Rabbimizin lütfüyle bir Ramazan’a daha eriştik. Şükrün doruğu ibadetlerimizi yapadururken, imanın diğer yarısı sabrın da derinliğini tadacağız.
Ve bir Ramazan’a daha katliam haberleri ile başlayacağız. Koltuğundan başka derdi olmayan kukla liderler, İslam Coğrafyası’nda kan dökmeye devam ediyorlar zira.
Ramazan ayının rahmet iklimini yaşarken; “Esad, Ramazan dinlemedi”, “Teravih namazında katliam” haberleri, beyinleri zonklatacak. Zaten artık yüzün altındaki ölü sayıları zihinlere normal gelmeye başladı. Irak’taki ölümlere nasıl duyarsızlaştıysa dünya; maalesef Suriye de o yolda ilerliyor.
Suriye, her gün onlarca insanın hayatını kaybetmesinin yanında; apaçık bir fitne olarak da önümüzde...
Genel olarak Esad rejimi aleyhtarlığı belirginleşse de mevcut rejim ile ilişkisi olan devlet ve yapılar, kendilerini Esad’ın bekasına endeksliyor. Olaya farklı kişi ve devletlerin gözlüğüyle bakan Türkiyeli Müslümanlar da birbirine tamamen zıt görüşler içinde.
İslam ve Müslümanlara düşmanlığı tescilli; Müslümanların sıkıntılarını, konuşacak eğlence bulmuş gibi gündem eden nefisperest, akılperest kişileri ise ayrı değerlendirmek gerek. Tek dertleri ülkenin menfaatleri olan vatanperestleri de…
Düşen-düşürülen-düşürüldüğü iddia edilen (hatta artık ona da inanmıyorum ve “düşürüldüğü iddia edildiği söylenen” diyorum) uçak krizinde nasıl kabardıklarını hatırlıyorum çünkü.
Bir kısım kardeşlerimiz, Suriye’de emperyalist güçlerin oyununa gelindiğini iddia ederken; diğer bir kısım kardeşlerimiz de, Müslümanların Suriye konusuna yeterince eğilmeyerek zulme sessiz kaldığı eleştirilerini yapmaktadır.
Bu kardeşlerimiz genel olarak tek taraftan gelen haber ve yorumlara kapılmakta, diğer görüşlerin doğru olma ihtimaline zerre ihtimal vermemektedir. Hal böyle olunca kesinleşen kanaatleriyle olay ve olguları yorumlamakta; insanları da bu kanaatleriyle etrafı keskin çizgilerle çevrilmiş kısımlara ayırmaktalar.
Mutedil davranmaya çalışanlar, her iki taraftan, net duruş sergilememekle suçlanmaktadır. Gelinen noktada, İslam düşmanlarının tam da istediği durum oluşmuştur.
Her biri başkasını töhmet altında bırakan, hakarete varan şekilde eleştiren bir Müslüman toplum…
Batı’nın gökte arayıp da bulamadığı fitne fırsatı, Suriye’de en müsait bir şekilde önünde duruyor. Onlar da bu altın tepsideki fırsatı, masanın üstünde evirip çeviriyor; işin sürüncemede kalması için ellerinden geleni yapıyorlar.
Oysa meselenin karşı karşıya gelmiş tarafları durumuna gelen Müslümanlar, gelişmeleri değerlendirirken; karşısında, gönlünde kendisi gibi İslami hassasiyet taşıyan kişilerle muhatap olduğunun farkında olmalıdır.
Onun için değerlendirme ve eleştiri yaparken herkes sözlerine dikkat etmelidir.
Olaylara İran gözlüğüyle bakan kardeşlerimiz Esad ve çetesini savunmayı ve direnen halkı emperyalistlerin kuklası olmak gibi bir alçaklıkla suçlamayı bırakmalıdır.
Yılardır süren Baas diktatörlüğünün bitmesini isteyen kardeşlerimiz de İran ve Hizbullah’a saldırmak için ellerline fırsat geçmiş İslam düşmanlarına koz vermekten kaçınmalıdır.
Şu nokta çok açık ve kesindir ki; Hepimiz Müslüman’ız ve aramızda bir fitne uzayıp gitmektedir.
Bugün aramızda farklı düşünceler olsa bile biz aynı ümmetin azalarıyız. Ve bizim yükselişimiz; farklı düşünen tarafı alt ettiğimizde değil, bir olarak hareket ettiğimizde olacaktır.
Hepimiz hemfikiriz ki; bu yükselişi ne ABD ne Rusya ne de Esad’ın küçük büyük kopyaları olan diğer Ortadoğu liderleri istemektedir. Kendileri bir paylaşım derdindeler. Yoksa hiçbirinin bizim gözümüze hayranlığı yoktur.
Vesselam.