NEVZAT ÇİÇEK-YENİŞAFAK
Suriye'de 1920'li yıllardan bu yana ilk kez Kürtlerin bu kadar önemli bir güç haline gelmeleri, gerek PKK ve Suriye kolu PYD'yi, gerekse Barzani'yi gerekse de onlar üzerinden bölgede siyasi hesabı olan birçok devletin iştahını kabartmaktadır.
Suriye'de illegal olarak kurulan ilk örgüt, Irak'ta örgütü bulunan Kürdistan Demokrat Partisi'nin Suriye kolu oldu. Suriye Kürdistan Demokrat Partisi (SKDP) 5 Ağustos 1957 tarihinde Türkiye nüfusuna kayıtlı Nurettin Zaza tarafından kuruldu. SKDP 1965 yılında sağ ve sol kanat olarak ikiye bölündü… Bu siyaseten bölünme sonrası ortaya Suriye KDP'sinin yanında 1975 yılında kurulan Kürt Demokratik İlerici Partisi (KDİP) ortaya çıktı. Bu bölünme, aynen Irak'taki KDP-KYB örgütlenmesi gibi Suriye'de de iki ana Kürt hareketini ortaya çıktı. Daha sonra bu iki örgütlenmeden de kopuşlar yaşandı ve çok sayıda örgüt ortaya çıktı. Bu bakımdan yakın zamana kadar Suriye'de örgütlü bulunan 14 partinin 12'si SKDP'den türemiştir. (Bu sayı son zamanlarda 16'dır.)
PKK'nın Suriye'de kurdurduğu parti ise 2003 yılında Türkçe adı Demokratik Birlik Partisi (Partiya Yekitiya Demokrat-PYD)'dir. Daha sonra PKK içindeki anlaşmazlık sonucu PYD'den kopan bir grup 2004 yılının Mayıs ayında Suriye Kürt Uzlaşı Partisi'ni kurdu. Suriye Kürtlerinde bugün gerek Barzani gerek Talabani gerek PKK gerekse de İslamcı kanadı temsil eden farklı partiler faaliyetlerine devam etmektedir
KÜRT ULUSAL KONSEYİ VE PYD REKABETİ
PKK'nın Suriye kolu Demokratik Birlik Partisi (PYD-Partiya Yekîtiya Demokrat), sırasıyla 19 Temmuz 2012 tarihinde Halep vilayetine bağlı Ayn al-Arab (Kürtçe adı Kobani), 20 Temmuz 2012'de Halep'in 65 kilometre kuzeybatısındaki Afrin (Kürtçe adı Efrin), 21 Temmuz 2012'de de Haseke vilayetine bağlı Malikiye (Kürtçe adı Derik) kasabalarının yönetimini ele geçirdi. PYD, bu kasabalarda PKK ve PYD bayrakları ve Abdullah Öcalan posterleri ile gösteriler yaparken, 'Halk Savunma Komiteleri' olarak örgütlenen silahlı PYD unsurları, Kobani'de yönetimi ele geçirdikten sonra kendilerini 'Halk Savunma Birlikleri (YPG)' olarak ilan etti. Bu ele geçirmede Esed güçlerinin bazı yerleri kendiliğinden teslim etmesinin büyük payı bulunmaktadır.
PYD pragmatik davranarak güç kazanmıştır. Diğer Kürt örgütleri birbirleriyle rekabet edip liderlik mücadelesine girip hangi Suriyeli muhalif grup içinde yer alınması gerektiğine ilişkin birbirleriyle mücadele ederken PYD tabandaki gücünü artırmıştır. Esed yönetimiyle arayı bozmayan PYD onun tarafından desteklenmiş ya da bazı konularda önü açılmıştır. Esed yönetimi ile PYD arasındaki ilişkiler bugün ne tamamen bozulmuştur ne de stratejik bir ittifaktır. Esed Yönetimi, bugün PYD'nin kontrolünde ve kendisine karşı yeni saldırıların planlanıp yürütülmediği Kürt bölgelerini, muhalefetin veya Barzani'nin kontrolünde gelecekte kendisine daha fazla sorun yaratacak bölgelere tercih etmektedir.
Suriye Kürtlerin yaşadığı bölgelerde batıya doğru gittikçe KUK'un içindeki partilerin etkinliği yok denecek kadar azken PYD etki alanını genişletebilmiştir. PYD'nin etki alanını genişletebilmesi stratejisinin en önemli boyutlarından birisi kendisine bağlı silahlı gruplardır. 'Halk Koruma Komiteleri' adı altında faaliyet gösteren bu silahlı güçler iki amaca hizmet etmiştir. Bir yandan Kürt yerleşim birimlerinden gönderilen Esed'e bağlı siyasilerin yerine 'devlet' görevi üstlenirken diğer yandan 19 Temmuz'dan itibaren elde edilen kazanımları korumaya yaramıştır.
Bugün PKK ve Barzani'nin bölgede etkin olması, Türkiye'de, 'Kürt devleti kaygılarını ön plana çıkarmaktadır.' Burada özellikle ulusalcı çevrelerin bu durum üzerinden Açılım sürecini baltalamaya yönelik haberleri ve söylemleri artmış ve 1990'lı yıllardaki gibi Irak Bölgesel Kürt Yönetimine karşı yapılan psikolojik baskı tekrarlanmaktadır
NUSRA CEPHESİ Mİ? IRAK ŞAM İSLAM DEVLETİ Mİ?
