Suriye krizinin aşılması için siyasi çözüm arayışları devam ederken, her geçen gün ortaya çıkan yeni durumlar, Suriye meselesine farklı boyutlar kazandırıyor. Suriye meselesine dahil olan aktörlerin farklı pozisyon almaları ve farklı zeminlerde şekillenen siyasi ilişkilerini Suriye zeminine çekmeleri, yeni problemlere yol açıyor. Özellikle siyasal çözüm yönünde irade ortaya koymayanların veya bu sürece dahil edilmeyenlerin göz ardı edilen etkinlikleri, siyasal çözüm seçeneğini zayıflatmaktadır. Astana'da yapılan görüşmeler, birçok ilke ev sahipliği yapması bakımından önemli idi. Lakin ciddi anlamda yol alınmadığı da bir gerçektir. Astana müzakereleri, en azından fotoğrafın şekillenmesi, tarafların, niyetlerinin ete kemiğe bürünmesi açısından önemlidir.
Birçok muhalif grubu temsilen Astana'ya giden müzakere heyetinin tutumlarının, sahada hâkimiyet sahibi olan oluşumlar tarafından yetersiz bulunması; karşı tarafın ise, bu heyetin şartlarının asgarisinin kabulüne bile şimdilik yanaşmaması, süreci çıkmaza sokan önemli hususlardan birisidir. Suriye Askeri Muhalefet Heyeti Başkanı Muhammed Alluş, Astana'da öne sürdükleri şartların yerine getirilmemesi durumunda Cenevre'de yapılması planlanan görüşmelere katılmayacaklarını söyledi. Muhaliflerin en temel talepleri; kuşatma altında tutulan yerlerdeki muhasaranın kaldırılması, özellikle kadın tutsaklar başta olmak üzere, Esed rejiminin elindeki tutsakların bırakılması, ateşkesin sağlanması, hiçbir muhalif grubun hedef alınmaması, Guta ve Barada Vadisi gibi yerlere yönelik saldırıların durması idi.
Ama şu ana kadar bu talepler yerine gelmedi. Her şeyden önemlisi; ateşkes tamamen sağlanamadı, ateşkes ihlallerini denetleyecek ve ihlali yapan taraflara müeyyide uygulayacak bir yapı oluşturulmuş değil. Sahada belirleyici ve etkili askeri gücü olan yapıların yok sayılması ve bunun yanı sıra bu grupların zaman zaman büyük bombardımanlara maruz kalması, sürecin ömrünü kısaltıyor. Yeni Amerika yönetiminin ortaya koyacağı tavır, dengeleri önemli ölçüde değiştirebilir. Özellikle siyasal çözüm sürecinin garantörü olan ülkeler, ciddi bir çaba göstermez iseler, artık siyasal bir süreçten bahsetmek biraz güç olacaktır.
Suriye sahasındaki krizin çözümünün anahtar kavramları, samimiyet ve gerçekçiliktir. Sorunlar ve var olan dengeler, olduğu gibi kabul edilmez ve çözüm iradesi hususunda samimiyet gösterilmez ise, bütün süreçler ve çabalar boşuna kürek çekmekten ibaret kalacaktır. Bu sorunun uzaması, Suriye halkının yanı sıra, bölge ülkelerini de ciddi manada etkileyecektir. Sorunun uzaması ve ağırlaşmasının tüm bölge ülkelerine büyük maliyeti olacaktır. Bu maliyet, her geçen gün ağırlaşmaktadır. O halde Suriye hesaplaşma arenasına çevrilmeden Suriye halkının menfaatleri gözetilmelidir.
Sorunun çözümünde Suriye'nin gerçek sahiplerinin talepleri öncelenmeli ve merkeze alınmalıdır. Bu sorun çözülmediği müddetçe Suriye krizine dâhil olma bahanesi ile küresel şer güçler Ortadoğu'yu daha fazla karıştıracaklardır. Yani Suriye sorununun çözülmesi sadece Suriye'nin değil, aynı zamanda bölge ülkelerinin de menfaatinedir. Bunu söylerken geçici mevzileri değil, uzun vadeli kazanımları kast ediyoruz. Çelişkiler üzerine inşa edilmiş çatışma ve siyaset stratejileri yerine, ilkeler üzerine inşa edilmiş uzlaşı siyaseti tüm bölgenin geleceğini belirleyecek temel vizyon olmalıdır. Umulur ki; Suriye meselesinin etkin bölgesel aktörleri, bu vizyon ile hareket ederler.