamları izleyen BM sonrasında bölgeye gelmiştir. Tıpkı diğer kasabalarda olduğu gibi hiçbir silah ve askeri olmayan Srebrenitsa’da komutan Nasır Oruç’un gönüllü sivillerden kurduğu direniş örgütü ile kahraman bir savunma gerçekleştirmiştir. Ancak uzun süren savaş şartları ve kasabanın kapasitesinin çok üzerinde nüfus artışı nedeniyle açlık, salgın hastalıklar ve kötü beslenmeden dolayı her gün çok sayıda insan ölmüştür. Sığınmacıların sayısındaki artış nedeniyle kapasitesini aşan kasaba yorgun düşmüş su ve yiyecek ihtiyacı hat safhaya ulaşmıştır. Öyle ki 20 bin kapasiteli kasaba 60 bin insanın yaşadığı bir açık hava cezaevine dönmüştür. Öyleki kentte sıkışıp kalan halkın yanı sıra direnmekte kararlı olan birliklere bile destek gönderilememiştir. İşte kasaba bu şartlar altındayken BM tarafından güvenli bölge ilan edilmiştir. Ancak güvenli bölge olabilmenin bir bedeli vardır o da tamamen silahsızlanmaktır. Silahsızlandırılmaya karşı çıkan Bosna Hükümeti ise böyle bir durumda BM tarafından “desteğin çekileceği” tehdidi ile karşı karşıya bırakılmıştır. İçerisinde bulundukları çaresizlik hiçbir desteğin ve yardımın ulaşmadığı kentteki insanları bir bakıma hain bir pusunun kollarına atmıştır.. Yetkililer, halkın halini göz önünde bulundurarak riskli olduğu tahmin edilse de silahsızlandırılmayı kabul ederek kasabalarının güvenliğini BM’ ye teslim etmiştir. Yetkililer BM’nin taahhütlerine itimat etmek zorunda kalmıştır zira aksi halde kasaba hastalık ve açlıktan kırılıp yok olacaktır. Güvenli bölgede olmak, nefes alamayan şehre adeta bir soluk olacaktır… Umulan budur. Ne var ki, BM’nin görevlendirdiği Hollanda askerlerinin şehrin denetimini üstlenmesiyle beraber hiç tahmin edilmeyen şeyler yaşanmaya başlar. Açlık noktasındaki insanlara gönderilen yardımlar askerler tarafından keyfe keder bir muameleyle dağıtılır. Hollanda askerleri çentiklerle ahbaplığa başlar. Kadınlara dağıtım karşılığı ahlaksız tekliflerde bulunulur. Neticede kasabanın çok yakınında sınırı bulunan Sırbistan’dan gelen 10 bin, tam teçhizatlı Sırp askeri, silahsız şehre adeta rahatça elini kolunu sallayarak girmiş ve savunmasız, silahsız halkın üzerine hücum etmiştir. Bütün çırpınışlar, politik girişimler, direniş sonuçsuz kalmış; Sırplar 8 bini erkek olmak üzere tam 10 bin insanı acımasızca katletmişlerdir. Tam üç yıl boyunca destansı bir direniş sergilenen Srebrenitsa’da, bir ihanetin sonucu olarak soykırıma uğramıştır.

Bu durumdan Hollanda askerleri mi sorumludur diyorsunuz?

Hollanda askerleri sadece maşadır. O maşayı tutan el ise kesinlikle BM’dir. BM Srebrenitsa’da sıkışıp kalan halkın çaresizliğinden istifade ederek bir taahhütte bulunmuş, onların silahlarını tek bir tane kalmamacasına almış ve eliyle Sırplara teslim etmiştir. Bundan ötesine (çok affedersiniz) ama ancak ahmaklar inansın. Dünyaya göstermelik iki üç tane ellerinden kelepçelenip esir alınmış Hollanda askeri fotoğrafı dağıtan BM bu şekilde katliamlarda rolü olmadığı havasını verirken ne kadar inandırıcıdır.

