Yaklaşan yılbaşı ve bu münasebetle işlenen haramlara dikkat çeken STK temsilcileri, yılbaşı kutlamalarının Türkiye’de kasıtlı bir şekilde pohpohlanmasının, reklamının yapılmasının bir kültür erozyonu olduğunu belirterek, yetkililerin mutlaka buna bir el atmaları gerektiğine işaret ettiler.
Müslümanların yılbaşında geçmişini göz önünde bulundurup muhasebesini yapması gerektiğine işaret eden Diyanet ve Vakıf Çalışanları Birliği Sendikası (Diyanet Bir-Sen) Bölge Başkanı Cüneyt Özmen, Yahudi ve Hristiyanlara benzemenin onları kendine dost edinmenin uygun olmadığı belirtti.
Müslümanların yılbaşı kutlamaması gerektiğini belirten Özmen, "Bu yılbaşlarına baktığımız zaman, müminler açısından, geçmişi göz önünde bulundurup muhasebelerini yapmaları gerekir. Yaptıklarının muhasebesini yapmaları, tövbe istiğfar etmeleri gerekir. Yılbaşı kutlamasının müminlerle, Müslümanlarla hiçbir alakası yok. Buna rağmen görüyoruz Müslümanlar da böyle bir hastalığa müptela olmuşlar. Bu hastalığa baktığımız zaman, gerek içkinin fokur fokur akması, çam ağaçlarının kesilmesi ve hindilerin kesilmesi bu tür olayların böyle bir günde böyle bir gecede yapılması Müslümanların da bu hastalıkla müptela olmaları son derece düşündürücüdür. Bunlar ehli imana yakışmayan bir davranıştır. Dolayısıyla ne olur deyip geçmemek lazım burada hem ekonomik olarak son derece israf vardır ki İslam dini de israfın haram olduğunu, şeytanın işi olduğunu ve aynı zamanda burada gönüllerin kırılması söz konusu oluyor. Ama ne yazık müminler de bu tür olaylara karşı engel olması gerekirken, maalesef kendisi de bu tür ortamların içinde bulunmaları bizi üzüyor." dedi.
"Kim Yahudi ve Hristiyanları kendine dost edinirse o da onlardan bir nefer olur"
İnsanların din fonksiyonunu yitirdiği için bir boşluğa düştüğüne dikkat çeken Özmen, "Burada din fonksiyonunu yitirmişiz. Yitirdiğimiz için haliyle bir boşluk girmiş. Bu boşluktan dolayı ortamda ne bulursak onun peşine düşüyoruz. Mümin ahlak, hak ve hukuk açısından verilen bilgiler yeterlidir. Kimseye tabi, olma ihtiyacı yoktur. Yahudiler ve Hristiyanlar ona tabi olmaları gerekirken ama bugün görüyoruz ki müminler onlara tabi oluyorlar. Bu da bize gösteriyor ki inanç unsuru çok önemlidir. İnanç bize diyor ki 'sen Yahudi ve Hristiyanlara kendini benzetme, onları kendine dost edinme senin onları dost edinmen asla ve asla uygun değil. Kim kendine dost edinirse o da onlardan bir nefer oluyor.' Böyle kesin hükümler varken dolaysıyla biz bu hükümlerden ya habersiziz ve yahut ta haberimiz var bir şey olmaz diyoruz." ifadelerini kullandı.
Bütün Müslümanların yılbaşında yaşanan olaylara müsaade etmemesi gerektiğini vurgulayan Özmen, geminin battığı takdirde herkesin batacağını söyledi.
"Müslümanlar bütün insanlık bu konuda duyarlı olmaları lazımdır"
Özmen, "Hem kalp kırmalara hem cinayetlere sebep olmaları hem de trafik kazalarının artışlarına sebep oluyor. Müminler ve özellikle sorumlu olan kişiler mutlaka buna bir el atmalıdırlar. Ne kadar güvenlik güçleri artmışsa ama bu yetersizdir. Zira birçok aile yıkılıyor, kişi var olan her şeyini ortaya koyuyor. Bu tür şeylere müsamaha edilmemesi gerekir. Kişi dün neyse bugün de aynı olması gerekir. Kalkıp da bugüne has böyle bir olaya, içkinin fokur fokur akmasına, eğlencelerin sabaha kadar müsaade edilmesine ve kazaların istenmeyen davranışların artışlarına baktığımız zaman sorumlu olan kişi buna asla ve asla müsaade etmemeleri gerekir. Ve müminler de bunlara karşı duyarlı olması gerekir. Aksi takdirde gemi batarsa hepimiz batmış oluyoruz. Gemide olan Müslümanlar, bütün insanlık bu konuda duyarlı olmaları lazım. Evvela kendini muhafaza etmesi lazım ondan sonra komşusunu, çevresini ve akrabalarını koruması gerekir. Ve sesi çıktığı kadar sesini çıkarması lazım, bu benim düşünceme aykırıdır, benim dinime aykırıdır, sosyal açıdan benim bir hak hukukum vardır, kimsenin beni rahatsız etmeye huzurumu kaçırmaya hakları yoktur diye kendi seslerini çıkarmaları gerekir." şeklinde konuştu.
