Cumhurbaşkanının, “Lozan'ı bize zafer olarak yutturdular” sözü gündemdeki yerini koruyor. Bir taraftan CHP tavır almaya çalışırken diğer taraftan yıllardır Lozan'ın zararlarını bilenler de bu tezi savunamıyorlardı. Oysa o dönemde bile birçok milletvekili buna karşı çıkmış ve oylamada ret oyunu kullanmışlardır. Lozan görüşmeleri, TBMM'de, dört bölüm halinde tartışılıp oylanmıştı. Her bölümde, “hayır” diyen 12-13 mebus(milletvekili) çıkmıştı. Lozan'a oy vermeyen milletvekilleri arasında, Şükrü Kaya, Vasıf Çınar, Damar Arıkoğlu ve Mustafa Necati gibi önemli isimler vardı.
Ancak bu tartışmaları yapanlar ve Lozan'ın başarı olduğunu söyleyenler hep “Sevr” ile karşılaştırmalar yapmaktadır. Gerçek şu ki, Lozan Antlaşması'na Sevr'den bakarsanız zafer görürsünüz… Osmanlı'nın 1. Dünya Savaşı bittikten sonra hâlâ sahip olduğu toprakları gösteren haritalardan bakarsanız “başarısızlık”... İkisi de tek başına doğru ve tabloyu açıklamaya yeten kriterler değildir. Ancak özellikle muhafazakâr halkta baskın kanaat, milli mücadele sırasında sergilenen başarının masada sergilenemediğidir. Hatta İsmet İnönü'nün koltuğunu sağlamlaştırmak adına bu ülkeyi Avrupalılara peşkeş çektiği kanaati taşınmaktadır. Antlaşma, imzalandığı dönemde de, tartışmalara neden olmuştu. Lozan, İsmet İnönü'nün siyasetteki yerini sağlamlaştıran bir gelişme olarak değerlendirilir.
Fakat bu gerçeklik yıllarca Cumhuriyetçi geçinen kesimlerce görünmek istenmedi ve tam tersi bir tabloyla bir “zafer” olarak gösterildi. Bu günlerde kaybedilen toprak parçalarının ve Musul gibi petrol denizi olan yerlerin bırakılması coğrafi olarak da kaybedileni göstermektedir. Bu gerçekliği ilk defa bir Cumhurbaşkanı “Yunan Adaları” üzerinden en üst perdeden dillendirdi. Ve halkın çoğunluğu da bu fikirde olduğu için desteklendi. Bu açıklamayı sağa-sola çekmeye çalışanlar ise umduklarını bulamadılar. Cumhurbaşkanı da, herkes gibi kişisel fikrini söyleyebilir, yerleşik anlayışa aykırı değerlendirmeleri varsa, bunları dile getirebilir. Bu açıklamayla eski bir tabu yıkıldığı için Cumhuriyetçi geçinenlerin, kutsal göstermek istedikleri birçok şeyin, halkın gönlünde kocaman bir sıfır olduğu ortaya çıkıyor.
Ayrıca bölge halkı bu Lozan antlaşmasıyla birçok akrabasını ve kültürünü başka devletler sınırında bırakmak zorunda kaldı. Parçalanmışlığın ve ayrılmanın en büyük faturasını Lozan antlaşmasıyla bölge halkı zeminde yaşadı. Doğu'da yaşayan Türk ve Kürtlerin sınırların dışında bırakılmasına itiraz edenler bir şeyler yapamadılar. Antlaşmanın imzalandığı 24 Temmuz, bir dönüm noktası olarak kabul görülmüştür. Bu tarihin aslında zafer olmadığı, gerçekte birçok şeyin kaybedildiği biliniyordu. Ancak bunu dillendirenler gündem oluşturamıyorlardı. Ta ki Cumhurbaşkanı'nın bunu dillendirmesine kadar…
Lozan'ı, bir tarihi zafer, hatta “Cumhuriyetin meşruiyet belgesi” olarak sayanlar, Cumhurbaşkanı'nın çıkışını, “Cumhuriyet'e yönelik bir tavır alış” olarak empoze etmeye çalışıyorlar. Bunun üzerinden prim devşirmeyi hesaplıyorlar. Yıllarca gerçekleri söyleyen halkın hamilerini bu anlayışla mahkûm ettiler. Ancak daha önce de “andımızın” okullarda okunmasının zorunluluktan çıkarılması, “başörtünün” emniyet birimlerinde serbest edilmesi gibi geçişler de halk tarafından gayet makul karşılanmış ve desteklenmişti. Türkiye'de birçok tabu yıkıldığı gibi Lozan zaferinin başarı tabusu da yıkılıyor. Daha hangi tabular yıkılacak hep beraber göreceğiz.