Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selâm da O’nun pak Rasûlüne olsun.
Pencere kenarında dalgın dalgın dışarıyı seyrediyorum. Adana’nın en eski ve en yeni camilerinden ikisi karşımda… Hemen yanında Bayrak Parkı’nda dalgalanan dev bayrak… Eski Adana’nın eski evleri; kerpiçten, kiremitten… Yağmur yağınca yıkılacak cinsten –ki geçenlerde şiddetli bir yağmur yağınca bir ev yıkılmış ve altında kalan aracı kullanılamaz hale getirmişti. Evlenenler, turistler, başka şehirlerden gelenler hep buralara gelir, resim çektirirler. O yıkılmış evlerin sahipleri o evleri yapmak için kim bilir ne kadar çabalamışlardı.
Evimin boyasının rengi ve önünde oturduğum pencere beni üniversite yıllarıma götürdü. Kaldığımız yurt eskiden cezaeviymiş; pencereleri çok yüksekti. Ancak ranzanın üst katından dışarıyı görebilirdik. Geceleyin şehrin ışıltısını seyretmek istiyorsak üst ranzadaki arkadaşımıza iyi davranmak zorundaydık. Ranzalar bile bizim doğduğumuz yıllardan kalmaydı; altında yazılan efkârlı mahpus sözlerinden ve atılan tarihlerden anlıyorduk. Muhtemelen bizim sekizinci kattan seyrettiğimiz o manzarayı onlar seyredememişti bile.
Yurtta kalanlar için çıplak ayakla halıda gezinmek en büyük nimetlerdendir. Kalınan yurt kalabalıksa kavrulmuş yumurta da kurulan hayaller arasındadır. Düşünmeden edemiyor insan; ne kadar da şükürsüz ve duasızız. Şükür, elimizdekiler için; dua, elinde olmayanlar için.
Elimizi alnımıza set yapıp kendisinden korunmaya çalıştığımız ve bunu yaparken ‘öfff’ dediğimiz Güneş birilerinin hayali… Bir parça gökyüzü, bir kuru dal, biraz nefes, biraz çay… Kendisinden her gün şikayet ettiğimiz, yaramazlığından bıktığımız, tertemiz evi birkaç dakikada darmadağın eden çocuklarımız da Rabbimizin verdiği en büyük nimetlerden… Çocuğumuzun oynayıp üstünü başını kirlettiği çamur bile birilerinin hayali.
Şükredelim halimize ve dört mevsimi dört duvar arasında karşılayanlar için dua edelim. Zindandakiler, engelliler, elden ayaktan düşmüş yaşlılar için… Bedeni sağlam ama ruhu hapsolunmuş kimseler için… Üstünü başını kirletebilen bir çocuğumuz olduğu için şükredelim Allah’a. Zira üstünü başını kirletemeyen çocuklar da var, çocuğu olmayanlar da… Çocuğu olmayanlar için de dua edelim; “Bize verdiklerinin daha güzelini onlara da ver Rabbim...” diyelim. Zira en iyisi bizimki olursa ümmet ilerleyemez. Son sözümüz Yusufiler için olsun:
Allah’ım, Yusufilere hayırlı çıkış nasip et, ailelerini ve sevenlerini sevindir. Çeyrek asırlık hüznü huzura çevir. Bekâr olanlarına hayırlı eş, yeni evlenmişlerine hayırlı evlatlar nasip et. Hem onlar bizden daha iyi şükrederler. Allah’ım onlara dünyadaki nimetlerini çıplak gözle göster. Yarattıklarının kuşatmasından onları, dünyanın kuşatmasından bizleri kurtar…