6-8 Ekim saldırıları olarak bilinen ve PKK/HDP’lilerin 2014 yılının Kurban Bayram’ında Kobani bahaneli başlattığı saldırılar, ilk olarak 4 Ekim 2014 tarihinde bayramın birinci günü Mersin’in Tarsus ilçesinde kurban eti dağıtan kişilere yönelik başladı.
PKK/HDP’lilerin saldırıları sonucu birçok şehirde yaşanan vandalizmin bir benzerinin meydana geldiği Tarsus’ta, HÜDA PAR üye ve gönüllüleri ile kurban eti dağıtan Mustazaflar Cemiyeti Tarsus Şubesi üye ve gönülleri hedef alındı.
PKK/HDP'lilerin vahşi saldırılarında HÜDA PAR Tarsus eski İlçe Başkanı Mehmet Ali Kutan, Mustazaflar Cemiyeti Tarsus temsilciliğinde ihtiyaç sahibi ailelere kurban eti dağıtma hazırlığı yapan Hasan Atım ve kurban eti dağıtan bazı cemiyet gönüllüleri yaralanmıştı.
Saldırılarda, Mustazaflar Cemiyeti Tarsus Şubesi’ne ait bina ile HÜDA PAR üye ve gönüllülerine ait 7 iş yeri, 2 ev, 2 otomobil ve 2 motosiklet yağmalanıp kundaklanmıştı. Saldırılarda işyerleri ve evleri ateşe verilen HÜDA PAR üye ve gönüllülerinin büyük çapta maddi zarara uğradı.
Bir taraftan PKK, diğer taraftan da FETÖ eliyle işlenen cürümlerin çeşitli mağduriyetlere neden olduğu artık su götürmez bir gerçekken, gerek FETÖ'nün polis ve yargı ayağındaki uzantılarının eliyle cezaevlerine hapsedilenler, gerekse de PKK'nin saldırılarında canından ve malından olanların mağduriyetlerinin hâlâ giderilmemesi tepkilere neden oluyor.
Söz konusu mağduriyetlerin yaşandığı ve bugüne kadar gündeme gelmeyen Mersin'in Tarsus ilçesinde olup bitenleri HÜDA PAR Tarsus İlçe Başkanı Hikmet Tanış, İLKHA'ya anlattı.
Saldırılarda FETÖ-PKK ilişkisine dikkat çeken Tanış, partilerine ve üyelerine yanı sıra İslami sivil toplum kuruluşlarına PKK/HDP'liler tarafından yapılan saldırılarda tüm olup bitenleri seyreden, müdahalede bulunmayan dönemin İlçe Emniyet Müdürü ve TEM Şube Müdürünün bugün FETÖ’den tutuklandığını hatırlattı.
"Tarsus'ta başlayan olaylar Türkiye'nin diğer illerine de sıçradı"
6-8 Ekim olaylarından önce sürekli hedef gösterildiklerini belirten Tanış, Tarsus’ta Kobani bahaneli olayların Kurban Bayramı’nın birinci günü başladığını, PKK/HDP’lilerin saldırılarında kendisinin ve bazı üyelerinin de yaralandığını belirterek, o gün yaşananları şöyle anlattı:
"Parti üyelerimizden bir arkadaşımızın bir akrabası vefat etmişti. Bizler de onun taziyesine gitmiştik. Taziyeden dönerken Mustazaflar Cemiyeti üyeleri kurban eti toplamak için bir girişimde bulunmuştu ve onlara saldırmışlardı. Biz de o esnada oradan geçerken bir anda kendimizi olayların içinde bulduk. Saldırılar bayramın birinci günü başladı. Arkadaşlarımızı yaraladılar. O zaman biz de oradan geçerken bize de saldırdılar. Biz de mağdur olduk, yaralandık. Bayramın birinci günü ben ve birkaç arkadaşımız yaralandı, bayramın birinci günü bu şekilde geçti. Bayramın ikinci hiçbir şey yoktu. Ama üçüncü günü tekrar Mustazaflar Cemiyeti’nde iken orada yine bize saldırıldı. Orada silahlarla, bıçaklarla, sopalarla bize saldırıldı. Çok kalabalık bir grup hazırlanmış bir şekilde saldırdılar. Şehir merkezinde sözde basın açıklaması yaptılar. Basın açıklamasından sonra yaklaşık 5 kilometrelik bir yol yürüyerek hedef olarak gösterdikleri Mustazaflar Cemiyeti’ne doğru gelerek bizlere saldırdılar. O esnada biz de oradaydık ve orada yaralandık. Aynı şekilde hedef gösterildik, bize saldırıldı. Tarsus’ta olaylar bu şekilde başladı. Bu saldırılarda birçok üyemiz yaralandı, birçok kişinin evleri yağmalandı ve evlerini de ateşe verdiler. Bu şekilde Tarsus'ta başlayan olaylar ve ondan sonra Türkiye'nin diğer kesimlerine de sıçradı."
