Rusya'nın, Suriye sahasına resmi olarak ve aktif bir şekilde iştirak etmesiyle Suriye'de birçok değişiklikler oldu. Tabiri caiz ise, bir kırılma yaşandı. Bazı hesap ve kitaplardan dolayı da Amerika, Rusya'nın her türlü hukuksuzluğuna ve sivil katliamlarına göz yumdu, onay verdi.
Her geçen gün Suriye'deki durum daha vahim hale geliyor. Küresel şer güçlerin, İslam ümmeti üzerindeki hesapları ve bölgesel güçlerin kendi çıkarlarına odaklanmaları, Suriye'yi İslam ümmeti için bir kara deliğe çevirmiştir. Suriye değirmeni, İslam ümmetinin her türlü maddi ve manevi varlığını öğütmektedir. Suriye sahasındakilerin mağduriyeti bir yana, bu ateş, bütün İslam ümmetini sarmıştır. Farklı hesaplar peşinde koşanlar, bu yangına odun taşırken, kimileri de ellerindeki kovalarla bu yangını söndürmeye gayret ediyorlar. Ama ne çare ki, yangını söndürmeye çalışanların ne gücü ne de nefesi bu felaketi önlemeye yetmiyor. Öfkenin, gözü dönmüşlüğün, siyasi ihtirasların zirveye çıktığı bir zamanda, sulhu ikame edenlerin feryadı işitilmiyor. Bu feryatlar, kopan gürültü arasında kayboluyor. Kimisi, “Allah-u Ekber” nidaları arasında ehli imanı katlederken; kimisi de, “Ya Hüseyn” nidaları eşliğinde, kadın ve çocukların kıyımdan geçirildiği bombardımanları yapmakta ve çocukların muhasaradan dolayı açlıktan ve susuzluktan dolayı can vermesinde bir beis görmemektedir.
Kimisi Amerika'yı, kimisi de Rusya'yı adeta kutsamaktadır. Hatta Rusya'nın sivilleri bombaladığı, binlerce kadın ve çocuğu öldürdüğü; okul, hastane, camileri enkaza çevirdiği bir ortamda Rusya'nın muzaffer olması için dua eden imam kisveli zavallıları gördük. Kelimelerin kifayet etmediği, sözün tükendiği bir noktadayız. “Ya bu gün hemen, ya da hiçbir zaman”, diyebileceğimiz kritik bir aşamadayız. Bu saatten sonra her an her şey olabilir. Küresel şer güçlerin tezgâhıyla, bölgesel güçler, her an kendilerini hiç beklemedikleri ve mecbur kaldıkları bir sürecin içerisinde bulabilirler.
Oluşan kaotik ortamdan nemalanmaya çalışan güçler, kullanıldıktan sonra atılabilecekleri gerçeğini göz önünde bulundurmalıdırlar. Savaşın evrilme sürecine baktığımız zaman, aslında görebilen gözler için manzara son derece nettir. Amerika ve NATO, Türkiye'ye gaz verdi, İran'a göz yumdu. Türkiye farklı hesaplar yaparken, İran da farklı hesaplar yapmaya başladı. Tabi Esed de farklı hesaplar yaptı. Rusya ise, baştan beri hesabın içerisinde idi ve uygun bir zamanda kartları açıp hamle yapmayı düşünüyordu. Ortada, bir asır aradan sonra İslam ümmetinin haritasının ve sınırlarının yeniden belirlenmesi, oluşturulacak yeni enerji koridorunun kontrolü söz konusu iken, diğer Batılı leş kargalarının bu denklemin dışında kalması olmazdı. Herkes IŞİD bahanesi ile bu topraklara çöreklenip yarın oluşacak denklemde söz sahibi olmak istedi. Suriye, İran'a mecburdu. İran'ın adeta himayesini kabul etti ve bu himayeden istifade etti. İran'ın bu hamlesi, kendisi için bedellere mal oldu. İran, bazı yerel güçleri de yanına alarak, Suriye sahasında elini güçlendirmeye çalıştı. Temel hedef, yeni Lübnanlar oluşturmak idi. Her geçen gün bu niyet belirginleşti. Esed, Rusya'yı alenen davet etti. Zaten bu daveti de Rusya yaptırmıştı. Bunun üzerine, Rusya bütün gücü ile sahaya dâhil oldu, resmen savaşa girmiş oldu. Türkiye'nin planları bu hamle ile akamete uğradı. Amerika'ya dönüp baktı; ama gereken desteği alamadı. İran'ın Suriye sahasında yeni Lübnanlara sahip olmaması için, Amerika Rusya'ya göz yumdu. Şu an, hamilik bakımından İran ve Rusya yarışmaktadır. Amerika, bu hamilik yarışında Rusya'nın kazanmasını istiyor. İran'ın himayesindeki Şii İslamcılar yerine, Rusya'nın himayesindeki bir PYD'ye Lübnan Hizbullah'ı statüsünü kazandırmak istemektedir. Bu konuda Amerika ve Rusya ittifak halindedir. Her bakımdan desteklenen bu yapı, Amerika'nın bölgede istemediği tüm yapılara karşı kullanılacaktır. Varlığını Amerika'ya borçlu olan bu yapı, Amerika'nın tüm projelerinin gönüllü piyonu olmaya zaten öteden beri hazırdır. İran ve Rusya bir yerde aynı safta olsa da; Rusya, İran'ın bu denklemdeki konumunu zayıflatmaya çalışmaktadır. İran sayesinde imha olmaktan kurtulan Esed, bu defa Rusya sayesinde İran'ın tahakkümünü dengelemeyi hedeflemektedir. Suudi Arabistan ise, yerel güçler üzerinden, Suriye'deki nüfuzunu artırmanın yanı sıra, IŞİD bahanesiyle resmen ve alenen bu savaşa iştirak etmenin hesabını yapıyor. Bu hamle, çok büyük tehlikeleri beraberinde getirebilir. PYD ise, bu büyük hesaplar arasında kendisine bir yer bulup, kendi gücüyle hiçbir zaman ulaşamayacağı hedeflere bu sayede ulaşmaya çalışıyor. İran, bu kadar bedeli ödedikten sonra, hedeflerine ulaşması hayale dönüşebilir. Suriye sahasında ilk günden beri yanlış hesapları olan İran ve Türkiye, gelinen noktada avuçlarını yalamak zorunda kalabilirler. Hedeflerine ulaşamadıkları gibi, her açıdan yıllarca telefi edilemeyecek büyük bir kayıpla yüz yüze gelebilirler.
Bu kadar hesap kitap içerisinde, Suriye'deki mazlum insanlar çoktan unutulmuş durumda. Herkesin hesabı kitabı başka, Suriye'deki mazlumun hesabı kitabı ise bambaşka...