ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, Beyaz Saray yönetiminin Suriye'de iktidarı değiştirme amacı olmadığını ve siyasi sürece bağlılığını koruduğunu söyledi.
BAAS lobisine bakarsanız Suriye'deki tüm muhalif unsurlar Amerikan destekliydi ve onlar tarafından finanse ediliyorlardı. Ama garip olan şuydu ki, Amerika, Suriye içerisinde PYD ve onunla beraber hareket eden küçük birkaç grup dışında tüm muhalif gruplara yönelik bombardımanlarda bulunmuş ve katliamlar gerçekleştirmişti. Ve yine garip bir şey de Amerika'nın bölgedeki en açık müttefiki olan PYD'nin BAAS ve müttefikleri tarafından sürekli korunuyor olmasıydı. Son bir senedir PYD ve BAAS güçleri arasında ufak çaplı sürtüşmeler olsa da bu fazla büyütülmedi.
Başa dönersek…
Amerika'nın “siyasi süreç” derken tam olarak neyi kast ettiği belli değil. Cenevre büyük oranda çöktü, Astana ise zaten iktidarın değişimiyle ilgilenmiyor.
Amerika'nın Suriye'ye müdahil olma sebebini göz önüne alırsanız “iktidarı değiştirme” hedefinden sapmış olmasının altında çok önemli şeyler olduğunu düşünürsünüz. Öyle ya Amerika için öncelik “israil'in güvenliği”dir ve bu öncelik sürekli olarak tekrarlanıyor.
Amerika'nın bir dönem Dışişleri Bakanı olan Hillary Clinton, “Suriye barışa, istikrara ve demokrasiye Esad gitmeden kavuşamaz” diyordu 2012'nin Haziran ayında. 2013'ün Şubat ayında yeni Dışişleri bakanı John Kerry, “Esad gitmeli” diyordu. ABD başkanı Obama, defalarca “Esad gitmeli” diyordu. Obama, “Esad gitmeli”, Türkiye “Esad'sız çözüm” diyordu.
Sonra birden bire iklim değişti.
Rusya, Siyonist çetenin talebi üzerine, tehdit oluşturabilir diye İran'a yakın milislerin sınırdan 10 km uzaklaştırıldığını söyledi. Öte yandan Amerikalı yetkililerin Türkiye ve Rusya yetkililerine “İran'ın bölgeden uzaklaştırılması durumunda sorunların çözüleceğine” dair sözler verdiğine dair bilgiler dolaşmaya başladı. israil Savunma Bakanlığı, İranlı milisleri ve BAAS'ı bombaladığında Rusya ile istihbarat paylaşımında bulunduğunu gizlemedi.
Son günlerin en ilginç açıklaması ise Rusya'dan geldi. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, “Beşar Esad konusuna gelecek olursak; biz, Suriye'de hiçbir siyasi figürü desteklemediğimizi birçok kez belirttik” dedi.
Sonuç olarak nereye geldik?
Amerika, BAAS'ın Siyonist çete için tehlike oluşturmaması halinde iktidarını korumasına izin vermeyi düşünüyor. Esad ise nasıl bir tutum sergileyeceğine bağlı olarak muamele görecek.
İran, hem Rusya'nın tazyikinden hem de içte ambargodan kaynaklı tepkilerden dolayı Suriye'yi kısmen de olsa terk etmek zorunda kalabilir. İran'ın BAAS yönetim kademesi içinde güçlü olduğuna inanması ya da inandırılmasıyla çekilme daha da kolaylaştırılabilir.
Esad, Rusya ve Amerika'nın tekliflerine yanaşır ve hem Golan'dan hem de Lübnan Hizbullah'ına destek olmaktan vazgeçerse yerinde kalabilir, aksi takdirde Suriye'de Esad'sız bir “BAAS iktidarı” ile yola devam edilir.
Esad'ın daha önce Golan karşılığı Siyonist rejim ile uzlaşmaya hazır olduğuna dair bilgiler batılı uzmanlarca dile getiriliyordu.
Nitekim Amerikan eski Dışişleri Bakanı John Kerry, ''Her gün ekstradır'' (Every Day is Extra) isimli anı kitabında bu konudan da söz ediyor. Kerry'e göre Esad, Golan karşılığı Hizbullah'a olan destekten vazgeçebileceğini söyledi; ama bu teklif israil'in ileri sürdüğü ağır şartlardan dolayı hayata geçirilemedi.
Şimdi durum farklı.
Esad, Suriye'de Amerikan güçleriyle karşı karşıya, Rusya'nın tahakkümü altında, İran'a muhtaç… Bu durumda çok daha az şey karşılığında iktidarını korumak isteyebilir ki, bu israil için bulunmaz bir fırsat.
Tüm bu anlattıklarımız mevcut denklem içinde bir şeyler ifade ediyor. Körfezde ortaya çıkması muhtemel anormal gelişmeler, Rusya'nın Ukrayna ve Polonya ile olan problemleri, Çin, Almanya ve Japonya'nın Amerikan müdahaleciliğine karşı çıkması, seçime giderken ekonomik krizi gündemden düşürmek isteyen Türkiye'nin Kuzey Suriye'ye yeni bir operasyona girişmesi tüm dengeleri etkileyebilir.