"Haram sadece bir güne mahsus veyahut bir zamana bir seneye mahsus değildir"
Haramın sadece bir güne veya bir seneye mahsus olmadığını belirten Özmen, haramların geçici olmadığını ve daimi olduğunu söyledi.
Haramların yılbaşı gibi gün ve gecelerde arttığını belirten Özmen, "Haram sadece güne, bir zamana veya bir seneye mahsus değildir. Zina haramsa Allah Teâlâ’nın ortaya koyduğu emirden şu ana kadar o değişmemiştir, zira zararları daimidir dolayısıyla bu hükümler değişmez. Haramların yılbaşı gibi günlerde, gecelerde artması da ayrı bir şeydir. Zira burada başkalarına benzetmeyi Yahudi ve Hristiyanlara benzetme söz konusu oluyor ve bununla aynı benzetme hükmü de ayrı bir ceza gerektiren ceza-i meyideler vardır. Buna karşı ama maalesef ifade ettiğimiz gibi Müslümanlara yakışmayan davranışlardır." şeklinde konuştu.
Yılbaşı kutlamalarının İslam’da yeri olmadığını belirten Yeşilay Diyarbakır Şubesi Başkanı Yahya Öger ise insanların bu tür kutlamalara gitmemeleri tavsiyesinde bulundu.
Öger, "İnsanoğlu yaşadığı süre içerisinde kendisine verilen en değerli zamanı, yıllarını harcarken yılbaşı gibi dayatılan bir âdeti kutlama noktasına gidiyor. Tabi bu İslami kültüründe böyle bir kutlamanın ahlakta da yeri yok. Ama gelenekleşmiş bir hale gelen bizim toplumumuzda yerleşmiş olan yılbaşı kutlamalarında, üzülerek söyleyelim ki bu kutlamalar bazen gayri ahlaki veya bazen çok ciddi manada değişik noktalara kadar gidilebiliyor. Bu anlamda biz insanların hayatlarını, ömürlerini yaşarken bir yıllarını devirme noktasında böyle bir kutlamaya gitmemeleri tavsiyesinde bulunuyoruz. Yılbaşı gecesinde aslında biraz tefekkür etmek lazım, biraz kendini hesaba çekmek lazım, bir yılımızı nasıl geçirdik bu bir yıl içerisinde hem ülkemize hem şahsımıza hem ailemize ne tür bir katkımız oldu ne tür bir zararımız oldu. Bunun muhasebesini yapmak zorundayız. Bunun muhasebesini yaparken de biz verilen hayatın, ömür sermayesinin geçici noktasında biraz daha yaşlandığımızı biraz daha ölüme yaklaştığımızın bilincinde olmak zorundayız. Yılbaşında tüketilen her alkol bir sonraki gelecek zaman dilimi içeresinde sizi bağımlı yapabilir. Sizi bu anlamda alkol bataklığına sürükleyebilir." dedi.
"Kumar insanların umutlarını satın alma ya da umutlarını paraya çevirme olayıdır"
Kumarın sadece kumarhanelerde oynatılan oyunların olmadığını belirten Öger, piyango biletlerinin, sayısal lotoların, kazı kazanların şans oyunlarının hepsinin birer kumar olduğunu hatırlattı.
Öğer, "Kumar kelimesinin başına milli kelimesi gelince sanki kumar meşruymuş gibi algılanması aslında bu toplumun bilinçsizlik noktasında ne kadar eksi puanda olduğunun bir işaretidir. Kumarın başına siz hangi kelimeyi getirirseniz getirin sonuçta kumar emek hırsızlığıdır. Kumar oynamak noktasında azı veya çok fark etmeksizin insanların sermayesinin, alın terinin çalınmasıdır. Kumar oynamanın sadece ruletle yapılan, kahve köşelerinde oynanan kumar olmadığını aynı zamanda piyango biletlerinin, sayısal lotoların, kazı kazanların ve şans oyunlarının hepsinin de kumar olduğunu ve devletimizin bu kumardan elini çekmesi gerektiğine inanıyoruz. Çünkü kumar aynı zamanda umut tacirliğidir. İnsanların umutlarını satın alma ya da umutlarını paraya çevirme olayıdır." ifadelerini kullandı.
