Suriye Senin; Irak Benim!

Said El KURDİ

Rusya'nın Suriye'ye operasyonel anlamda müdahil olmasıyla beraber Amerika'nın genel Suriye politikası resmen çöktü, öncülük ettiği koalisyonun hava saldırıları “ölüm sessizliğine” gömüldü.

Amerikan politikasının Suriye'de gelip dayandığı nokta; iç çatışmaların sürmesi, ne muhaliflerin ne de rejimin lehine herhangi bir istikrarın sağlanmaması şekline dönüştü. Bu politika, bir yönüyle kaosun sürmesinden yana tavır olarak açıklanırken, bir yandan da Amerika'nın önceleri doğrudan işgal, ardından renkli devrimler ve en son Suriye'de olduğu gibi silahlı grupları destekleyerek “rejim değiştirme” taktiklerinin son halkasının da başarısızlığı olarak kayıtlara geçmiş durumdadır.

Suriye'de rejim değişikliği hedefindeki başarısızlığın kabarık faturası büyük oranda Türkiye'ye çıkarılsa da asıl başarısızlık Amerika'ya aittir. Başarısızlığın verdiği sersemlik, Amerika'yı Suriye'de kaosun devamından yana tavır koymaya yöneltmiştir. Ancak büyük oranda kontrolden çıkan kaosun sürmesi, aynı zamanda yayılmasını da beraberinde getirmiştir. Kaos dalga dalga yayılmış, işin başında Amerika'ya bel bağlayan kesimleri de etki altına almaya başlamıştır. Bunun en bariz örneği de Türkiye olmuştur.

Kaosun yayılması ve tüm kesimleri etkilemeye başlaması tehlikeli boyutlara ulaşırken Amerika'nın bu duruma bir çare bulamaması, aşağı yukarı Amerika'dan yana umudu olan tüm kesimleri, örgütleri, ülkeleri hayal kırıklığına uğratmıştır. Amerika'nın artık Suriye bağlamında güven verebileceği hiçbir müttefiği kalmamıştır.

Aslında Amerika'nın Suriye'de tükenmişliği hep “Kontrollü kaos” zannedilirdi. Oysa Rusya'nın operasyonel sürece katılması, Amerikan tükenmişliğinin tescili olarak kendini ele verdi.

Koalisyon uçakları harıl harıl bombalar yağdırırken, Rusya'nın da bombardımanlara başlamasından sonra, deyim yerindeyse Suriye semalarını koalisyon uçaklarına hasret bıraktı. Özellikle ilk günlerde Amerikan ve Rus uçaklarının sivil öldürme yarışındayken birbirlerini taciz etmesinden sonra koalisyon geri adım attı, uçakları da ölüm sessizliğine gömüldü.

Anlaştılar mı?

Bugüne kadar hava bombardımanlarında hep sivil ölümleriyle suçlanan Amerika, ilginç bir şekilde Rusya'nın sivilleri katlettiği propagandasına sarıldı. Derken, hava sahasında karşılaşılan sorunların çözümü üzerinde Rusya ile “anlaşmaya” varıldığını duyurdu. Suriye üzerine anlaşmaya varıldığını Rusya da doğruladı. Ancak anlaşmanın kapsam ve içeriğini iki taraf da gizli tutma yoluna gitti. Mesele, anlaşmanın sadece hava sahasında uçak/bombardıman trafiğinden ibaret ise bunun neden gizli tutulduğu soru işaretleriyle dolu. Ancak Rus haber ajansı sputniknews'in yaptığı bir haber, aslında Amerika'nın Suriye'yi Rusya'ya bırakarak Irak'a geri döndüğünü gösteriyordu.

Haberde önce Pentagon Sözcüsü Steve Warren'in şu sözlerine yer veriliyor: “Gördüğümüz yerde onları vuruyoruz. Bu bağlamda Irak'ta daha fazla hedef var. Irak'ta çok önemli kara operasyonları düzenleniyor. Bu yüzden hava saldırılarının büyük bir kısmı burada yoğunlaştırıldı”

Suriye'deki IŞİD hedeflerini kasteden Warren, “Birkaç topları var, elimde net bilgiler yok, ama birkaç tane, 6 veya 7, belki 10. Ayrıca birkaç tankları var. Yaklaşık 9 diye düşünüyorum. Bu sayı, saldırı düzenlemek için yetersiz” diyor, demesine de, Suriye sahasında “IŞİD'le mücadele” için en az 15-20 yıl zaman dilimi belirlemiş Amerikan politikası ortadayken “vurulacak IŞİD hedeflerinin yokluğu” gerekçesi, hiç de inandırıcı gibi durmamaktadır.

Sputniknews'in şu yorumu ise yaşananlara ışık tutan cinsten: “Pentagon'un günlük raporları, Rusya'nın Suriye'de hava operasyonu başlattığı günden itibaren koalisyonun bu ülkedeki hava saldırılarında düşüşün yaşandığını gösteriyor. ABD önderliğindeki koalisyon Suriye'de son 3 haftada günlük olarak 1-2 saldırı düzenliyor.”

