28 yıl evvel yaşanan vahşi katliam öncesi ve sonrası yaşananları anlatan tanıklar, o dönemde gerek imkânsızlıkların ve gerekse devlet yetkililerinin sergiledikleri duyarsızlık karşısında hissedilen mazlumiyete dikkat çektiler.
PKK, tarihe kara bir leke olarak yazılan katliamda camide bulunan Hüseyin Çetinkaya, Abdülhalik Ugaş, Hacı Ahmet Kantar, Emin Fidancı, Zeki Fidancı, Medeni Fidancı, Said Fidancı, Meki Fidancı, Muhammed Ali Uslu ve Adnan Kantar'ı kurşuna dizerek katletmişti.
Şehid Hüseyin Çetinkaya’nın amcaoğlu Nimet Çetinkaya, o gece katliam anında yaşananları şu ifadeler ile dile getirdi:
“26 Haziran 1992’de saat 20.30 sıralarında PKK örgütü tarafından Susa Camisi’ne baskın düzenlendi. Camide namaz kılmakta olan 15 mütedeyyin insanı dışarıya çıkardılar, ellerini bağladılar ve hepsini kurşuna dizdiler. O esnada köyün elektriklerini kestiler. O zamana kadar yaşanmamış bir olaydı, vahşetin boyutu anlatılamazdı. O gece köyde vahşetin karanlığı hâkimdi. Silvan’a 2 kilometre uzaklıkta olmasına rağmen haberdar edilen jandarma ekipleri sabaha doğru geldiler. Bizler ise sabaha kadar o insanların başucundaydık. İnsanlar, sabaha kadar feryat ve figanlar ediyordu.”
Nimet Çetinkaya
“Köyde onlara yardım eden insanlar vardı”
PKK’nin bu katliamı gelişigüzel yapmadığını, işbirlikçileri ile organizeli olarak düzenlediklerini belirten Çetinkaya, “Bir köyde yardım-yataklık eden olmasa dışarıdan gelenler oraya yerleşemezler. Köyde de onlara yardım eden insanlar vardı. Caminin etrafında adeta üs kurmuş, kimlerin camiye gelip gelmediğini, cami içerisinde kaç kişinin olduğunu belirlemişlerdi. Nitekim köye gelişlerinde kendilerinin PKK’li olduklarını söylemiyorlar, tam aksine Bismil karakolundan geldiklerini, haklarında ihbar olduğunu söylüyorlar.” ifadelerini kullandı.
Cami baskınının detaylarını aktaran Çetinkaya, “Asker sıfatıyla cami cemaatini dışarıya çıkaran asker kılığındaki PKK’liler, onların ellerini bağlıyorlar. Cami cemaati, ayaklarındaki mekap marka ayakkabıları görünce onların asker kılığına girmiş PKK’li olduklarını anlıyor. Tabi burada PKK’lilerin amaçlarından biri de bu insanlardan bir kaçını dağa kaçırmaktı. Özellikle Hüseyin Çetinkaya’yı götürmekti. Hatta o esnada ‘Aranızda Hüseyin kim?’ diye seslenmeleri üzerine Şehid Hüseyin ‘Benim’ diyor. Hüseyin’i götürmek isterken onun gitmek istememesi ve ‘Allah-u Ekber’ diye tekbir getirmesiyle PKK’liler onu ve diğer Müslümanları kurşuna dizerek şehid ediyorlar. Hüseyin’in göğsünde yaklaşık 20 tane mermi vardı.” şeklinde konuştu.
“Kendimizi savunabileceğimiz herhangi bir imkânımız yoktu”
Şehid Zeki, Medeni, Sait ve Meki Fidancı’nın amcaoğlu Mehmet Mehdi Fidancı, söz konusu katliamda köy sakinlerinin kendilerini savunabilecek bir imkâna sahip olmadıklarına vurgu yaparak, “Onlar camide yatsı namazından sonra siyer dersi işliyorlardı. Ben kendim de o derslere katılıyordum. O gece onlardan ayrılıp eve vardığımda dışarıda bir kalabalık oluştu. O esnada evde bir misafirim vardı. Misafirimi evde himaye ettim, bu arada evden de ayrılamadım. Aradan 2 dakika geçmeden silah sesleri duydum. O dönemde kendimizi savunabileceğimiz herhangi bir silahımız yoktu. Hatta misafirim olay yerine beraber gitmemizi istedi, önledim. Eğer gidersek bizleri öldüreceklerini söyledim.” diye belirtti.
