Allahu Teala, insanoğlunun yeryüzünde hayatını idame edebilmesi için çeşit çeşit nebatat ve hayvanat yaratmıştır. Bunun dışında diğer gezegenlerden çok farklı olarak yeryüzünü insan hayatı için mükemmel ve elverişli kılmıştır. Yaratılmış olan canlı ve cansız tüm varlıklar, bir asır öncesine kadar detaylı olarak incelenememiştir. Son asırda, teknolojik imkânların hız kazanmasıyla kâinat başta olmak üzere tüm nesneler bir bir incelenmeye tabi tutulmuştur. Bu incelemeler sayesinde canlılar âleminde, uzayda, tabiatta, kısaca etrafımızdaki her şeyde mucizevî yönler olduğu ortaya çıkarılmıştır. Biz de bu yazımızda söz konusu mucizeleri elimizden geldiğince incelemeye çalışacağız.
ZÜREFALAR:
Boyunun uzunluğu ile tanınan sevimli ot obur bir hayvandır. Evrimciler önceleri, zürafanın boynunun uzun olmasının sebebini, sürekli uzun ağaçların yapraklarını yemek için, ağaçlara uzanma neticesinde olduğunu öne sürmüşlerdi. Bu gülünç iddiaya yabani dağ keçilerinin aynı tarz yaşamları cevap vermiştir. Bu keçiler, ağaç yapraklarını yemek için tıpkı zürafalar gibi ağaca uzanmalarına rağmen boyları uzamamıştır.
Zürafaların boyu beş metreye kadar uzayabilmektedir. Zürafanın kalbi ile beyni arasında iki metrelik bir mesafe bulunmasına rağmen, zürafanın kan dolaşımında hiçbir problem yaşanmamaktadır. Yüce Yaratıcı, her şeyi mükemmel yarattığı gibi zürafanın dolaşım sistemini de mükemmel yaratmıştır. Zürafaların kalbi, kanı çok güçlü olarak vücudun tüm dokularına mükemmel olarak pompalayabilmektedir. Bu kalp 350 mmHg’lik yüksek bir basınçla kan dolaşımını sağlamaktadır. Oysa bu denli güçlü basınç, insan kalbi tarafından pompalanmış olsaydı, insanoğlu bu basınca dayanamayarak ölecekti. Zürafanın kalbi özel bir bölme ile ani oluşabilecek kan basıncını önleyebilecek bir sistemle yaratılmıştır. Bu özel bölmedeki küçük kan damarları sayesinde basınç uygun hale getirilmiştir. Ayrıca kalpten baş bölgesine giden kan damarları “L” harfi şeklinde olup basıncın kırılmasına yardımcı olacak şekilde donatılmıştır. Böylece zürafa oluşabilecek ani kan basıncından korunmuştur.
Zürafaların başka bir özelliği de, derilerinde bakteri, mantar, kene gibi zararlı mikroplara karşı özel bir savunma sistemi bulunmasıdır. Bu savunma sistemi de özel koku salgıları yapmaktadır. Bu durumu merak eden bilim adamları, zürafanın boyun bölgesinden almış oldukları tüyleri incelemiş, burada 11 ayrı kimyasal madde bulmuşlardır. Salgılarında bulunan bu kimyasal maddelerin birleşimi zürafayı zararlı bakterilerden korumuş oluyor.
GUGUK KUŞLARI:
Guguk kuşu, göçmen bir kuştur. Erkek guguk kuşlarının göğüs tüyleri kızılımtrak ve gri renklerdedir. Dişilerinin renkleri daha farklıdır. Bu kuşlar, diğer kuşlar gibi yumurtalarının üzerinde kuluçkaya yatarak yavru çıkarmazlar. Bu kuluçka işini başka ana kuşların yuvalarına yumurta bırakarak yaparlar. Bu ilginç duruma beraberce bir göz atalım.
Yumurtlama döneminde dişi guguk kuşu kendisi için bulduğu yuvayı uzaktan kontrol eder. Yuvanın sahibi yuvadan ayrılır ayrılmaz, hemen gagasında taşıdığı yumurtasını ev sahibinin yumurtaları arasında gizler. Gelecek olan ev sahibinin bu durumu fark etmemesi için de yuvadan bir yumurta alarak hızla uzaklaşır.
Guguk kuşu, böylece her yumurtasını bu yöntemle yabancı yuvalara yerleştirmiş olur. Genellikle yuvadan ilk çıkan yavru, guguk kuşu yavrusu olmaktadır. Yavru doğar doğmaz kanatları ve gagası ile diğer yumurtaları dışarı atarak çıkacak olan diğer yavruların kendisine benzememiş olmasından dolayı çıkacak karışıklığı önlemiş olur.
Ana guguk kuşunun şaşırtıcı bir yönü de, hangi yuvaya yumurtasını bırakacaksa, o yuvada bulunan yumurtanın rengi ve şekline göre yumurtlamasıdır. Guguk kuşunun bu ilginç hareketi merak konusu olmuş ve araştırılmıştır. Guguk kuşları beslenmesi sık aralıklarla böcek ve benzeri gıdalar ile olmaktadır. Bu yüzden bu kuşların göğüs kısmı çok şişkin olmaktadır. Bu durum, kuşun fiziki olarak kuluçkaya yatmasına engel olmaktadır. Guguk kuşları yılda 25 kez yumurta yapabilmektedirler. Her yumurtlama dönemi ise 12 günlük kuluçka dönemi sonucu yavru çıkmaktadır. Tüm bu süre göz önünde bulundurulduğunda, dişi guguk kuşları ömrünün çoğunu kuluçkada geçirmek zorunda kalacaktı. Neslinin devamı için ancak bu yöntemi kullanmak zorundadır.
Yumurtadan çıkan yavru, bir üvey anne tarafından beslenmektedir. 4-5 haftalık bir dönemden sonra guguk kuşu kendisini besleyebilecek kadar büyür.
Bu hayvanların hayatından da anlaşıldığı gibi, önceden bir güç tarafından proglanmış ve bu programı bütün hayvanlar kendi hayatında iradesiz olarak tatbik etmektedirler. Hiçbir akıl, zürafanın kendi yeteneği ile boyunu uzattığını ve buna uygun olarak da kan dolaşımını sağladığını iddia edemez. Yine akıl sahibi herkes guguk kuşlarının da kendi yumurtalarına başka cins kuşların yumurtasının renk ve şeklini verebilecek kabiliyeti olmadığını bilir. Demek ki; bu hayvanları yönlendiren, her hayvana yaratılışına göre şekil veren bir güç vardır. Elbette bu güç, Allah’tan başkası değildir.
İnzar Dergisi