Stratejik ittifaklar ve ayrılıkları irdeleyeceğiz bu yazımızda.
Stratejik ittifaklar menfaat ortaklığına dayalıdırlar. Ruhsuz ve samimiyetsiz ortaklıklardır. Bazen inanç farklılıklarına, dünya görüşünün zıtlıklarına rağmen menfaatler ortaklığı gerekli kılabilir. Mesela stratejik ittifakların uhrevi bir yönü yoktur, olamaz.
Stratejik ittifaklar din kardeşliği, dava kardeşliği gibi değildir. Çıkarın bittiği yerde ortaklık biter, yerini bazen husumete bırakabilir. İttifaklar kısa veya uzun sürelidir. Yani kardeşlik gibi sınırsız ve süresiz değildir.
İşte stratejik ayrılıklar da samimi ayrılıklar değildir. Menfaate dayalı ayrılıklardır. Samimi bir husumet bu ayrılıklarda aranmaz. O an menfaatler ayrılmayı icap ettirmiştir. Ayrılanlar aslında temelde dost ve müttefiktirler, ancak şartlar tarafların ortak çıkarı gereği ayrılmayı hasım gibi davranmayı gerektirmiştir. Bu ayrılıklar zamanla sınırlıdır, şartlar ortadan kalktığında yeniden dostluklar başlar.
Somutlaştıracak olursak mesela Ak Parti hükümeti ile Fetöcüler arasındaki ittifak stratejik idi. Bunlar işin başında dünya görüşleri farklı idiler. Hatta zıt görüşlü idiler. Mesela Sn. C. Başkanı HAMAS yanlısı iken F. Gülen israil yanlısı idi. Süreç içinde her suyun mecrasında akışı gibi yolları ayrıldı. Hiç kimse bu ikisi arasında bir anlık bile “gönül birliği” olduğunu iddia edemez. Bu yüzden birbirlerine iltifatları taktiksel idi, samimi değil idi. Şimdiki karşılıklı beddua, hakaret ve düşmanlıkları çok daha samimidir.
FETÖ ile uzun yıllar yol ve kader arkadaşlığı yapıp iktidarla çekişme başlayınca iktidardan yana tavır alanların FETÖ'den ayrılması STRATEJİKTİR. Bu ayrılık yolların ayrılığı olup gönüllerin ayrılığı değildir. F.Gülen karşıtlıkları asla samimi değil, taktikseldir.
Hem Sn. C. Başkanın yanında görünüp hem de F.Gülen'in “hukukçu diyor ki” diyerek avukatlığını yapanların ayrılıklarını sahteliği samimiyetsizliği o kadar sırıtıyor ki, Adamlar hala vakti zamanında FETÖ'nün saldırdığı kesimlere yaylım ateşlerini sürdürmeye devam ediyorlar.
Hukukçu diyormuş ki “Herhangi bir örgütün “Terör örgütü” olarak tanımlanması için yargı kararı gerekir. Şu ana kadar FETÖ ile ilgili Yargıtay tarafından onaylanmış bir yargı kararı yok”. Yani adam(!) açıkça FETÖ'nün terör örgütü olmadığını savunuyor. Oysa girdiğimiz davalarda bu cesareti gösteren ne bir FETÖ'cü sanık, ne de avukata rastlamadık bu güne kadar.
FETÖ gibi dindar görünen bu kişilerin samimiyetsizliklerinin en açık göstergesi israil karşısındaki tavırlarıdır. Mesela bunların HAMAS'a övgülerini göremezsiniz. Zaman zaman saf zihinleri iğfal için israil'i eleştiren yazılarını görürsünüz. Bunları dikkatle incelediğinizde israilli bir yazarın kendi hükümetini eleştirisinden daha yumuşak bir muhalefet sergilediklerini görürsünüz. Mesela orantısız güç kullanmanın israil'i hem İslam âleminde hem de uygar! dünyada zor durumda bırakacağını söylerler. israil'in vahşetlerini kınayacaklarına israil'in “ur” olduğunu haritadan silinmesi gerektiğini söyleyenlere israil'den beter bir nefretle saldırırlar.
Bunların darbe karşıtlıkları darbenin başarısızlığı nedeniyledir. Mahkûm ettikleri şey aslında “beceriksizliktir”. Şimdilerde darbe öyle olmaz böyle olur der gibi, Ak Partiyi içten yıkmaya çalışıyorlar. Neredeyse FETÖ'cüleri “Akıncı Üssü” ve “Köprü Davası” sanıkları ile sınırlı tutmaya çalışıyor, bunların dışındakilerin masumiyetlerini savunuyorlar. Bu kriptolar ilk başarılarını “gizli “hayır”cılıklarıyla ” ortaya koydular. İstanbul ve Ankara bunların gayreti sonucu düşmüş görünüyor.
İşte yıllarca arayıp bulamadığımız “derin devlet” bunlardan müteşekkildir. Bunlar da sızmakta çok başarılıdırlar. Sızmadıkları parti, tarikat, cemaat yok gibidir. Bir kolları tarikat düşmanlığı yaparken başka bir kolları bir tarikatı sevk ve idare eder durumdadır. İlla ki geçmişte Morris Süleyman'la yolları kesişmiştir.
Allah cümlemizi bunların şerlerinden korusun. Amin.