Suriye'de kanlı bir lig mücadelesi çok kirlenmiş netliği ile devam ediyor.
Rejim muhalifi diye geçinen örgütlerin ekseri, neredeyse taşeronluk reklamı verecek kadar işi yap-sat modunda sürdürürken, ABD ve Rusya ise ilan ettikleri ateşkes ile savaşın aslında kimler için ve ne adına olduğunu bir daha tescil ettiler.
Muhacir-mültecileri, Türkiye, Ürdün ve Lübnan alsın, petrol ve yeraltı kaynakları batılıların olsun, ölenler ve yurtlarına el konulanlar hep bölgenin mazlum halkları olsun. Ama savaşın beş N bir K'sına ise şımarık kerro'lar karar versin. Ne âlâ memleket.
Geriye kaldı Syces-Piccot'un güncellenmesi. O da herhalde hastalığı el verir de koltuğa oturursa Hillary'e ve Putin'e nasip olacak.
Öte yandan filan noktaya ABD bayrakları asanları konuşurken ABD tarafında yer alıp ateşkes kararına uyanların onlardan farklı olmadığını da söylemek gerek. Tabi bir de Suriye'deki muhaliflere başından beri dolaylı destek lütfeden tuzu kuru dostların bugünlerdeki yüzlerini de unutmadan..
Türkiye'nin Özgür Suriye Ordusu'na açtığı kredinin yarın Sam amca'nın bankasına gideceği baştan belli idi. Bu örgütten ABD adına ayrılmalar devam edecektir. Çünkü mesele ihale ise, parayı veren düdüğü çalacaktır.
Şu anda Suriye tam bir yatırım alanı konumunda. Adeta kan üzerinden endeks takibi yaptıkları borsa gibi. ABD'nin, Afganistan ve Irak'a askerle değil para ile girdiği gerçeğini de bu arada hatırlayalım. Dolayısıyla savaştığı ordularla değil satın aldığı asker ve siyasetçilerle yaptı yapacağını. Şimdiye kadar olduğu gibi bu saatten sonra da ABD ve bileşenleri, o sahada harcayacakları para üzerinden iş yapacaklar.
ABD, bölgedeki dostlarından ve sömürdüğü kaynaklardan beslendiği için eli güçlüdür, Rusya ise burada ABD'nin kirli işlerini konuşup tartıştığı ve sonuçta onaylattığı meşruiyyet aracından başka bir işe yaramayacaktır.
Türkiye'nin o bölgedeki geçici varlığı ise mini bir teselli hediyesi olmaktan öte Rusya'nın Türkiye ile ilişkilerinin gerekli şartlarından biri olan Esed yönetimi ile arayı düzeltme amacına matuf olduğu için bir süreye kadar görmezden gelinmeye devam edilecektir.
Türkmenler'in tek başına bölgedeki Türkiye çıkarlarını koruyacaklarını söylemek de zaten çok gerçekçi gözükmemektedir. Ama Afrin koridoru hakkında Türkiye'nin şu andaki sert ve kararlı tutumu için ileriye ertelenmiş planlar arasında israil'le yapılan anlaşmanın da kullanılma ihtimali yüksektir.
ABD'nin rejim güçlerini yanlışlıkla vurma numarası ise tabi ki, israil uçakları ile ilgilidir. Suriye rejimine, çok açık bir şekilde israil'i yanlışlıkla rahatsız ettiğinde biz de seni hataen vururuz mesajı vermiş oldular. Zira, ABD için israil, bir devletten öte aleyhinde konuşulması bile çok büyük cürüm olan kutsal inektir.
Şeytanlık, çıkar, fitne, fesad sömürü veya tuzak adına her ne derseniz deyin ABD ve Rusya, Suriye'de İslam aleminin duyarlı kitlesinden çok daha fazla girişken, çok daha fazla sahada ve hesaplı, planlı..
Karşılıklı olarak arada bir dillendirilen Suriye sorununun çözümü için Türkiye-İran ortak girişimi, iki ülke içindeki karşıt cepheler tarafından engellenmeye devam ettiği sürece, Suriye'de ABD destekli plan ve projelerin neticelerini önlemek de mümkün olmayacaktır.
ABD ve Rusya'nın ateşkes denemesi ise, bundan sonrası için birçok sonucu beraberinde getirecektir. Bu ateşkesten sonra, artık ABD'den izinsiz bir Suriye resmi de çizilemeyecek gibi durmaktadır.
Ancak tüm bunlara rağmen, 15 Temmuz halk direnişi, sadece bu ülke insanına değil, Brezilya'sından Fransa'sına ve mesela Filipinli'ye bile şunu öğretti: Ümitvar olmak imanın da var olduğunun alameti olduğuna göre hilelerinden yola çıkarak ABD'yi mutlak otorite görme hastalığından her daim Allah'a sığınmak gerek.
Tıpkı bizi güçlü kılacak olan cemiyet-ümmet ruhundan uzaklaşıp alnımıza zillet damgası vurulmasından Allah'a sığınmamız gerektiği gibi.