Tamam, başta siyaset olmak üzere hayatın bütün alanlarına müdahil olmayı Müslüman olmamızın bir gereği olarak görüyoruz.
İmam Şafii de, Ebu Hanife de (Allah onlardan razı olsun) fıkhı tarif ederlerken; “kişinin lehinde ve aleyhinde olan şeyleri bilmesidir” buyururlar.
Fakat bilmek ve müdahil olmak demek bütün durumlarda işin orta yerinde olmak demek değildir.
Veya şöyle de söyleyebiliriz; bazı durumlarda mesafeli olmak bilmenin ve müdahil olmanın en güzel yoludur.
Her konuda konuşmak, yazmak, görüş beyan etmek, özellikle çamur yarışına girişen taraflardan birisini tutmak zorunda değiliz.
İYİ Parti içindeki gelişmeler, Ümit Özdağ’ın önce İstanbul il başkanının FETÖ’cü olduğunu söylemesi ve kendisinin ihracı ile sonuçlanması, yine Ümit Özdağ’ın Millet ittifakının ortak bir anayasa hazırladığını iddia etmesi, bu partilerin çamura dönen açıklamaları gerçekten biraz uzak durulması gereken çamurdan başka bir şey değil.
Damadın istifası ve medyanın en azından bir tam gün olayı hiç duyurmaması,
Çakıcının Kılıçdaroğlu’nu kazığa oturtmakla tehdit etmesiyle birlikte ortalığın iyice karışması,
Ve sonunda Bülent Arınç’ın konuşması, sözünün bir yerinde Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’nın serbest bırakılmasını savunması, bu arada Selahattin Demirtaş’ın kitabını herkese tavsiye etmesi, çıkan vaveylanın sonunda Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu’ndan istifa etmesi...
Bütün bu gelişmeler karşısında herkes tarafını belli edip bulunduğu yerden atış yapıyor olabilir.
Söylediğim gibi biz oraları şimdilik çamurlu alan olarak görüyoruz.
Vatanseverliği, Çakıcı’yı, ister yürürlükteki olsun ister onun yerine getirilmesi düşünülen Hukuk ve Ekonomik reformu bir hak ölçüsü olarak görmediğimiz için mesafeli durulmasının nezih kalabilmenin gereği olarak düşünüyoruz.