Ruhbanlık, Rahiplerin evlenmeyerek ve dünyadan el etek çekerek yaşamalarıdır.
Ruhbanlık, bir tercihtir, mecburiyet falan değildir.
Ruhbanlığın Kur’ani dayanağı da vardır,
“Sonra bunların izinden ard arda peygamberlerimizi gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik, ona İncil'i verdik ve ona uyanların yüreklerine bir şefkat ve merhamet koyduk. Ortaya çıkardıkları ruhbanlığa gelince onu, biz kendilerine farz kılmadık. Fakat kendileri Allah rızasını kazanmak için yaptılar. Ama buna da gereği gibi uymadılar. Biz de onlardan iman edenlere mükâfatlarını verdik. İçlerinden çoğu da yoldan çıkmışlardır.”(Hadid:27)
Görüldüğü üzere ayet-i kerime işin iç yüzünü çok açık ve kesin bir şekilde haber veriyor. Adamlara ruhbanlık farz değildir. Fakat kendileri Allah’a daha fazla yaklaşmak iddiasıyla bu yolu ürettiler. Ama bunun hakkını veremediler. İşte kiliselerde rahip ve rahibelerin karıştıkları taciz haberleri her gün medyada duyuluyor. Latin Amerika’dan Avrupa’ya kuzey Amerika’dan Uzakdoğu Asya’ya kadar birçok yerde hatta papalık merkezinde bu tür haberler duyuluyor. Bir de duyulmayanlar vardır.
Bu bize neyi gösteriyor? Evvela şunu gösteriyor, İnsan kendine gücünün yetmeyeceği şeyi yüklememelidir. Sonra bunun altında kalıyor. Madem sizin böyle bir şeye gücünüz, iradeniz, ruhaniyetiniz yetmiyor ne diye böyle bir şeye giriştiniz. Madem bunu yüklendiniz neden hakkını vermiyorsunuz?
Ayrıca şu noktaya da dikkati çekmek gerekir, Batı’nın, Amerika’nın ve çoğu Hristiyan dünyasının dünyada yaşananlara karşı bilhassa mülteci sorununa, çığırından çıkan ahlaki sorunlara karşı duyarsız olması ruhbaniyeti anlamsız kılıyor. Onların duygularının safiyetini, iddia ettikleri ruhaniyetlerini, ciddiyeti bozuyor. Azimlerini kırıyor. Çünkü ruhbaniyet rahmetle şefkatle desteklenmelidir. Afrika’ya sömürü için misyonerlik yapılırsa nasıl ruhbaniyetin ruhu söz konusu olabilir. Bu nedenle ayette “…ve İsa’ya uyanların yüreklerine bir şefkat ve merhamet koyduk…” buyruluyor. Ama bugün bu iddiada bulunanlarda maalesef bu şefkati bu rahmeti göremiyoruz. Öyle olsa insanların sadistçe denizde boğulmalarına seyirci kalırlar mıydı? İslam âleminin yakılıp yıkılması için entrika ve desise çevirirler miydi? Demek ki bir yerde şefkat ve merhamet yoksa ruhbanlık da şekilde kalıyor, içi boşalıyor. Bu da en korunaklı olması varsayılan kiliselerdeki, tapınaklardaki Rahiplerin bile vicdanlarının dolayısıyla ahlak ve erdemliklerinin bozulmasına sebep oluyor.
Rahiplik bile bu hale gelmişse dünyanın çivisi çıkmış demektir. Bu, durum Hristiyan âleminin çöküşünü gösteren çok önemli bir delildir.