Sevginin gözünün kör olduğu söyleniyor. Sevgi, insanı sevdiğinin eksikliklerine, yanlışlarına karşı kör edermiş. Gelecekteki tehlikeleri görmez kılarmış.
Nefret de böyledir. İnsanı kör eder. Nefret sahibi, doğruları ve doğacak sonuçları düşünemez ve göremez.
Sevgi ve nefret ölçüsüz olunca, ikisinin de insandaki varlığı ve insanı sürüklediği hal, körlük oluyor.
Sevginin ve nefretin ölçüsüzleştiği yerde, bakışlar körleşir, görüşler körleşir, sözler körleşir, eylemler körleşir, destekler ve tepkiler körleşir, dostluklar ve düşmanlıklar körleşir, en kötüsü de savaşlar körleşir.
Kısacası ferasete, basirete, hikmete dair her şey körleşir.
Suriye savaşı ile ilgili başından beri kullandığım bir ifade vardı: “Kör ve kirli bir savaş.”
Birileri, orada cihat edenler vardı diyebilir.
Maalesef, Suriye'de cihat etme niyetinde olanlar da bu kör ve kirli savaşın bir parçası olmaktan öteye bir işlev görmedi. Cihat niyetinde olanlar, savaşın bu yıkıcı insani ve siyasi sonuçlarını görmediler. Görmek istemediler ve halâ görmek istemiyorlar.
Evet, İslam'da doğru ve yanlış, sonuçlara göre değerlendirilmez. Ancak İslam, işin muhtemel sonuçlarını göz ardı da etmez.
Suriye, muhtemel sonuçları hakkal-yakin derecesinde olan bir mesele idi. Basireti kilitlenen İslam ülkelerinin Suriye'deki kör varlığına, Suriye üzerine kirli hesapları olanlar da eklenince, Suriye bu hale geldi.
İşin acı tarafı; bu yaşananlardan ibret alınması gerekirken, Suriye meselesi körleştirmeye, körlükte derinleştirmeye devam ediyor.
ABD, Fransa ve İngiltere'nin Suriye'yi vurması, Türkiye'de destek gördü, sevinçle karşılandı. Bu tablo, Suriye konusunda aklın ne kadar devre dışı kaldığını da gösteriyor.
ABD, İngiltere ve Fransa'nın ortaklaşa düzenlediği saldırının, kimyasal silah kullanımı sebebiyle olduğuna inananlar var.
Esed, kimyasal kullandı mı kullanmadı mı?
Esed kimyasal silah kullanabilecek biridir. Ancak kimyasal silahı bahane olarak kullanan Batı'nın da bu konuda sicili bozuk.
Ben, ABD'nin başını çektiği bu saldırıyı, bırakın kimyasal silah gerekçesi ile, Esed'e yönelik gerçekleştirdiğine dahi inanmıyorum.
Türkiye, ABD'nin, bu operasyonu Esed'e yönelik yaptığını düşünedursun. Hakikatte ABD, bu operasyonu Türkiye'ye karşı yaptı.
ABD'nin meselesi, Esed veya kimyasal silah meselesi değil.
ABD bu operasyon ile, Fırat'ın doğusunda kalıcı olduğu mesajını verdi. Buradaki varlığına yönelik niyetleri hedef aldı. Bunu yaparken de tek olmadığını, İngiltere ve Fransa'nın da yanında olduğunu gösterdi. Yani ABD bu operasyon ile, Fırat'ın doğusuna yönelik bir niyetiniz varsa, bu öyle kolay olmayacak, dedi.
Fırat'ın doğusundaki ABD varlığını ancak Türkiye, İran ve Rusya birlikteliği ortadan kaldırabilirdi.
Macron'un itirafı ile, bu operasyon Türkiye'ye yönelikti ve Türkiye'yi bu birliktelikten kopardı. Yani Türkiye ABD'nin, bölgedeki kendi varlığını tehdit eden ihtimalleri ortadan kaldırdığı operasyona ve bölgedeki varlığını kalıcı kılmasına seviniyor!!!