Bir önceki yazımda şu cümleyi kullanmıştım:
“Yeni dönem Amerikan stratejisine dair mutlaka herkesin kendine göre bir öngörüsü vardır. Ancak bazı adımların “Trump'un Deliliği” ile açıklanmasının her zaman ihtimal dahilinde olması, herkesi “Bekle-Gör” politikasına yöneltiyor.”
Belki Trump'un deliliği, belki de Amerikan derin devletinin dünyanın aklıyla alay etmesi sürecini en açık şekilde “Amerika'nın Suriye'den çekilme” açıklaması üzerinden en açık şekilde bir kez daha yaşıyoruz.
Çekilme açıklaması üzerine Amerika'nın Suriye'deki yerel partnerleri bir anda şaşkınlık içerisinde kalırken oluşacak boşluğu doldurma işini bedavaya getireceğini düşünen Suriye'ye müdahil bölgesel aktörler kolları sıvamaya başlamanın tatlı heyecanını yaşamaya başladılar.
Evet, Amerika eninde sonunda Suriye'den çekilecek. Ancak genel bir kural olarak Amerikalıların işgal bölgelerinden çekilme eylemleri, daima yeni kumpasları, yeni çatışma alanlarını, yeni fitne kazanlarını beraberinde getirdiği gerçeğini ıskalamamak gerekir.
Haftanın Suriye güncesi olarak Trump ve yedeğindeki Pompeo'nun yeni açıklamaları, ayrıca israil menşeli kimi değerlendirmeler, çekilmenin bir takım yeni hamlelere gebe olduğunu, devamında Amerika ile yaşanan bölgesel sorunların bölge içi aktörlere ihale edilmeye hazırlandığını işaret etmektedir.
Kabine toplantısında gazetecilerin sorularına yanıt veren Trump'un şu sözlerine bakalım:
“Çekilme konusunda yavaş veya hızlı diye bir şey demedim. Bazıları 4 ay dediğimi söylüyor, bunu da söylemedim. Suriye'den belli bir süre zarfında çekileceğiz!”
En çok merak edilen SDG/YPG'nin geleceğiyle ilgili soruya verdiği cevap da şöyle:
“Türkiye onları sevmiyor, başkaları onları seviyor. Onların, ellerindeki azıcık petrolü İran'a satmaları hoşuma gitmedi… Bundan hiç mutlu değilim. Aynı zamanda biz onlarla iken çok iyi savaşıyorlar… Yine de Kürtleri korumak istiyoruz ama sonsuza kadar Suriye'de kalmak istemiyorum. Orası kum ve ölümdür.”
Suriye'deki petrol gerçekten İran'a satılıyor mu, bilmiyorum. Ambargolar yüzünden kendi petrolünü satamayan İran, gerçekten YPG'den petrol alıyor mu, orası da muamma. “Kürtleri korumak istiyoruz” sözü ise geleceğe dönük bazı planlamalara işaret etmesi açısından önemli.
Şimdi de Pompeo'nun konu bağlamındaki sözlerine bir göz atalım:
“Başkan Suriye konusunda muğlak değil. Askerlerimiz oradan çıkacak. Başkan aynı zamanda, IŞİD ile mücadeleye devam etmemiz gerektiğini ve Orta Doğu'da istikrar yaratacak şeyler yapmayı sağlamamız gerektiğini açık bir şekilde ortaya koydu. İran ile mücadele devam ediyor. Bunların hepsini yapacağız… Bunları basitçe Amerikan kuvvetleri Suriye'den çıktığı bir zamanda yapacağız.”
Peki bu nasıl olacak?
Hem Suriye'den çıkacaklar, çıkarken de yerel partnerlerini korumanın yanı sıra bir taraftan IŞİD, diğer taraftan İran ile mücadeleye devam edecekler!
Bu nokta önemli. Demek ki bir takım yeni oluşumlar peydahlanıyor ve “koruma-mücadele” seramonisini devredecekleri birileri var.
Bu noktaya izahat getirecek bir takım gelişmeler yok değil tabii ki. Israrla oluşturulması düşünülen “Arap NATO'su” herhalde böyle günler için olsa gerek. Bu duruma işaret eden israil istihbaratına yakın Debkafile sitesi hafta içerisinde dikkat çekici bir yoruma imza attı.
Haberde Trump'un, Suriye'den çekilme konusunda BAE prensi Muhammed bin Zayid ve Sisi ile sürekli irtibat halinde olduğuna vurgu yapılıyor. Hatta çekilme kararını müteakip iki ülke askeri yetkililerinin Menbiç'i ziyaret edip incelemelerde bulunduğunu, Amerikan askerlerinden boşalacak alanlara kendi askerlerinin yerleştirilmesiyle ilgili notlar aldığını iddia eden Debkafile, “Arap NATO'su”na işaret ediyor. Sisi'nin Esad ile arasını iyi tutan tek Arap ülkesi lideri olduğunu, ayrıca BAE'nin de apar topar Şam'da büyükelçilik açtığını, yanlarında Suriyeli subayların da görevlendirilmesi halinde Esad'ın “Arap NATO'su”na razı edileceğini öne süren Debkafile, “Trump yönetiminin planları olgunlaşırsa, Suudi Arabistan, Fas, Cezayir gibi ülkeler İran güçlerini kök saldıkları kilit bölgelerden kovalamak üzere asker gönderebilir” iddiasında bulunuyor.
Bu plan, gerçekçiliği ve uygulanabilirliği bir tarafa, akla yatkın ve Trump'un “Delilik” repliğinin biraz dışında kalıyor gibi. Yani Amerika ve israil açısından en gerçekçi plan diyebiliriz!
Bu plan işlerse şayet, Suriye özelinde tipik bir “Yemen modeli”nin öngörüldüğü anlaşılıyor. Yemen, ABD/israil açısından acil müdahale edilmesi gereken öncelikli yer olarak kara listeye girmişti. Müdahaleyi kendi yapmak yerine kullanışlı araçlarla müdahale yöntemini benimsemek belki de Amerikalılar açısından mükemmel bir deneyimdi. Yemen müdahalesi öncesi tadından yenmeyen bir “İslam Ordusu” projesi oluşturuldu ki, her gün askeri şovlar eşliğinde medyadan kamuoyuna pazarlanıyordu. Amaç, Yemen müdahalesinde tüm İslam ülkelerini şu sıralar ayyuka çıkan cürümlere ortak etmekti. Neyse ki etkili bir çok ülke işin içinden sıyırarak “İslam Ordusu”nu “Suudi Koalisyonuna” dönüştürmeye mahkum bıraktı.
Trump'un Suriye için “Kum ve ölüm” benzetmesi, bu yolda kumluk çöllerde ölmeye amade bölgesel işbirlikçilerine yapılan en önemli atıf olsa gerek.
Suriye'ye “Arap NATO” su projesi başarısız olursa ne olur?
Büyük ihtimalle Suriye'den çekilme kararı bir başka bahara sarkar!