Allah'ın adıyla
Şu anda Suriye'de birçok devlet fiili bir savaş içindedir. Aslında Suriye'de örtülü bir “üçüncü dünya savaşı” yaşıyoruz. Şu farkla ki; eskiden yapılan dünya savaşlarında, savaşan devletlerin toprakları da savaş alanıydı. Ancak bugünkü savaş içinde yer alan devletler Suriye topraklarını savaş sahası olarak kullanıyor ve her biri, hedefini Suriye üzerinden vurmaya çalışıyor. Bu devletler için Suriye; bir yandan siyasi ve askeri manevra alanı, bir yandan kozların paylaşıldığı oyun alanı, diğer yandan bahane olarak kullanılan “Şeytan Sopası” olmuştur. Her biri; hedef edindiğini bu şeytan sopasıyla vurmaya çalışıyor.
Netice itibariyle Suriye; ümmetin oluk oluk kan kaybettiği büyük bir yarası ve çetin bir imtihanı olmuştur. Öyle bir imtihan ki; ümmet arasında zaten var olan ihtilaf ve tefrikaları daha çok derinleştirmiş, aradaki mesafe ve çatlaklıkları daha çok açmış, Müslümanları birbirlerinden daha çok uzaklaştırmış, ümmeti birbirine düşürmüş ve birçoğunu düşman hale getirmiştir.
Aslında böylesi durumlarda Müslümanlar birbirlerine sahip çıkmalı, birbirlerine yardım etmeli ve birbirlerini desteklemeliydi. Birbirlerine daha çok yakınlaşmalı ve aralarındaki dayanışma daha çok olmalıydı. Ancak ne hazindir ki İslam düşmanları Suriye'nin her tarafını yakıp yıkarken ve kadın–çocuk demeden insanları vahşice öldürürken, Müslümanlar da silahlarını birbirlerine doğrultmakta ve birbirlerinin kanını akıtmaktadırlar.
Bu gün biliyoruz ki Suriye'de birçok devletin parmağı vardır ve birçok devlet Suriye'ye rahat bir şekilde müdahale edebilmektedir. Ama buna karşılık Suriye halkı, gerek Baas rejimine karşı gerekse de dış güçlere karşı birlikte hareket edemedi. Gruplara ayrıldı, birbirlerinden kopuk hareket etti. Çoğu, kendine göre bir takım gerekçelerle dış güçlerin kontrolüne girdi. Sonuçta Suriye'de kaos, karmaşa ve kazananı olmayan büyük bir iç savaş meydana geldi.
Suriye'de olup bitenlere baktığımızda; İslam dini adına, İslam ümmeti adına, Suriye'nin Müslüman ve Mustazaf halkı adına ve nihayet kendi adımıza kahrolduğumuz, içimizi derinden yaralayan bir tablo görüyoruz. Ama bu tablodan alacağımız çok büyük dersler ve ibretlerin olduğunu da görüyoruz. Diğer bir ifade ile söyleyecek olursak; aslında Suriye bize çok şey öğretti.
Evet, Suriye bize öğretti ki;
Müslümanların dostu ancak Müslümanlardır.
Müslümanlara, Müslümanlardan başkasından fayda gelmez.
Müslümanlar ümmet bilincine sahip olmadıkça ve bu bilinçle hareket etmedikçe mezhep, meşreb ve ırk gibi taassuplardan kurtulamazlar.
Müslümanlar mezhep, meşreb ve ırk gibi taassuplardan kurtulmadıkça, savaş içinde ve darda olsalar dahi ihtilaf ve tefrikadan kurtulamazlar. İhtilaf ve tefrikadan kurtulmadıkça da aralarında vahdeti gerçekleştiremezler.
Müslümanlar arasında vahdet gerçekleşmedikçe, zayıf kalmaya mahkûm olurlar.
Müslümanlar zayıf kaldıkça, İslam düşmanlarının saldırılarından kurtulamazlar.
Müslümanlar birbirleriyle uğraştıkça güçlü olamazlar ve İslam düşmanlarının saldırılarına karşı kendilerini koruyamazlar.
Ve Müslümanlar, Allah'ın emrettiği şekilde İslam kardeşliğini esas alan vahdeti gerçekleştirmek için sadece söz veya kalem ile değil, fiili olarak da hareket etmedikçe ve bu istikamette adımlar atmadıkça zayıf kalmaya ve dolayısıyla kaybetmeye devam edeceklerdir. Üzerimize düşeni yapmazsak, korkarım bir gün sıra bize de gelecektir.
Allah'a emanet olun.