Suriye ayaklanmasının başlamasının üzerinden iki yıl geçti. Ülkeye giden ya da Suriye'yle ilgili gelişmeleri izleyenlerin giderek üzerinde uzlaşmaya başladıkları konu, Suriye'de yaşananın bir iç savaş olduğu. Kimi gözlemcilere göre de, ''mezhep savaşından'' da söz edilebilir. Bu mezhep savaşının taraflarından biri olarak görülen, iktidarın sahibi Alevilerin kaygısı ise, Esad rejiminin faturasının kendilerine çıkarılması ve katliama hedef olmaları ihtimali. BBC, ağırlıklı olarak Suriye'de ve Türkiye'nin güney kesimlerinde yaşayan Arap Alevileri inceledi. BBC Radio 4 için hazırlanan programın yapımcısı Damian Quinn, sunucusu Owen Bennet Jones. Türkçe'ye de Çağıl Kasapoğlu uyarladı.
Osmanlı döneminde uğradıkları zulüm ve katliamlar nedeniyle baskı altında olduklarının altını çizen Aleviler arasında tarihsel ''katliamların tekrarlanacağı'' endişesi, Suriye'deki çatışmalar nedeniyle hâla dile getiriliyor.
Peki çatışmaların dinmediği ve mezhep farklarının daha sık ifade edilmeye başlandığı Suriye'da Alevileri nasıl bir gelecek bekliyor?
Bazı gözlemciler Alevileri karanlık bir geleceğin beklediği görüşünde.
Amerikalı eski diplomat Peter Galbraith, "Dünyada yeni soykırımın Alevilere karşı olacağına dair büyük bir risk olduğunu düşünüyorum" diyor.
Galbraith'e göre eski korkuların hâlâ geçerliliği var.
"Bu, durumun dinamikleriyle ilgili. Nefret edilen rejimle bağlantılı ve kendileri de birçok acımasızlık yapmış bir grup, karşısında da Alevileri Müslüman değil, eski bir devlet mensubu olarak gören İslamcılar, muhafazakârlar var. Onlara göre Aleviler, Yahudilerden, Hristiyanlardan daha kötü, ölümü hak ediyorlar. Rejime muhalefet eden büyük bir kesim var. Dolayısıyla bir soykırım riski de var."
Galbraith, Suriyeli Alevilerin karşısına da muhafazakâr İslamcıları konumlandırıyor.
Peki böyle bir korku ne kadar gerçekçi?
Esadlara ilk darbe Müslüman Kardeşlerden
Aslında bu soruya cevap vermek için, yine Hafız Esad'ın üst düzey askeri rütbelerden geçerek kurduğu siyasi iktidara bakmak lazım.
Alevi yakınlarını kritik makamlara yerleştirerek hükümetinin iktidarını sağlam temellere oturtan Hafız Esad'ı sarsan ilk darbe Sünni Müslüman Kardeşlerden geldi.
Esad'ın iktidarı Sünni gruplar arasında tepki çekmeye başlamıştı. Müslüman Kardeşler de 1982'nin Şubat ayında Hama'da ayaklandı.
Yıllar sonra ''Hama katliamı'' olarak anılacak olayın ayak sesleri aslında aylar öncesinden duyuluyordu.
Hafız Esad hükümetine bağlı birlikler ayaklanmayı bastırmak için kente saldırıp yaklaşık 10 bin ila 25 bin Sünni'yi öldürdü.
Katliamdan birkaç hafta sonra BBC muhabiri Peter Snow'a konuşan Hafız Esad, "Rejiminiz sokak çatışmalarının üstesinden gelebilecek mi" sorusuna şu cevabı vermişti:
"Aslında soru şöyle olmalı: 'Düşmanlarımız tüm kent ve köylerde bizimle mücadele edebilecek yeterli güce sahip mi?' Benim de cevabım, her köy ve kentte çatışma olmadığı yönünde olur. Çünkü halk bizim yanımızda. Halkımız, Müslüman Kardeşlerin kalıntılarına karşı tek bir güç olarak birleşti."
