Suriye savaşı aslında bir içtihat meselesi idi.
Dış bağlantılı kirli ilişkilerle Suriye'de savaşan grupları bir tarafa bırakıyorum. Temiz, saf imanları ile zalime karşı mazlumdan yana, Suriye'de savaş diyen ve savaşan taraflarla Suriye meselesinde ayrıldığımız nokta, içtihada taalluk eden boyutu idi.
Biz Suriye'nin iç dış siyasi durumunu ve dünyanın yutmak için pusuda beklediği jeopolitik konumunu, sebep olacağı sonuçları göz önünde bulundurup; Suriye'de savaşın yanlış olduğunu, hatta fitne olduğunu, daha büyük fitnelere yol açacağını söyledik.
Onlar ise Suriye'de savaş doğru dediler ve ateşli bir şekilde savaşın içinde yer aldılar. Bizim bu kardeşlerimizin imanlarından ve bu savaşı da zalime karşı imanları ile verdiklerinden zerre kadar şüphemiz yok.
Ancak iman her şey değildir. İman, akıl ve amel farklı şeylerdir. Bazen ayet ve hadisler, aklı basmayanın elinde son derece keskin ve zararlı bir silaha dönüşebiliyor. Bazen imandan dolayı işlenen bir amel son derece yanlış olabiliyor.
Halid b. Velid imanından dolayı savaşta adam öldürdü, hatta buna kendince aklını da kattı, akıl yürüttü. Ama Resulullah (sav) öyle bir elini açtı ki “Allahım! Halid'in amelinden sana sığınıyorum” dedi. Savaş dehası imanlı Halid'in yaptıklarından Allah'a sığındı.
Bunları belirttikten sonra gelelim bu kardeşlerimizin Suriye'deki savaş için delillerine:
1- Nisa Suresi 75. Ayet ve “Sizden biri bir münker gördüğü zaman eli ile değiştirsin, gücü yetmiyorsa...” hadisi.
Evet, Nisa suresinde Allah, “bizi halkı zalim olanların elinden kurtarın diye feryat eden kadınlar ve çocuklar için” savaşılmasını bizden istiyor. Ancak bunu hangi şartlarda yapacağız, onu da Kur'an'ın bütününde ve Resulullah'ın hayatı üzerinden veriyor. Yani her ayeti yalın olarak ele alamaz ve şartları, ortaya çıkacak sonuçları göz önünde bulundurmadan hareket edemezsiniz.
Delil getirdikleri hadis de bu yönde kendi aleyhlerinde bir hadis aslında. Çünkü Resulullah gücünüz yetiyorsa diyor, güçten bahsediyor... (bu hadise ileride detaylı değineceğim)
2- Ashab-ı Uhdud. Suriye'deki savaş için nasıl bir delilse!.. Hâlbuki orada zıddı var; ateş dolusu çukurlara atıldıkları halde savaşmadan, sabredip dinlerinden dönmeyenlerin örneği var.
3- Suriye'de mazlumlardan yana savaşanlar durumlarını, en azından Hz. İbrahim'in (as) ateşini söndürmek için küçük gagası ile su taşıyan kuşa benzetiyorlar. Ve bizi de o kuş kadar olamadık diye suçluyorlar. Küçük kuş ateşi söndürmek için su taşıdı, ateşi artırmak için benzin değil. Suriye'de mazlumların içinde olduğu küçük ateşe savaş ile oluk oluk taşınan benzin, o ateşi o kadar büyüttü ki. Şimdi bütün bir Suriye ve ümmet yanıyor içinde. Keşke o kuş misali bizim gibi su taşısaydınız bu ateşe.
4- Son olarak öğrendik ki Suriye'ye sığınmış olan komşularına yardım eden annelerin Esed için bedduaları da Suriye'deki savaş hakkında onlar için bir delil ve doğruluk göstergesiymiş.
A) Annelerin iman dolu saf beddualarından savaş stratejisi ve hükmü çıkarılamaz.
B) Komşunuz Suriyelileri ve onlar gibi şanslı olmayıp dilenen ve fuhuş sektörüne sürüklenen milyonlarca Suriyeliyi yurdundan edip bu hale getiren, Suriye'deki bizim karşı sizin taraf olduğunuz savaştır.
C) Anneler bedduaları ile Suriye'de on binlerce mazlum var, gidin savaşın bunların sayısı milyonlara çıksın, Suriye'nin yıkımına ortak olun demiş olmuyor ki...
5- “Bizi dinlemiş olsalardı öldürülmezlerdi” diyen münafıklar hakkında inen ayet.
Aklın yolunu gösterenlerle, münafıkları eşitleyen, kendini tatmin eden ne kadar ucuz bir yaklaşım! Hem öyle olsa dahi, bu suçlamada bulunduğunuz biri de çıkıp “anlı şanlı bir abiyi, daha doğrusu bir abiyi, Suriye savaşında cephede görmedik” dese, ne cevap verirsiniz!?
Değil siz, İslam gençliğini heder eden o savaşa hiçbir Müslümanın gitmesi taraftarı değiliz.
Sonuçları bu olan bir savaşı istememek onursuzluk da değildir, bilakis Suriyelilerin
Müslümanlık izzetini, insanlık onurunu korumak endişesidir. Ve daha büyük fitnelerin
korkusudur.