Ayasofya’nın ibadete açılması aynı yoğunlukta olmasa da çoğu zaman İslami kesimin gündeminde olmuştur. Bazen önünde toplu namaz kılmak suretiyle, bazen imza kampanyalarıyla, bazen İslami basındaki yazılıp çizilenlerle bu konu hep canlı kalmıştır. Yetmişli yıllarda Ayasofya’nın ibadete açılması İslami kesimin en büyük taleplerinden biriydi.
Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce mevcut iktidarın Ayasofya’yı ibadete açacağı söylentileri, birilerinin bu açılışı iktidarın ve Türkiye’nin lehine değil, aleyhine çevirme söylentileriyle konu bir daha gündem olmuştur.
Şunu baştan belirtelim ki, Ayasofya’ı ibadete açacak, yeniden camiye çevirecek olanlar, Sultanahmat Camiinden dışarı taşacak olan Müslümanlardır.
Bunun dışındaki bütün açılış senaryoları sun’i olacaktır, zorlama olacaktır, siyasi olacaktır, şaibeli olacaktır, sembolik ve formalite icabı bir açılış olacaktır.
Üstelik böyle bir açılış hiç de sağlam olmayacak, güven vermeyecek, yüreklerde yankı bulmayacak, içeriden ve dışarıdan gelecek itirazların ardı arkası kesilmeyecektir.
Eğer bu şekilde ibadete açıldığında Sultanahmet Camiinin bir avuç cemaati ikiye bölünüp yarısı Ayasofya’ya gidecekse, açılsa ne olur açılmasa ne olur. Sadece birilerimiz bununla avunur, kendi kendisini tatmin etmiş olur.
En mükemmel, en haklı açılış söylediğimiz gibi Sultanahmat Camiine sığmayarak dışarı taşmak zorunda kalan Müslümanların yapacakları açılış olacaktır.
Böyle söylerken de bazılarının kastettiği gibi “Hele bir Sultanahmet’i doldurun” anlamında, bunun imkânsızlığını vurgulamak için söylemiyorum.
Evet, zor bir şey. Sadece birkaç defalığına, sadece cumadan cumaya değil, günde en az iki üç defa Sultanahmet Camiinin dolup taşması zor bir şey, fakat asla imkânsız değil.
Niçin imkânsız olsun ki? On beş milyonu geçen bir nüfusa sahip İstanbul’un en merkezî noktasında beş on bin cemaatin oluşması imkânsız mıdır, çok zor bir şey midir?
Sultanahmet Camiinin her gün dolup taştığı bir fotoğrafı gözünüzün önüne getirin ve bunun artık sürekli böyle olduğunu düşünün.
Bu zaten başlı başına büyük bir inkılab değil midir? Namaz vakitlerinde, günün o belirli saatlerinde bu iki büyük ibadethane ve çevresinin namaz kılanlarla dolup taşması, İstanbul’un yeniden fethi değil de nedir?
Unutulmasın ki Sultanahmet-Ayasofya ve bu ikisinin arasındaki meydan şu anda dünyanın en önemli noktalarından, başta Avrupa ve dünya geneline hitap eden bir meydandır.
İslam’ın ve Müslümanların sesinin bütün dünyaya en çabuk ve doğrudan ulaşacağı noktadır. Hem davet ve tebliğ açısından Oradan yeryüzüne yansıyacak olan görüntü çok önemli olacağı için, aynı zamanda Müslümanların kendilerine çeki düzen verecekleri, İslam’ı temsil sorumluluğunun bilincini yüklenme noktası olacaktır.
Bunun gerçekleşebilmesi için her şeyden önce Tevhidi görüşe sahip Müslümanlar terk ettikleri camilere dönmek zorundadırlar. Ne acı bir gerçektir ki, dünyanın her yerinde İslam’ı hayata hakim kılma mücadelesi veren, zulme ve dayatmalara baş kaldıran, özgürlük mücadelesi veren bütün Müslümanlar cami temelli, camiye dayanan, dolayısıyla cami cemaatini yanına alan bir siyaset izlerken, sadece Türkiyeli Müslümanlar bunun dışındadırlar.
Başta memuriyet olmak üzere bir zamanlar Tevhidî titizlik adına terk ettikleri her şeye geri döndüler. Bir tek cami ve cemaat hariç.
Sadece Ayasofya’yı ibadete açmak için değil, Rabbimizi razı etmek için, O’nun dinini hayatın bütün alanlarına hâkim kılmak için, başta bulunduğumuz nokta olmak üzere dünyanın dört bir yanına sesimizi ulaştırabilmemiz için ilk yapılacak olan, Sultanahmet Camiini doldurmaktır.
Bunun gerçekleşeceğine yürekten inanıyorum, hatta Sultanahmet’i kimlerin dolduracağını ucundan ucundan görüyorum da.