Hama katliamının üzerinden 30 yılı aşkın zaman geçti.
Ama Suriye'de Aleviler, yaşananların intikamının alınmak isteneceği korkusu içinde.
'Alevi olmayanlardan korkuluyor'
İki yıl önce başlayan hükümet karşıtı gösterilerde etnik ve dini farklara karşı atılan sloganlar, Alevilerin ''soykırıma uğrayacaklarına'' dair korkuları tetikliyor.
Demokrasi arayışıyla yola çıkan en ideolojik protestocular bile, çatışmaların mezhep eksenine kaydığı konusunda hem fikir.
Adını Nadia Nassif olarak veren ve ülke dışında yaşayan Suriyeli bir muhalif, Hafız Esad'ın Aleviler arasında ''Alevi olmayanlara karşı'' korku yarattığını söylüyor.
"Hama katliamından, yani 1980'lerden sonra, Aleviler başlarına geleceklerden korkuyordu. Esad ailesinin karanlık geçmişi yüzünden şimdi Beşar Esad'ı destekliyorlar. Esad ailesi, 'azınlıksanız ve Sünni biri iktidara gelirse hepiniz ölürsünüz' diye korku saldı."
Aleviler, Hafız Esad 2000 yılında öldükten sonra da geleceklerinden endişe duyuyordu.
Esad ailesi ve Aleviler iktidarda kalacak mıydı?
Suriyeli muhalif Nadia'nın o dönemden hatırladığı yalnızca ''korku''.
"Gerçekten korkutucuydu. Herkes o gün siyahlara bürünmüştü. Balkonlardan siyah bayraklar sarkıyordu. Herkesi korku sarmıştı. Sünnilerin veya başka birinin devlet başkanlığına gelmesinden korkuyorlardı. Beşar Esad iktidara geldiğinde herkes rahatlamıştı."
"Alevilere karşı etnik temizlik yapılabilirdi ve Aleviler yok edilebilirdi.""
Joshua Landis
Oklahoma Üniversitesi Suriye uzmanı Joshua Landis'e göre "Alevilere karşı etnik temizlik yapılabilirdi ve Aleviler yok edilebilirdi."
Landis'e göre, iki yıl önce Hama'da çıkan rejim karşıtı ayaklanmanın, Esad tarafından İslami temellere dayandırılması da geçmişin sürüklediği korkulardan kaynaklanıyor:
"Esad, ayaklanmaların dini temelli olduğu ve arkasında kendilerini Suriye'den atmak isteyen El Kaide'nin bulunduğu konusunda [Alevileri] ikna ediyor. Azınlık kompleksleri var. Yenilirlerse evlerinden olacaklarını ve ikinci sınıf vatandaş hayatına geri döneceklerini, Suriye'de hiçbir hakka sahip olmayacaklarını düşünüyorlar. Onlara rejim tarafından söylenen ve onların inandığı bu."
İki yıl önce Hama'da demokrasi yanlısı söylemleriyle başlayan ayaklanma şimdi Alevilerin canlarından endişe ettikleri bir harekete dönüştü.
London School of Economics Orta Doğu Programı Direktörü Prof. Fawaz Gerges'e göre isyanda kaybedenler demokrasi yanlıları oldu.
"Demokrasi yanlısı eylemciler, herkesi kapsayan, demokratik, modern bir devlet için mücadele etti. Mücadeleleri etnik ve aşiretler temelindeki ayaklanmaları susturmuştu. Fakat son 19 aydır süren çatışmalarda kaybedenler demokrasi yanlısı liberal eğilimli hareket oldu."
Gerges'e göre şimdi bu mücadele ''El Kaide karşıtlığı'' ve ''Aleviler ile Sünniler'' arasındaki gerginlik gibi görülüyor.
Suriye'de rejime bağlı birlikle ve muhalifler arasındaki çatışmalar devam ederken Aleviler de bir bir evlerini terk ediyor.