"Fakirlere kurban eti dağıtmalarına izin vermediler"
6-8 Ekim olayları başlamadan önce de sürekli hedef olarak gösterildiklerine işaret eden Tanış, "Ne yazık ki o zaman malum güruh, her şekilde bizi hedef gösteriyorlardı. Suriye'de daha önce El-Nusra ile çatışmalı iken bizi El-Nusra’cı olarak gösterdiler. Araları düzelince de bizi IŞİD olarak gösterip, bize bu şekilde saldırdılar. Saldırılar Kurban Bayramı'nın birinci günü Mustazaflar Cemiyeti gençlerinin kurban eti dağıtması ile başladı. Oraya, gençlere saldırdılar, kurban eti dağıtmalarına izin vermediler. Bizler de o esnada orada bir taziye için bulunmamız hasebiyle müdahale ettik, böyle bir şey yapmamalarını hep kendilerine tavsiye ettik. Ama bize de aynı şekil saldırdılar. O şekilde ben, birkaç arkadaşımla ve parti üyem ile birlikte burada yaralandık. 6-8 Ekim olayları ne yazık ki burada o şekilde başladı."dedi.
"Evlerimizi, işyerlerimizi korumamıza engel oldular"
Saldırılarda kendisi gibi birçok kişinin yaralandığını, birçok parti üyesinin iş yerleri ve evlerinin tahrip edildiğini, yağmalandığını, kundaklandığını ve evlerdeki ziynet eşyalarının bile çalındığını hatırlatan Tanış, tüm bu yaşanan olaylara rağmen defalarca emniyet yetkililerini aramalarına rağmen olaylara hiçbir şekilde müdahale edilmediğini söyledi.
Tanış, "Ne yazık ki emniyete defalarca başvurmamıza rağmen, defalarca kendilerini çağırmamıza rağmen bizi dinlemediler. Hatta geldikleri zamanda kalabalık bir şekilde bize saldırmalarına rağmen gelen kolluk kuvvetleri bizi yakaladılar, bizi tuttular ve olduğumuz yerde bizi bırakmadılar. Bize ‘size’ zarar verecekler’ dediler. Halbuki diğer tarafta bizim üyelerimizin evleri vardı ve biz bunların haberini aldık ki; bunlar bizim üyelerimizin evlerine saldırdılar, evlerine zarar vermeye başladılar. Bu durumu kolluk kuvvetlerine, kaymakamlığa ve emniyete defalarca söyledikten sonra geldiler. Ama sadece bizi tuttular, yani bize engel oldular. Bu şekilde onlar da gereken zararları bize verdiler."
"Saldırganlara müdahale etmeyen polis bize müdahale etti"
Olay yerine gelen polisin olaylara müdahale etmek yerine kendilerine engel olduğunu anlatan Tanış, "Polis, bize yardım etmemekle birlikte sözde bizi koruma adına ne yazık ki gelip bizi tuttular. Onların bize bir zarar vermemesi için sözde bizi koruma adına evlerimize gitmemize dahi müsaade etmediler. Diğer tarafta onlar bizim evlerimize saldırılar. Bizim üyelerimizin evlerine saldırdılar ve bu şekilde biz de oradan ayrılamıyorduk. Yani emniyet güçlerine, kolluk kuvvetlerine defalarca bunu söylememize rağmen orada sanki bilinçli bir şekilde orada bize engel oldular, bizi orada tuttular." şeklinde konuştu.
"Fakirler için toplanan yardımları gece içeri girip çaldılar"
HÜDA PAR başta olmak üzere İslami sivil toplum kuruluşları ile mütedeyyin kişilerin hedef alındığının altını çizen Tanış, "O günün bilançosu çok kötüydü. Yani bize saldırıların, Kobani bahaneli saldırıların başladığı gün Mustazaflar Cemiyeti'ne saldırıp orayı da yaktılar. Hatta onların fakirlere yardım etmek için topladıkları erzaklar vardı, onları da talan ettiler, gece içeri girip çaldılar. Yaklaşık 20 üyemizin de evlerini ve arabalarını bu şekilde yaktılar. Bu şekilde onlara zarar verdiler ve saldırdılar. Bunun dışında kalan mütedeyyin insanlara saldırdılar. Ne yazık ki onlara da zararlar verdiler. Hatta bizim dışımızda ferdi olan bazı mütedeyyin olarak gözüken sakallı, sarıklı, cübbeli olan kişilere saldırdılar. Mütedeyyin olarak bilinen bazı insanların araçlarını da yaktılar. Mustazaflar Cemiyeti dâhil olmak üzere farklı diğer İslami kimlikli kişilerin evlerine, arabalarına saldırdılar, onlara da büyük zararlar verdiler." ifadelerini kullandı.
"Asıl hedefleri İslam'a ve Müslümanlara zarar vermekti"
Kobani bahaneli saldırılarda asıl hedefin İslam olduğunu, İslam üzerinden de Müslümanlar olduğuna dikkat çeken Tanış, şunları söyledi:
"Çünkü bunların İslam düşmanı olduğu önceden beri bilinen bir şeydir. Bunların asıl hedefleri İslam ve İslam'a zarar vermekti. İslam'a zarar vermekle beraber özelde de bizlere ve diğer Müslümanlara zarar verdiler, zarar vermek istediler. Bizim dışımızda birçok Müslüman’a zarar verdiler. Ama bunların asıl amaçları İslam'a zarar vermekti. Sanki bir yerden bir emir almış gibi hareket etmişlerdi. Çünkü genel başkanları Demirtaş, Amerika'ya gidip geldikten sonra bu olaylar başladı. Amerika'ya gidip geldikten sonra yaptığı açıklamadan sonra sokaklara döküldüler ve ondan sonra sanki böyle bir yerden direk emir almış gibi İslam'a ve Müslümanlara saldırdılar."