Aradan geçen bunca zaman rağmen hala Srebrenitsa’da katledilen masum ve savunmasınız insanların toplu mezarlarına ulaşılıyor. Bunun hesabını kim verecek? Veya şöyle sorayım, akıtılan Müslüman kanının ve soykırıma uğrayan Boşnak halkının hesabını kimler soracak? BM mi?

Bütün dünyanın gözleri önünde yaşanan bu katliama neden sessiz kalındı sizce?

Hangi coğrafyada yaşanan Müslüman katliamına sessiz kalınmıyor ki… Akan Müslüman kanı olduktan sonra… Şu veya bu sebep diye sıralayabileceğimiz çok fazla madde bulabiliriz şu an. Ama ben kestirmeden gidip şöyle ifade edeyim... “Küfür tek millettir”.

Sistematik tecavüz yeryüzündeki bir çok çatışmalarda bir terör silahı olarak kullanılmaktadır. 1994 de yaşanan Ruanda soykırımı esnasında 250.000 ila 500.000 kadının tecavüze uğradığı tahmin edilmektedir. Aynı şekilde Bosna Savaşı sırasında da bu sistematik toplu tecavüzler gerçekleştirildi. Bosnalı kadınlar geçmişte yaşanan olayların etkilerini hala yaşıyorlar mı?
Savaşların en can yakan kısmı budur işte. Bosna’da namus ve haysiyetleri çiğnenen çok sayıda kadından söz edebiliriz. Müslüman kimliğini dönüştürmeye yönelik sapıkça bir mantığın ürünü olarak tecavüze uğrayan kadınların yaşadığı travma, Sırpların ne denli gözü dönmüş ve ahlaktan yoksun olduklarını ortaya koymaktadır. Öyleki toplama kamplarında tecavüze uğrayan pek çok kariyer sahibi Müslüman kadına hizmet ettirmiş, onlara işkence ile öldürdükleri Boşnakların kanını temizletmişlerdir. Nitekim bu ahlaksızlıkları ile övünen Sırp askerleri “Müslüman kadınların sadece namuslarını değil şeref ve haysiyetlerini de çiğnedik” diyordu. Savaşın üzerinden geçen uzun yıllara rağmen bu kadınların pek çoğu hala tedavi altında tutuluyor ancak yaşadıkları tramvayı atlatabilmeleri mümkün olmuyor..

Savaşın Masumları Bosna kitabınız çıktı. Kitabınızdan biraz bahseder misiniz? Kitapta gerçekte yaşanan olaylar var mı?
Evet kitabımın tamamını yaşanmış gerçek hikayelerden yola çıkarak kaleme aldım. Her bir kimliği yakından tanıyorum ve her hikâyeyi abartıdan uzak hatta hafifleştirerek yazdım. Kitabım akademik bir eser değil. Sade bir dille basitçe kaleme alınmış bir roman. Ancak her bir satırın arasına Balkanların geçmişinden, tarihinden, mücadelesinden, önemli şahsiyet ve olaylarından tutunda, savaşın başlangıç, süreç ve sonucuna kadar pek çok mühim hususu yerleştirmeye gayret ettiğimi ifade etmek isterim.

Srebrenitsa katliamı 1995 de yaşandı. Bu kitabı neden şimdi yazdınız?

Kitap, bir hastane odasında, can dostumun kulağıma fısıldayarak “tüm bunları yazmalısın” tavsiyesi üzerine yıllarca düşünerek kendimi yazmaya ikna ettiğim bir sürecin sonunda ortaya çıktı. Dolayısıyla bu kitap birikim ürünüdür ve Bosna halkına, dostlarıma vefa borcumdur. Ayrıca, kitabımın gelirini süresiz olarak tamamen yetimlere bağışlıyorum.

Peki, başka kitap projeleriniz var mı?

Evet var. Yayımlanmayı bekleyen bir kitabım daha var. İsmi “Savaşın Masumları Çeçenistan”. Savaşı yaşamış bölgelere dikkatleri çekmek için Savaşın Masumları’na bir seri olarak devam etmek istiyorum…

TİMETÜRK

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.