Kumar parasıyla hiç kimsenin mutlu olmadığına vurgu yapan Öğer, "Yani bu yıl büyük bir ikramiye noktasında bangır bangır reklam yapılırken insanlar şunu düşünemiyorlar. Şimdiye kadar kaç tanesi büyük ikramiye kazanan bu dünyada mutlu olabilmiştir, kaç tanesi kumar parasıyla dünya saadetini sürdürebilmişti. Arama motorlarına baktığımızda daha önceki dönemlerde büyük ikramiye çıkan Türkiye ve dünyanın herhangi bir yerinde emek dışı harcanan, haram yollarla kazanılan paranın kesinlikle kazanana saadet getirmemiş, kesinlikle huzur getirmemiştir. Tam tersi bir sıkıntı yaratmış, aile dağılmasına gitmiş, ciddi manada toplumsal yaralara yol açmış o yüzden biz şunu net olarak söylüyoruz bu yılbaşı akşamında sağlığımızı ve geleceğimizi alkole teslim etmemeliyiz umutlarımızı da umut tacirlerine satıp paraları bu anlamda harcamamalıyız diyoruz." dedi.
Batının yılbaşı gibi kültür erozyonuyla Türkiye’nin çocuklarının ve ahlak yapısını yozlaştırma noktasında elinden gelen her şeyi yaptığını vurgulayan Öger, yılbaşı gibi etkinliklerin altında kasıt aranması gerektiğini vurguladı.
"Bu tür etkinliklerin altında kesinlikle kasıt aranılmalıdır"
Yılbaşı kutlamalarının bir kültürel erozyon olduğuna işaret eden Öger, "Yılbaşı kutlamalarının ya da değişik gün ve gecelerin kutlamalarının bizim ülkemizde kasıtlı bir şekilde pohpohlanması, reklamının yapılması bu anlamda medya olarak ciddi manada değnekçiliğinin yapılması bu bir kültür erozyonudur. Dolayısıyla batı bu kültür erozyonuyla bu ülkenin geleceğini çocuklarını bu ülkenin ahlaki yapısını yozlaştırma noktasında elbirliğiyle elinden gelen her şeyi yapıyor. Batının ilmi, irfanı uzay bilimi, edebiyatı ve teknik anlamdaki donanmasını ebetteki almalıyız. Ama Türkiye’nin Osmanlıdan gelen bir geleneği vardır İslam’la yoğrulmuş bir kültürü vardır. Bu memleketin bin yıldan fazladır, örf adet ananesi vardır. Dolayısıyla kültüre ananeye örfe inanca aykırı olan bu tür etkinliklerin altında kesinlikle kasıt aranılmalıdır. Kesinlikle bunları bizi yozlaştırma noktasında yapılan etkinlikler eğlenceler olduğu bilinçliliğini taşımalıyız, taşımak zorundayız." ifadelerini kullandı.
Gaspın hırsızlığın trafik kazlarının nedeninin büyük çoğunluğunun alkol ve uyuşturucu olduğunu işaret eden Öger, bu maddelerle mücadele ederken hem şahsa hem de topluma verdiği zararları bilinçlendirmek gerektiğini ifade etti.
"Kadın cinayetlerinin yüzde 50’sinden fazla alkol kullanımından kaynaklı"
"Uyuşturucu, alkol ve kumar bağımlılığı gibi bu tür maddeler sadece kullanıcıya tek zarar vermiyor." diyen Öger son olarak şu ifadeleri kullandı:
"Aynı zamanda yaşadığı çevreye, aileye, topluma zarar veriyor. Ekonomik anlamda ciddi manada kayıplara yol açabiliyor. Kadın cinayetlerinin yüzde 50’sinden fazla alkol kullanımından kaynaklı olduğunu maalesef görebiliyoruz. Trafik kazalarının büyük bir ekseriyetinin maalesef sebebiyetinin alkol olduğunu görebiliyoruz. Ya da gaspın hırsızlığın, gayri meşru davranışların tamamının alt sebebinde alkolün ya da uyuşturucunun büyük bir sebep olduğunu görebiliyoruz. Bu anlamda biz bunlara karşı mücadele ederken sadece dini kaynaklarla değil aynı zamanda toplumsal bir yaraya yol açma noktasında hem şahsa hem çevresine verdiği zararları da bildirme noktasında mücadelemizi veriyoruz. Bu tür geceler bizim için alkol kullanımına, kumara düşme kumarı benimseme olayları olmamalı ve bunlara biz karşı dururken kesinlikle net bilmeliyiz ki bunlar bizim kültürümüze de inancımıza da kesinlikle yanlış ve ters olan davranışlardır. (Mehmet Çelik-İLKHA)