Aslına bakılırsa Amerika'nın Suriye'de bir heyulaya dönüştürdüğü “IŞİD'le mücadele” dışında ne rejim ne de muhalifler açısından hiçbir somut planı yok. Varsa dahi tek planı çatışmaları süreklileştirmek için rakipler arası denge politikasını sürdürmek.

Rusya'nın ise en azından rejimi korumak ve tüm silahlı muhalifleri bertaraf etmek gibi somut bir planı mevcuttur. Bu durum bile Amerika'nın Suriye'yi en azından Rusya'ya terk etmek zorunda bırakma sebebine ışık tutuyor, velev ki “anlaşma” yoluyla olsa dahi. Suriye'de Dibe Vuran ABD, Irak'ta Neyi Başaracak?

Batı medyasına yansıyan haberlere göre Amerika, yakın zamanda ağırlık vereceği Irak'ta “IŞİD'le mücadele” adı altında yeni bir plan açıklayacak. Henüz resmen açıklanmayan plana göre başta Musul olmak üzere IŞİD'in kontrolünde bulunan alanlara Irak ordusu, Peşmergeler ve Şii milislerden oluşan kuvvetlerle eş zamanlı kara operasyonlarına yönelecek. Bu durumda IŞİD, birden çok cephede savaşmak zorunda bırakılıp etkisiz hale getirilmeye çalışılacak.

Aslında bahse konu yeni plan, eski hikâyenin fotokopisi gibi. Burada öne çıkan durum ise, Suriye'de prestij kaybına uğrayan ve tüm tarafların güvenini kaybeden Amerika, büyük ihtimalle kaybettiği prestijini Irak'ta yeniden kazanmak istemektedir. Ancak burada da bir sorun var ve Amerika'nın işi hiç de kolay görünmüyor.

Evvela Peşmerge, Kürt bölgeleri dışında kalan alanlarda askeri operasyonlara katılmaya karşı mesafeli duruyor. Savaşa sürüklense de yer almak istemediği bir savaşa ne kadar katkı sunabilir, tartışılır. Belki de KDP'nin son dönemde yerli taşeronlar tarafından sıkıştırılmasının altında yatan en büyük nedenlerden biri de aslında Peşmergenin Kürt alanlarının dışında savaşa zorlanması idi.

Irak ordusu ise kendi derdine derman olamıyor. Geriye Şii milisler kalıyor. Kaldı ki İran'ın kontrolünde olan milislerin Amerika ile ne derece eş güdümlü hareket edecekleri de soru işaretleriyle dolu. Tüm bu olanlara Rusya'nın Bağdat hükümetine “Terörle Mücadelede” işbirliği teklifini de eklerseniz, Amerika'nın zaten sicili pasaklı halde bulunan Irak'ta karizmasını nasıl kurtarabileceğini artık siz düşünün.

Rusya Ne Yapacak?

Irak'ta olduğu gibi Suriye'de de herkes birbirinin rakibi ve herkes rakibine karşı üstünlük kurmak için etkin dış güçlerden yardım almaya açık durumdadır. Bugüne kadar bu boşluğu hep Amerika doldurmaya çalıştı, ama çatışmaları sonlandırmak, uzlaştırmak yerine, izlediği “rakipler arası denge politikası”, Amerikan karizmasını yerle bir etti. Artık hiç kimse Amerika'ya güven duymuyor. Rusya, tam da Amerikan tükenmişliğinin dibe vurduğu bir esnada “kurtarıcı” rolüne soyunarak kendince iyi bir hamle yaptı.

Bundan sonrası Rusya'nın Ortadoğu'daki konumunun kalıcı olması ya da olmaması açısından önemli. Rusya, Amerika gibi bölgeye tam olarak sinmiş değil, ama sinmek istiyor. Şayet akılcı ve kısmen de olsa insani politikalar uygulayabilirse kalıcılık açısından önemli adımlar atabilir. Amerika gibi hoyrat davranırsa, her şeye rağmen yeni bir Afgan sendromuyla karşılaşması ihtimal dışı değildir.

Halihazırda Rusya, hem çözüm adına siyasal geçiş süreci için önemli bir diplomasi yürütüyor, hem de geçiş süreci ihtimalini peşinen yok edecek askeri uygulamalar yürütüyor. Rejim karşıtı olan muhalifler arasında ayırım gözetmeksizin hepsini “terörist” kapsamına alıp bombardımana tabi tutması, dillendirilen “istikrar ve siyasal geçiş süreci” için pek de akılcı bir başlangıç gibi durmuyor. Meseleyi, bilek büküp siyasal sürece mecbur bırakmak yönüyle genel çerçevede anlamak kısmen mümkün gibi görünse de, yüzlerce farklı muhalif gruba ve bu gruplar üzerinde nüfuz sahibi onlarca ülkeye karşı aynı şiddet ve dışlayıcı politikayı izlemek, dillendirilen siyasi geçiş sürecini her hâlükârda zora sokmaktadır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.