PKK itirafçısı eski Jitemci A.Kadir Aygan’ın anlatımıyla düğün masraflarını bile JİTEM’in karşıladığı“Küçücük Eş Başkan SD” bakın HÜDA PAR korkusundan dolayı neler söylemiş, grup toplantısında:
“29 aralık 1999’da kaçırılan ve 28 ocak 2000 tarihinde katledilen Zehra Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım ve arkadaşı Said Avcı'yı da buradan rahmetle anmak istiyorum.
O dönemin devletle işbirliği yapan kirli odakları tarafından yürüttüğü faaliyetlerin devlete hizmet etmediği görüldüğü için bu değerli şahsiyetler de ne yazık ki kaçırılmış ve hunharca vahşice katledilmiş onların da failleri tetikçileri maalesef ki halen gün yüzüne çıkarılmamış, hesabı sorulmamış, bırakın hesabını sormayı failleri elini kolunu sallayarak ortalıkta dolaşmaya başlamışlar. AKP ile de mevcut yönetim ile de işbirliği içerisinde maalesef ki geçmişle hiçbir şekilde yüzleşmeden hesap vermeden bütün çalışmalarını yürütüyorlar.”
Son Grup toplantısı deyip geçmeyin. JİTEM kontenjanından “Eş Başkanlığa” atanan SDemirtaş oldukça hırçın, agresif tavırlar ortaya koydu. Deyim yerindeyse Öcalan’a rest çeken içerikte bir konuşma yaptı.Ermeniler konusunda Öcalan’la ters düştü. MİT konseptine göre ayar çeken Öcalan’a karşı “Paralel tezlerin” sonuna kadar arkasında durdu. Bir konu vardı ki, asıl çileden çıkaran da oydu. Kendisi İmralı’ya gidemiyor. İmralı limitini yaptığı provokatör çıkışlarla tüketti. Ancak son İmralı ziyaretinde Leyla Zana’nın yer alması, SD’yi çileden çıkardı, hatta bağlı bulunduğu derin kliği ifşa etme pahasına esti gürledi. Öcalan, tüm mesajlarını neredeyse “filigramlı” kağıtlarla servis etme noktasına gelirken SD, Paris cinayetleri konusunda MİT’e yüklenip tamamen “Paralel” tezlere kucak açtı. Neticede Leyla adaya gitmiş, kendisi gidememenin acısını yaşıyordu.
Daha önce Başbakan’la görüştü diye Leyla’yı aforoz etmeye yeltenen SD, son ada ziyaretiyle çileden çıktı. MHP korkusu karşısında kümese kapanan tavuk rolü oynayan, çeteci yapılanmaya kefil olduğunu ispatlamak için yemin billah eden SD, adeta Ömer Güney’in siyasetteki versiyonunu canlandırdı.
Jitemci Başgan esip gürler de Hizbullah’ı unutur mu? Ne oldu, kim kafasına karpuz kabuğu soktu, nereden ilham aldı bilinmez ama, 14 yıl sonra ilk kez İzzettin Yıldırım’ı hatırlamak bir kötü huyu baş gösterdi. Ömer Güney’den girdi, Öcalan’ın aksine Ak Parti ve hükümetten çıkıverdi. “Cemaat suçsuzdur” demeye getirirken “Paralel tezlere” kaptırdıkça kaptırdı kendini?
İsim vermedi ama, Jitemvari iltifatlarını açık adrese teslim etti. Dün Elazığ İhya Der kumpasında görüntüleri “Paralel malzeme” olarak kullanılan merhum İzzettin Yıldırım, bu kez Jitem kadrosunun “Üstad-ı Azamı” mertebesine ulaşan SD tarafından timsah gözyaşlarının işkencesine maruz bırakıldı.
2000 senesi nereee!.. 2014 senesi nereee!.. Aradan 14 yıl geçti. Bunca sene merhum İzzettin Yıldırım’ı hatırlamadın da daha yeni mi kafana saksı düştü. Kim kimi kullandı, kim kimi kullanıyor? Ergenekon’a verip veriştirirken bunun üzerinden Ak parti’yi kötülüyorsun, tamam. Hiç sormazlar mı be Jitem kafalı adam! Ergenekon’la çarşaf çarşaf resimler çektirenler Ak Parti miydi? Ergenekon şeflerini karargahta “askeri törenle” karşılayan Hizbullah mıydı? Perinçek’le rakı sofrasında poz verenler hangi kontralardı?
Ve bugün…
Kim kimin konseptine göre politika yürütüyor? Ömer Güney kimdir? Kaç bin tane Ömer Güney barındırıyorsunuz? Makam şöförleriniz, üst düzey korumalarınız dahi birer Ömer Güney iken, hala insanları kontra muhabbetleriye itham etmek için az buçuk ar gerekmez mi?
Bunca iftira, bunca kaypaklık, bunca ikiyüzlülük neyin nesi? Kuyruk acısı mı? Gelecek korkusu mu? MİT’çi molotofçularınız mı? Emniyetçi serkeşleriniz mi? Uyuşturucu ambarlarına çevirdiğiniz Kürdistan toprakları mı? Hayasızlaştırma yarışında Ergenekon’la başat serüveniniz mi? Söyle hangisi?
Hele söyle! Memlekete dayattığınız İBNE’lik politikaları merhum İzzettin Yıldırım’ı 14 yıl sonra hatırlamakla örtülebilir mi?
Hele söyle! Namus anlayışını Akdeniz sahillerinde sergileme politikaları merhum İzzettin Yıldırım’ı 14 yıl sonra hatırlamakla gizlenebilir mi?
Hele söyle! Tecavüz kültürünü Siirt sokaklarında sergileme politikalarınız 14 yıl sonra merhum İzzettin Yıldırım’ı hatırlamakla bertaraf edilebilir mi?
Daha da söyleyeyim mi? Yer, zaman, kişi isimleriyle beraber… Söyleyeyim mi?
Hüseyin Sağlan / Doğruhaber Gazetesi