"Yaralılar kendi imkânlarıyla hastanelere gitmek zorunda kaldık"
Saldırılarda yaralananlara hiçbir şekilde müdahale edilmediğini, yaralıların kendi imkanlarıyla hastaneye gittiğini belirten Tanış, "Orada yaralanmamamıza rağmen kendi imkânlarımızla hastanelere gitmek zorunda kaldık. Hastanede tedavi olduktan sonra da tekrar o şekilde saldırıların olduğu yere gitmek zorunda kaldık. Çünkü orada üyelerimiz vardı ve üyelerimize bir saldırı olayı vardı. Benim dışımda da bayramın dördüncü günü bir üyemize saldırarak elmacık kemiğini kırdılar. Tedavisi yeni tamamlandı ve iyileşmeye başladı. Bunun dışında birçok arkadaşlarımızda ne yazık ki yaralandılar." diye konuştu.
"Halk iki ateş arasında kaldı"
PKK/HDP’lilerin yaklaşık bir ay boyunca geceleri sokaklarda silahlarla saldırı yapmalarına rağmen hiç müdahale edilmediğini ve halkının iki ateş arasında kaldığını belirten Tanış, "Saldırıların başladığı günden sonra bir ay boyunca geceleri zaten silah seslerinden uyuyamıyorduk. Kendi evimizde, çoluk çocuğumuzu terk edemiyorduk. Ne yazık ki sürekli bir şekilde tehdit, sokaklarda sloganlar atmalar ve bağırmalar, küfür etmeler ‘Kürtler siz neredesiniz, neden ortaya çıkmıyorsunuz, size hep böyle şeyler yapılıyor, siz neden başkaldırmıyorsunuz?’ şeklinde sloganlar atıyorlardı ve ne yazık ki sivil halk, silah seslerinden kendi evinde uyuyamıyor ve rahat edemiyordu. Hatta o zaman büyük bir endişe ve korku vardı. Halk, silah satılan yerlere akın ederek kendini korumak için silah alıyordu. Halk ne yazık ki orada iki ateş arasında kaldı. Çünkü defalarca emniyet çağrılmasına rağmen, haber verilmesine rağmen bazı yerlere kısmen geliniyordu. Ama onlara bir müdahale edilmiyordu. Gereken eylemlerini yapıyorlardı, halka zarar veriyorlardı ve halkın mallarını talan ediyorlardı. Sokaklar taşlardan geçilmiyordu ve polis oraya geldiği zaman polise bir taş atarlardı. Polis onlara doğru gider ve dağılırlardı. Yani olaylar bir ay boyunca bu şekilde devam etti." diye belirtti.
Tanış, Kurban Bayramı'nın birinci günü Tarsus’ta başlayan saldırıların bayramın dördüncü gününde Türkiye'nin diğer illerine sıçradığını belirtti.
"Zararımız tanzim edilmedi"
Olayların üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen o gün yaşanan mağduriyetlerin halen giderilmediğini ve dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu'nun 6-8 Ekim olaylarında zarar gören herkesin tüm zararının karşılanacağı sözünü hatırlatan Tanış, şöyle konuştu:
"Defalarca Kaymakamlığa ve yetkililere başvurmamıza rağmen her seferinde ‘tazminatlarınız verilecek ve zararınız karşılanacak’ denilmesine rağmen hiçbir şekilde yardım edilmedi. Bazı üyelerimize ise çok gülünç meblağlar teklif edildi ve üyelerimiz de bunu almadılar. Çünkü yaklaşık 100 bin liranın üzerinde zararı olmuş, 10 milyar gibi bir para teklif ediyorlar. Bu zararı kişi kendisi de karşılayabilir, 10 bin lirayı kendisi de bulabilir. Ama onun dışında ne yazık ki hiçbir şekilde hiçbir üyemize doğru düzgün bir şey verilmedi. Zararımız tanzim edilmedi."
Bir daha bu tür olayların yaşanmaması için özellikle de hükümete büyük görevler düştüğünü belirten Tanış, "Hükümete düşen görev özellikle burada mazlum ve mustazaf bu halkın güvenliğini sağlaması gerekiyor. Onlara yardım etmesi gerekiyor. Gerçekten kolluk kuvvetleri burada gereken müdahaleleri yapmış olsalardı, bu olay zannedersem ülkenin diğer illerine yansımazdı, sıçramazdı. Ama ne yazık ki o zaman yapılmadı. Umuyoruz ki devlet bundan sonra bunun farkına varır, Türkiye'deki bütün halkların zarar görmemesi için inşallah gereken adımları atar." şeklinde konuştu.
İLKHA