Suriye'de çatışma bölgelerinde de bulunan Guardian gazetesi Orta Doğu muhabiri Martin Chulov, "Gidebildiğim bölgelerde herkes evlerini terk etmiş. Yalnızca yerlerinden kıpırdayacak güçleri olmayan yaşlılar var kentlerde" diyor.
Alevilerin çoğu sahil kenti Lazkiye'ye kaçmış.
Her ne kadar Sünniler de bulunsa da kent nüfusundaki Alevilerin sayısında belirgin bir artış var.
Kentte ayrıca silah depolandığı da söyleniyor.
Martin Chulov'a göre Lazkiye, muhaliflerin ana hedefleri arasında.
Balkanlaşma riski
Amerikalı uzman Peter Galbraith, Suriye'de Alevilerin geleceği ile ilgili olarak "soykırım" olasılığından söz ederken, Guardian muhabiri Chulov, Alevilerin, Suriye'nin geri kalanından uzakta özerk bir bölgede yaşayabileceğini, dolayısıyla 'federal bir yapı' kurulabileceğini dile getiriyor.
"Suriye'nin federalleşmesi veya bölünmesi ihtimali var. Doğu Akdeniz (Levant) etnik, mezhepsel çizgiler çerçevesinde Balkanlaşabilir. Bu, bölgeyi on yıllar sürecek bir istikrarsızlığa sürükler."
Orta Doğu ve Kuzey Afrika, son iki yıldır bir değişim sürecinden geçiyor.
Bu değişim Batı'da önce 'demokrasi başarısı' olarak yorumlandıysa da araya giden dini unsurların 'devrimleri çaldığı' kanısı giderek yayılıyor.
"Doğu Akdeniz (Levant) etnik, mezhepsel çizgiler çerçevesinde Balkanlaşabilir.""
Peter Galbraith
Amerikalı uzman Peter Galbraith, bu sürecin hızla sona ereceğini düşünenlerin 'büyük bir yanılgıya düştüğünü' söylüyor.
Galbraith'e göre, Mısır ve Tunus'ta ''elitler dini ve etnik olarak daha homojen'' bir yapıya sahipti ve devrimciler de benzer özellikleri paylaşıyordu.
Mısır'da Hüsnü Mübarek'in, Tunus'ta da Zeynel Abidin Bin Ali'nin devrilmesi beraberinde başka grupların canlarına malolmayacaktı.
Fakat Suriye'de, rejimin yapı taşı Aleviler.
Dolayısıyla rejimin devrilmesi yalnızca Esad ailesi ve yakınlarını değil, tüm Alevi toplumunu ''soykırım korkusuyla'' karşı karşıya bırakıyor.
Galbraith, "Esad'ı çok sevmeyen Aleviler bile demokratik bir değişim talep ediyor olabilir. Ama şimdi rejime tutunmaktan başka çarelerinin olmadığını düşünüyorlar. Nüfusun yüzde 12'sini oluşturan ve orduyu kontrol eden bir grup, en azından belirsiz bir geleceğe kadar iktidarı korumayabilir."
Hafız Esad'ın kurduğu iktidar, oğlu Beşar Esad idaresinde temelinden çatırdıyor.
Ülkenin şimdi, komşusu Lübnan gibi dini ve etnik ayrımlar temelinde bir yönetime dönüşüp dönüşmeyeceği konuşuluyor.
Bir çok Batılı uzman, Suriye'deki çatışmaları "demokrasi, tek adam sultasına karşı" düzleminde değerlendirme kolaycılığına kaçtı. Ancak Suriye'nin kanlı tarihini biraz deştiğinizde karşınıza çıkan ''mezhep çatışmaları' oluyor. Esad karşıtlarının çoğu 'mezhep mücadelelerinden kaçınmasına karşın, bu riskle yüzyüze kaldıkları da açık.
Aleviler ise, köşeye sıkışmış bir azınlık olarak gösterilmek istemiyor, öte yandan korkuları ise, sonunda içine düşecekleri durumun tam da bu olması.