Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selâm da O'nun pak Rasûlüne olsun.
Kurtuluşu olmayan, tatlı ve zorlu bir serüven şükür… Zorlu bir mücadelede risk almak yahut çıkış kapıları kilitli ama sürekli genişleyen bir labirentte gezinip durmak gibi… Aynı zamanda korkunç bir girdaba atılan ilk adım… Kendisine şükredilen Zat'ın rahmetinden haberdar olmasak sanırım bu şükür girdabına hiç yaklaşmazdık.
Ödendikçe artan bir borçtur şükür. ‘Her nefeste iki şükür borçluyuz; biri nefes aldığımız, biri de verdiğimiz için.' demiş ya büyüklerimiz. O kadar basit değil mesele, o kadar hafif de değil. Ortada bir nimet var, bu bir şükür sebebi. Şükrettik, bitti mi? Hayır… Şükrü ilham ettiği için de şükretmemiz gerekiyor Rabbimize. O nimetin farkına vardırdığı için de başka bir şükür gerekiyor. Zira aynı nimete sahip olduğu halde şükretmeyen ve hatta şikayet eden niceleri var.
“Bu nimetlerin aynısını verdiğin bir sürü insan arasından, Sana şükretmek için beni seçtin ya. Şükürler olsun Allah'ım…” Şükretmenin Allah'ın yardımıyla olduğunu anlamak da bir şükür sebebi…
Şükretmek, şükrettirildiğinin farkında olmak ve şükür borcunun şükrettikçe arttığını bilmek güzel bir yük. Ağır ama muhabbet dolu bir heybedir şükür, ağırlaştıkça kalbin huşusunu artıran. Şükür her ne kadar borçtur, yüktür desek de tatlı bir yüktür. Şükürle şeker aynı kelimelerdir. Şeker de ağırlığı olan bir maddedir ama çayın içine attığımızda, o ağırlık lezzete dönüşür. Şekeri çok attığımız zaman ‘çay ağırlaştı' demeyiz, ‘çay tatlandı' deriz. Hatta bazen tadından içemez, ‘bal gibi olmuş' deriz.
Evet, şükür başta şeker gibi, şerbet gibidir; tatlıdır. Ancak yoğunluğu arttıkça bala dönüşür. Çokça şükreden insan, adeta balarısı gibidir ve onun içinden insanlar için şifalı şeyler çıkar. Nasıl öyle olmasın ki? Rabbinden kendisine verilene kanaat eden, başkasının elindekine göz dikmeyen ve her şartta şükreden bir insan, şifa kaynağı değil de nedir?
Bizim ‘bal' diye adlandırdığımız maddeye Rabbimiz ‘şarab' diyor. (Nahl, 69) Şükür, şeker kelimesiyle aynıdır ve normali aşıp kanatlanacağı zaman, ağırlık yapan noktalarını atar; sekr (sarhoşluk) olur. Bu öyle bir sarhoşluk ki, insanın aklını başından almıyor, aksine aklını ve kalbini harekete geçiriyor ve insanı aşkın doruklarına çıkarıyor.
Şükür, Kur'an'ın şekeridir ve lezzetine varana tatlı bir sekir (sarhoşluk) verir. Galiba sarhoşluk –yani serhoşluk- en güzel anlamını şükürle bulmuş oluyor. Şükredenin kafası hoş oluyor, kalbi kanatlanıp Şükredilene (cc) uçmak istiyor. Acaba ne yapsa da borcunu ödese? Hangi kelimeleri kullansa da Rabbini tam olarak memnun etse?
Ne mutlu, şükrettikçe Hakk'a borçlandığını bilip bu borçtan haz alan, borçlandıkça borçlanan yüreklere…