Suudi prens Muhammed bin Selman'ın "Ilımlı İslam'a döneceğiz" açıklamasından sonra, Suudi Arabistan'da büyük gelişmeler yaşanmaya başlandı.
Önce on bir prens ve dört bakan yolsuzluk suçlaması göz altına alındı. Daha sonra düşen helikopterde bir prens ve sekiz üst düzey yetkili öldü.
Bugüne kadar Kral Abdulaziz'in oğulları tarafından yönetilen Suudi Arabistan'da, Kral Abdullah'ın ölümünden sonra, yerine kardeşi Selman geçmişti. Kral Selman tahta geçtikten sonra bu kuralı değişti ve oğlu Muhammed bin Selman'ı veliaht ilan etti.
Prenslerin göz altına alınması, bir anlamda Muhammed bin Selman'ın krallığı yolundaki dirençlerin ortadan kaldırılması anlamına geliyor.
Bu yönü ile Suudi Arabistan'da yaşananları, Kral Abdulaziz'in oğulları ve torunları arasındaki bir taht kavgası olarak görmek mümkün. Ancak yaşananları sadece aile içi taht kavgası olarak görmek, bu coğrafyayı anlamamak ve bu coğrafyada oynanan oyunları görmemektir.
Suudi Arabistan'da yaşananların ülke içi kadar uluslar arası boyutları var.
Suudi Arabistan'da yaşanananların uluslar arası boyutunu görmek için Muhammed bin Selman'ın kişiliğine ve ilişkilerine bakmak yeterli gelecektir.
Her ne kadar görünürde ülkeyi yönetiyor olarak Kral Selman görünse de, babasının tahta çıkısından sonra ülkeyi fiili olarak yöneten, Muhammed bin Selman'dır.
Özellikle Suudi'nin dış politikası ve dış ilişkilerinin merkezindeki isim Muhammed bin Selman'dır. ABD ile sahip olduğu ilişkilere bakıp kendisine Amerika'nın adamı desek yanlış olmaz.
Ayrıca Suudi Arabistan ile israilin yakınlaşmasında kilit isimdir. Daha önce israil ile gizli saklı yapılan görüşmeler, Muhammed bin Selman ile beraber kamuoyu önünde yapılmaya başlandı. israil ile geliştirilen ilişkilerle işgalci siyonist rejim israil, Arap ve İslam aleminde normalleştirilmeye başlandı.
ABD ve israil Muhammed bin Selman üzerinden Suudi Arabistan'ın geleceğini inşa ediyor. Suudi Arabistan üzerinden de Ortadoğu'nun geleceğini inşa etmek istiyorlar.
Eskiden beri ABD, BOP'ta ortaya koyduğu hedeflerine ulaşmak için, İslam Alemi'nde "stratejik ortak" adı altında bir "Truva Atı"na ihtiyaç duyuyordu.
ABD daha önce bu işi Türkiye ile yapıyordu. 15 Temmuz darbesi ve Suriye'den dolayı Türkiye, ABD'den uzaklaştı. ABD çimdi Türkiye'nin boşluğunu daha düşük profilde olsa da Suudi Arabistan ile doldurmak istiyor.
ABD'nin hedeflerinden biri de İran. Trump ile birlikte İran konusu hızlandı ve sertleşti. Diğer bir hedef ise Sünni-Şii çatışması çıkarmak. Suriye ile bu oluşturulmak istendi (ve hatta burada Türkiye ile İran savaştırılmak istendi) ancak Suriye'de çok ağır tablolar yaşansa da bu gerçekleştirilemedi.
Suudi Arabistan hem İran konusunda hem de Sunni-Şii çatışmasını yaygınlaştırmak hususunda ABD ve israil için biçilmiş kaftan.
Lübnan Başbakanı Sa'd Hariri'nin Suudi Arabistan'a çağrılıp istifa ettirilmesi ve istifa gerekçesinde Hizbullah ile İran'ı hedef göstermesi, Suudi Arabistan'ın yeni süreçte üstlendizyaği rolü ve yeni sürecin fitilinin Lübnan'dan ateşleneceğini gösteriyor.
Allah İslam Alemini şerlerden korusun.