Bugün PYD ile savaşan Nusra Cephesi, Abu Muhammed el Colani liderliğinde Esad'a karşı örgütlenmeye başlayan Cihatçı grupların düzenlediği eylemler kısa sürede örgütün ve Colani'nin daha fazla öne çıkmasına yol açmıştır. Nitekim zaman içerisinde Ebu Muhammed el-Colani liderliğinde grup kendisini Nusra Cephesi olarak adlandırmaya başlaması ile Nusra'nın Suriye'de faaliyetleri de daha yakın takibe alınmaya başlanmıştır. Suriye'de en silahlı ve güçlü örgüt olarak ismini duyuran Nusra Cephesi'nin doğrudan el-Kaide'nin Irak kolunun lideri Ebu Bekir Bağdadi'nin 8 Nisan 2013'de yaptığı Suriye'deki Nusra Cephesi ile birleştikleri ve Irak-Şam İslam Devleti kurdukları yönündeki iddialar üzerine El Kaide yapısıyla doğrudan ilişkili oldukları ileri sürülmeye başlanmıştı. Ancak 2 gün sonra Ebu Muhammed Colani'nin Bağdadi'nin ifadelerini yalanlayarak Irak-Şam İslam Devleti adlı örgüt içerisinde yer almadıkları belirtmesi konunun anlaşılmasını zorlaştırmıştır. Her ne kadar El-Kaide lideri Eymen Zevahiri'ye bağlılıklarını ifade etmiş olsalar da El Kaide'nin Irak koluyla birlikte hareket etmediklerini öne sürmeleri oldukça önemliydi. Nitekim iki taraf arasındaki organik bağlantıların tartışıldığı günlerde El Kaide'nin Suriye'de iki ayrı gruba bölündüğü yönünde güçlü işaretler alınmaya başlanmıştı. Kısa süre içerisinde de Nusra Cephesi'nden ayrı olan Devletul İslamiye adlı yeni bir örgütün ismi Suriye içerisinde öne çıkmaya başlanmıştır. El Kaide Lideri Zevahiri gönderdiği mektupta Şeyh Ebu Halid es-Suri'nin ikili arasındaki sorunun çözümü için hakem tayin edildiğini ifade ederek, 'Nusret Cephesi el-Kaide Cemaati için ayrı bir oluşumdur, genel komutanlığa tabidir' dedi.
CENEVRE ÖNCESİ İKTİDAR SAVAŞI MI?
İki tarafta daha önceleri yaşanan çatışmalarda güçler birbirlerine üstün gelemediğinden bir ateşkes durumu ortaya çıkmıştı. Ateşkes anlaşmasının yapılmasının ardından Rasul-Ayn/Serekaniye şehir merkezi Nusra ve YPG güçlerinin denetimi altında kalırken Türkiye sınırındaki kapı ise Afadul Rasul ve Grubal El Şam'ın denetiminde bırakılmıştı. Son saldırıda Nusra Cephesi PYD'nin, Esed rejimine karşı savaşan direnişçileri 'arkadan vurduğunu ifade ederken, PYD lideri Salih Müslim ise ' Şu an çatıştığımız cihatçı gruplar bizim bölgemizde İslam emirlikleri kurmak istiyorlar. Şeriat düzeni getirmek istiyorlar, ABD, Türkiye ve diğer Batılı ülkeler Suriye'de demokrasi ve laiklik istiyorlarsa bizi desteklemeleri lazım' diyerek olayı batının hassas parametreleri üzerinden anlatmayı seçmektedir.
Bugün Tel Abyad, Rasul-Ayn/Serekaniye ve Çelaxa bölgesinde farklı gruplar arasında yoğunlaşan çatışmalar, Suriye devriminin gruplar arasındaki iktidar savaşına dönüşmeye başladığına işaret etmektedir. Başta Allah-u Ekber örgütü, Ahraruş Şam, Gureba El Şam, El Faruk, Kürt Ketibeleri gibi örgütler de Nusra'nın yanında PYD'ye karşı savaşmaktadırlar.
Şu anda Suriye'deki çatışmalar her ne kadar Esad yönetimine bağlı güçler ile Özgür Suriye Ordusu arasında gerçekleşse de Kürtler sonunda Suriye'nin etnik ve/veya mezhepsel bir savaşa sürükleneceğine inanıyorlar. Bu tür bir savaşın çıkması halinde gerek mevcut rejimin taraftarları gerekse iktidara talip olan yeni oluşumlar için Kürtler çok önemli bir müttefik ya da denge sağlayıcı bir aktör haline geleceklerini ileri sürüyorlar.
Bütün yaşananlardan sonra Suriye'de gücü yetenin bir bölge ele geçirdiği coğrafya parçası haline dönerse Suriye'de Esed gitse de huzuru ve barışı yakalayamaz, Suriye'de savaşanlar Esed'i gönderdikten sonra Suriyelilerin vereceği kararla ülkelerini şekillendirilmeli, her grubun hakkı anayasal güvenceye alınmalıdır.
(Bu makalede, 21. Yüzyıl Enstitüsü, İMPR, Eymen El Zevahir'nin Suriye'ye gönderdiği mektup, Kongra-Gel kararları başta olmak üzere konu ile ilgili sahadan bir çok veriden yararlanılmıştır.)