Mehmet Mehdi Fidancı
Fidancı, “İnsanların ellerini iplerle arkadan bağlamış, cami avlusunda kurşuna dizerek şehid etmişlerdi. Yaralıları hastaneye götürebilecek bir şoförümüz dahi yoktu. Askeriye de zaten sabaha doğru geldi. Şehid Meki, yaralı haliyle arabayı sürmüştü. Fakat yolu yarı etmeden o da vefat etti. O gece 10 şehidimiz, 4 tane de yaralımız vardı.” ifadelerini kullandı.
“Gelenler, asker elbiseli fakat Türkçeleri yarım yamalaktı”
Köy sakinlerinden Mehmet Hafiz Fidancı ise, şunları söyledi:
“Ben kendim de sürekli camiye gidiyordum. O akşam, Hacı İzzet amcamın evine misafirler gelmişti. Ben de camiye gitmek üzere hazırlanırken misafirlerden dolayı amcamın evine çağırıldım ve oraya gittim. Aradan kısa bir süre geçtikten sonra amcaoğlum heyecanla eve gelerek silahlı bir grubun camiyi bastığını ve kendisinin kaçarak kurtulduğunu söyledi. Baskın yapanın kimler olduğunu sorduğumuzda, gelenlerin asker elbiseli olduğunu fakat ayakkabılarının PKK’nin kullandığı mekap model olduğunu ve Türkçelerinin yarım yamalak olduğunu belirtti. PKK’lilerin cami cemaatini dışarı çıkardığını, ellerini arkadan bağladıklarını ve kendisinin de aradan kaçtığını ifade etti.” dedi.
Mehmet Hafiz Fidancı
Fidancı, “Bizler, evden çıkıp camiye ulaşmadan silah seslerini duyduk. Olay yerine vardığımızda kimisinin can verdiğini kimilerini ise kanlar içerisinde yaralı olarak yere yığılmış halde gördük. O esnada yaralı olan Şehid Medeni, kendi yarasını bağlamak üzere bizden bez parçası istedi. Şehidin yarasını sardıktan sonra Şehid Medeni’nin aracıyla yaralıları hastaneye götürdük. Şehid Medeni hastaneye yetişmeden yolda can verdi. Sabah olduğunda diğer köylülerde olay yerine geldiler. Saat 08.00 sıralarında karakoldan askerler gelip olay hakkında bilgi topladılar.” şeklinde konuştu.
“Camiye giden her Müslüman bu zalimlerin gözünde düşmandır”
Kolluk kuvvetlerinin olaya zamanında müdahale etmemesine sitem eden Fidancı, “Köyümüz ilçe merkezine 4 kilometrelik bir mesafede olması dolayısıyla buradaki silah seslerini ilçe karakolundaki komutanların işittiğine inanıyorum. Gelen askerlere, o kadar zaman içerisinde neden gelmedikleri konusunda sitemde bulunduk.” ifadelerini kullandı.
Fidancı, yapılan katliamın gerçek manada bir vahşet olduğunu ve bu durumu öğrenen çevre köylerden insanların olay yerine akın ettiklerini söyledi.
Susa Cami katliamından önce kardeşinin şehadetine de dikkat çeken Fidancı, “Kardeşim Salim, Susa katliamından önce Silvan merkezde İslami yaşantısından dolayı zalimler tarafından şehid edildi. Nitekim kardeşim o zaman orada şehid edilmeseydi katliam gecesi o da camide olacak ve orada şehid düşecekti. Çünkü camiye giden her Müslüman bu zalimlerin gözünde düşmandır. Yani camiye gitmek, onlar nezdinde suçtur. Bize göre ise gidebileceğimiz tek yerdir ve ruhumuzun gıdasını oradan alıyoruz.” dedi.
İLKHA