Suudi Arabistan kralı denilince veya Kuveyt, Katar, BAE kralllarından bahsedilince artık tüm dünyadaki avam Müslümanların ve akl-ı selim insanların da tiksindiğine eminim.
Bu iddia, siyasi mülahazalarla karşıdakine karşı takınılan bir taasup değil. Çünkü Suudi vb. kralların nifak perdesi o kadar inceldi ki ne kıldıkları namazların, ne bol kazançlı harameyn hadimliğinin, ne de sözde bir takım islami uygulamalarının bundan böyle İslam ümmetine karşı açık ve net bir biçimde ortaya koydukları ihanetlerini saklama ihtimali kalmamıştır.
Namaz konusunda çok hassaslarmış da, herkes camiye gitsin diye namaz vakti gelince bütün dükkânlar kapanıyormuş da, yok Mekke’de Medine’de kadınların örtülü olmaları zorunluymuş da, içki ve sigara satışı yasakmış da, falan filan…
“Yazıklar olsun namaz kılan şu kimselere ki…” (Maun: 4) ayeti bunlara ne kadar da uygun düşüyor. Ayette namaz kılanlar diye tercüme edilen kelime, Musallin olarak zikrediliyor. Hâlbuki Kur’an-ı Kerim’de namaz kılanlar diye kullanılan bir kelime daha var ki o da Mukimun kelimesidir. Mukimun olanlar kınanmıyor. Çünkü mukim kimseler, namazı kılanlar değil ayağa kaldıranlar manasındadır.
Öyle ya namaz kılıp da faiz alıp veriyorsanız, namazdan sonra harama bakmaya devam ediyorsanız, namaz kıldığınız sokaktaki mazlumları, mustaz’afları umursamıyorsanız, namaz sizi zalimin yanından uzaklaştırmıyorsa, namazın ve sahibinin düşmanlarına karşı bir tavrınız ve dik duruşunuz yoksa siz belki namaz kılıyorsunuz ama namazı ikame etmiyorsunuz, yani ayağa kaldırmıyorsunuz.
Bugün islam ümmeti, namazı gereği gibi kılsaydı, yani ayağa kaldırsaydı bu namazın karşısında ne ABD ne de israil durabilirdi.
Şimdi Suudi krallarının namaz için dükkânları kapattırırken sürekli ABD ve israilin yanında yer alıp nerede bir Müslüman zulme uğruyorsa, katlediliyorsa buna destek olmaları, onların bırakın namazı kılmayı namazla alay ettiklerinin apaçık göstergesidir. Onların bu halleriyle Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi için yaptıkları hizmet ve onarım gibi işler de o mübarek mekânlarla, hacılar ve umrecilerle dolayısıyla da tüm İslami değerlerle ve Müslümanlarla alay etmenin ta kendisidir.
Bundan sonra eminim, hacca veya umreye giden Müslümanlar, Suudi rejimine karşı Kâbe’de daha içten beddua edecekler ve mesela şöyle diyecekler: “Ya Rabbi, Sen daha önce nasıl Ebabillerini gönderip de evini, Ebrehe’nin insafına terketmediysen, bugün de ikiyüzlü ve satılmış kralların elinde bırakma.”
Suudilerin ihanetleri karşılığında aldıklarıyla büyüyen nesilleri, şu anda uyuşturucu ve eşcinsellik batağında. (El-Alem Gazetesi) Şu anda Suudi hükümeti bu konuda ne yapacağını şaşırmış durumda. Daha da ötesi bugün Suudi’de ateizm hızla yayılıyor ve kralların selefi vaizlerinin de bunu önlemeye nefesi yetmiyor. El-Mısriyyun Gazetesi yazarı Abdülaziz Muhammed Kasım’ın, Mekke’ye sadece 60 kilometre uzaklıktaki Cidde şehrindeki ateizmin çok ciddi boyutlarda olduğunu dile getirmesinden sonra Riyad Gazetesi’nden Muhammed Nakidan isimli yazar da bu sorunun sadece Cidde’de değil bütün Suudi Arabistan’da yaygın olduğunu belirtiyor.
Düşünün Kâbe, Bedir, Uhud, Mescid-i Nebevi gibi Allah’ın ayetlerinin bulunduğu topraklar, batılı kâfirlerin veya laiklerin eliyle değil bizzat kendilerine hadim’ul harameyn sıfatı takan çakma reislerin eliyle ateist yapılıyor. Ateist yapmak için özel bir çaba harcamıyorlar. Sadece İslami şuur sahibi cemaatlere karşı İslam düşmanlarıyla işbirliği yapıyorlar ve bu yetiyor.
Bu duruma sevinmiyoruz ama krallarının, Müslümanlara ihaneti sürdükçe bunun cezasını evvela o ülke halkı çekecektir.
Türkiye’de de öyle olmadı mı? Halifeliği kaldırıp da tüm dünya Müslümanlarından beri olduğunu ilan eden yeni cumhuriyetin bu gadrinin cezasını ülke insanı darbelerle, batı tarzı ahlaksızlıkların yayılmasıyla, ucuz siyasetçilerin yağma ve talanlarıyla ödedi.
Evet buna sevinmiyoruz, ama şu dersi de çıkarmak zorunda kalıyoruz: Müslüman kardeşinize ihanet ediyorsanız, kıldığınızı zannettiğiniz namaz, sizi o namazın sahibinin düşmanı yapar, Allah muhafaza.