Mukâtil b. Süleyman, hilâfetine bey’at edildiği gün Mansûr’un makamına girdi. Halife Mansûr, ona dedi ki:
- Ey Mukâtil! Bana öğüt ver.
- Gördüğümle mi yoksa duyduğumla mı öğüt vereyim?
- Gördüğünle!
- Ey mü’minlerin emîri! Ömer b. Abdilazîz’in on bir çocuğu vardı. Ölürken on sekiz dînar kadar miras bıraktı. Beş dînara kefenlendi, dört dînara kabir satın alındı, geri kalan tereke de çocuklarına dağıtıldı. Hişâm b. Abdilmelik’in de on bir çocuğu vardı. Her bir çocuğunun terekeden payı, birer milyondu.
- Allah’a yemin ediyorum, ey mü’minlerin emîri! Bir gün, Ömer b. Abdilazîz’in çocuklarından birini gördüm: Allah yolunda cihad için yüz at tasadduk ediyordu. Hişâm’ın oğullarından biri de çarşı pazar dileniyordu.
* * *
Biri, ölüm döşeğinde olan Ömer b. Abdilazîz’e sordu:
- Ömer! Çocuklarına ne bıraktın?
- Onlara, Allah’a karşı sorumluluk bilincinde olmayı (takvâ) bıraktım. Eğer sâlih insanlar olurlarsa Allah sâlihlerin geçimini temin eder. Eğer sâlih insanlar olmazlarsa onlara Allah’a isyanda yardımcı olacak mal bırakmam.
Düşün şimdi! İnsanların çoğu, neslinin geleceğini güvenceye almak için kendini perişan ediyor. Sanıyor ki, ben ölünce ellerinde mal bulunması onlara güvence olur.
* * *
Kızı, ağlayarak Ömer b. Abdilaziz’in yanına geldi. O zamanlar küçük bir çocuktu o ve o gün bayramdı. Babası sordu:
- Kızım! Niye ağlıyorsun?
- Bütün çocuklar yeni elbise giyinmişler! Ben, mü’minlerin emîrinin kızı olduğum halde eski bir elbise giyiniyorum.
Ömer, kızının ağlamasından çok etkilendi; hemen beytu’l-mâl sorumlusuna gitti. Dedi ki:
Bana gelecek ayki maaşımı verebilir misin?
- Yetkili, dedi ki: N’oldu ya emire’l-müminin? Vermemde bir engel yok. Ömer, olanı anlattı. Yetkili dedi ki: Bir şartım var. Nedir o? dedi Ömer.
- Önceden harcayacağın maaşa çalışmak için gelecek aya kadar sağ kalacağına dair bir garanti. Ömer, orayı terk edip eve döndü.
- Babacığım, ne yaptın? diye sordu çocukları.
- Ya sabredeceksiniz ve hep beraber cennete gireceğiz ya da sabretmeyeceksiniz ve babanız cehenneme girecek.
- Sabredeceğiz, babacığım!
Keşke üç şeye sahip olsak:
1) Beytu’l-mal (hazine) sorumlusu gibi bir veznedar
2) Ömer gibi bir yönetici
3) Ömer’inkiler gibi salih evlatlar.
* * *
Harun Reşid'in oğlu Me'mun henüz çocuk iken, hocası sebepsiz yere sopayla ona vurmuştu. Me'mun:
-'Neden bana vurdun?' diye sordu. Hocası ona sadece:
-'Sus!' dedi.
Biraz konuştular. Me'mun tekrar sordu:
-'Neden bana vurdun?' Hocası yine:
-'Sus!' dedi.
20 yıl sonra Me'mun halife olunca, ilk iş olarak hocasını çağırttı ve:
-'Bana neden sebepsiz yere vurmuştun?' diye sordu. Hocası tebessüm ederek:
-'Onu hâlâ unutmadın mı?' dedi.
Halife Me'mun:
-'Vallahi asla unutmadım.' dedi.
Hocası tarihe ibret olarak not düşülecek şu sözleri söyledi:
-'Zulme uğrayanın asla unutmayacağını öğrenesin ve kimseye zulmetmeyesin diye yaptım. Sakın ha kimseye zulmetme! Çünkü zulüm, yıllar geçse de kalpte sönmeyen bir ateştir’ dedi..