Diyarbakır’ın Sur ilçesinde meydana gelen çatışmalarda iki ateş arasında kalan halkın mağduriyeti devam ediyor. PKK’nin çatışmaları şehir içlerine taşıması, ardından gelen sokağa çıkma yasakları halkı bölgeden göç etmeye mecbur bırakıyor. İmkân bulup da göç edemeyenler ise her an ölme endişesiyle yaşıyor.
Diyarbakır’dan batı illerine göç edenlerden biri de Mehmet Özmez (34), ailesiyle birlikte Bursa’ya yerleşen Üzmez, yaşadığı mağduriyetleri İlke Haber Ajansı’na (İLKHA) anlattı. Evlerinin çıkan çatışmalar nedeniyle yanmasından sonra eşi ve 2 çocuğuyla Bursa’ya göç eden Özmez, Sur’da hayatın durduğunu, ölümün ne olduğunu gördüklerini söyledi.
“Mahsur kaldığımız 25 gün boyunca yiyecek içecek sıkıntısı bir yana psikolojimiz bozuldu”
25 gün boyunca evlerinde mahsur kaldıklarını, yiyecek ve içecek sıkıntısı çektiklerini belirten Özmez, “Sabah saat 05.00’ten akşam saat 18.00’e kadar çatışmalar devam ediyordu. Bu yüzden psikolojimiz alt üst oldu diyebilirim. Artık öyle bir şey olmuştu ki çatışma sesleri gelmediği zaman biz içerde endişeleniyorduk, acaba daha kötü bir şey mi olacak diye. Bizim evin içine havan mermisi isabet etti ama patlamamıştı bundan dolayı evi terk edip çıkmak zorunda kaldık.” dedi.
“Hayvanlar açlıktan birbirlerini yiyordu”
Suriçi’nde ne kadar evcil hayvan varsa hepsinin kendi evlerine girdiğini söyleyen Özmez, “Yiyecek sıkıntısı öyle bir hale gelmişti ki kedi kediyi yiyordu. Öyle aç bir hale gelmişti ki hayvanlar, birbirlerini yemeye başlamışlardı. Biz bir ara bahçeye geldik baktık ki kediler bir şey yiyor, biz de et falan bulmuşlardır diye düşündük ama yanlarına gittiğimizde baktık ki bahçede ölen bir başka kediyi yiyorlar. Durum bu kadar içler acısıydı.” diyerek yaşadıklarını trajediyi dile getirdi.
“Bağıra bağıra ‘ateş etmeyin ekmek alamaya gidiyoruz’ diyorduk”
Bir kadının ekmek almaya giderken vurulduğunu da kaydeden Özmez, şunları söyledi: “Bunu bizzat gördüm. Hatta bende ekmek almayan gittiğimde polisler tarafından üzerime taciz ateşi açıldı. Bunu bizzat yaşadım. 3-5 kişi bağıra bağıra ‘ateş etmeyin ekmek almaya gidiyoruz’ diyerek gidip geliyorduk. Hatta polisler bize ‘burada ekmek bulamazsınız aşağıya gidin’ dedi. Biz de 3 yol dedikleri tarihi 4 ayaklı minarenin olduğu, Tahir Elçi’nin vurulduğu yer. Biz de amcamın oğluyla oraya ekmek alamaya gittiğimizde üzerimize 4 el ateş edildi sürünerek kendimizi kurtardık.”
“Ölümün ne olduğunu ve hayatın bittiğini gördük”
Özmez, “Benim tek endişem eşim ve 2 çocuğumu kurtarabilmekti. İnsan doğup büyüdüğü yeri asla bırakmak istemez. Biz buradan çıktığımız zaman ki, beyaz bayrakla çıkmak zorunda kaldık. İki tane polis bizzat kendileri söylediler. Bize ‘nereye gidiyorsunuz? diye sordular, bizde ‘ablamlara gidiyoruz’ deyince, ‘Sen ablanlara neden gidiyorsun terminale gidip biletini kes ve bu memleketi terk et’ dediler.” diye ifade etti.
“Her şeyimiz 6 saatte yanıp kül oldu biz de sadece uzaktan izleyebildik”
Kimsenin doğup büyüdüğü yeri terk etmek istemediğini belirten Özmez, “Ancak benim artık geri dönme gibi ihtimalimde kalmadı. Çünkü ev kalmadı, her şeyimiz yandı. Dünya malı dünyada kalır onda gözümüz yok. Biz Allah’ın verdiği canı kurtarmanın derdindeydik. Çocuğumun yatakları olsun, oyuncakları olsun, eşyalarımız, eşimin çeyizlikleri hepsi gözümüzün önünde 6 saat boyunca yanıp kül oldu. Hiçbir müdahalede bulunamadan evimizin nasıl yandığını izledik 6 saat boyunca.” şeklinde konuştu.
“HDP Milletvekilleri bazen gelip sadece bakmakla yetiniyordu, hiçbir şey yapmıyorlardı”
Özmez, “Ben bizzat kendim Gültan Kışanak’ı aradım ve canımızın tehlikede olduğunu söyledim. O ise bana tarihi yerlerin harap olduğunu falan anlattı. Onun kendisine dedim ‘lanet olsun tarihi mekânlarınıza biz burada canımızı kurtarmanın derdine düşmüşüz siz ise UNESCO’nun tarihi mekânlardan bahsediyorsunuz. Peki ya bizim canımız, bizim canımız ne olacak.’ Suriçi’nde kalanların canı hiç pahasına satılmış.” dedi.
“Geçiş yolları yoktu diye duvarları kırıp bir evden diğer eve geçiyorlardı”
“PKK’liler kapıları tek tek çalarak evleri boşaltmamızı istediler.” diyen Özmez, şunları ifade etti: “Geçiş yolları yoktu diye duvarları kırıp bir evden diğer eve geçiyorlardı. Balyozlarla sokaklarda geziyorlardı. Biz çıktığımızda PKK’liler bize hiçbir şeyimizi almadan çıkmamızı söylediler. Yoksa çıkışımıza izin vermiyorlardı.”
Evi taşımak için araçların giremediğini, çünkü her tarafta çukurların olduğunu belirten Özmez, “Her tarafta kablolar ve yollara döşenmiş bombalar vardı. Hiçbirimizin can güvenliği yoktu.” diye konuştu.
“Bize acı veren en büyük şey ailemizin dağılması oldu”
Diyarbakır’da 10 kardeş olarak yaşadıklarını söyleyen Özmez, yaşanan olaylardan sonra tüm ailesinin dağıldığını söyleyerek, “Biz 3 kız 7 erkek olarak toplam 10 kardeştik ve kıyamet kopsa birbirimizden ayrılmazdık. Ama bu olaylardan sonra hepimiz bir tarafa dağıldık. Bize acı veren en büyük şey ailemizin dağılması oldu.” diyerek sözlerini noktaladı. (Zeki Aras –İLKHA)