Altı kişiydiler.
Turan, Hasan, Hüseyin, Riyad, Yasin ve Cumali.
Kurban Bayramı’nda sadece kendilerini ve ailelerini düşünmemişlerdi.
Kurtuluşunu istedikleri mazlum ve gariban halkları için evlerinden çıkmışlardı.
Topladıkları kurban etlerini fakirlere dağıtacaklardı.
Daha işin başındayken gözü dönmüş, vahşi katiller sürüsünün ortasında kalmışlardı.
Salyalarını akıtarak saldıran it sürülerinin hedefi olmuşlardı.
Nazlı ve nazik gül, Turan için açmıştı ilkin.
Kurşunların hedefi olmakla kalmamış, parçalanmış bir cesetle çıkmıştı Rabbinin huzuruna.
Cumali ise yaralı kardeşlerini hastaneye taşırken vurulmuş ve ölümsüzlüğe uçan kuşun kursağındaki yerini almıştı.
Dört yiğit kurban etleriyle dolu arabanın içinde yakalanmıştı hayvandan daha aşağılık yaratıklara.
Gözü dönmüş barbarların öfkesinden, hıncından kurtulmak için arabadan inip hızla koşmaya başladılar.
Önce Hüseyin’i vurdu insan bozmaları, kalleşçe ve arkadan.
Riyad, Hasan ve Yasin ise bir apartmana sığındılar.
Arkalarından kana susamış yüzlerce vampir olduğu halde...
Kapılar kapalı, çıkış yok.
Mazlumdular, muhacir, mülteci ve çaresiz.
Merhametine yenik düşen bir kadın açtı kapıyı.
İçeri sığındılar.
Çok geçmeden kapıya abandı katiller sürüsü, zorladılar, kırmaya çalıştılar.
Kapıyı açamayınca bir üst katın balkonundan aşağı sarktı cellatlar.
Akbabalar gibi üşüştüler başlarına.
Mücessem oldu Yahya Peygamber, Ashab-ı Uhdud ve İmam-ı Hüseyin.
Güncellendi zulüm: Yezid, Kerbela...
Leş kargaları arasında üç ürkek güvercin...
Yapayalnız ve mazlum…
Ama mütevekkil.
Teslimiyet; Hüseyince.
Hasan ve Riyad’ı yaralı
halleriyle balkondan attılar.
Cesetlerini çiğnediler.
Sırtlan yürekli Richard’ın
bin yıllık kinini kustular.
Hınçlarını alamayınca cesetleri yaktılar.
Ve Yasin...
Daha 16’sında, 11. sınıf öğrencisi.
Halkının mazlumiyetiydi
onu evden çıkaran.
Komşuları açken tok
yatmamayı öğretmişti seydaları ona.
Senede ancak
bir kere et yiyebilen fakirler varmış.
Bulmalı, yetişmeliydi onlara.
Yoksa ruz-ı mahşerde, Yevm’ul Arasat’ta ne hesap verecekti Rabbine?
Esfele derk olmuş caniler ordusu, Arş-ı Âla’yı titreten feryatlara aldırış etmeden ilkin boğazını kesmeye çalıştılar.
Sonra ayaklarından tutarak merdiven boşluğundan aşağı attılar.
Ve müsle...
Nâzik, nâzenin bedene.
Masum kaldı Hind.
Haccac-ı zâlim yalan oldu.
Titredi Arş-ı Âlâ.
“Bİ EYYİ ZENBİN QUTİLET”
Hangi günahtan dolayı katledildiler?
Halkının hizmetindeki bu azizlere hangi günahlarından dolayı reva görüldü bu vahşet?
Kalem âciz, dil lâl...
Sine büryân, dîde giryân.
Sükût... Sükût...
Zalim ve mazlum
denkleminde tarihe bir not daha düştü.
Hak ve batıl…
Mürted ve Mü’min.
Ey Şehid Turan!
Ey Şehid Hüseyin!
Ey Şehid Hasan!
Ey Şehid Riyad!
Ey Şehid Cumali!
Ve ey Şehid Yasin!
Andolsun ve ahdolsun!
Yolunuzu sürdüreceğiz!