Coğrafi olarak Telafer tarihte meşhur olan “verimli Hilal”in ortasına düşen bir kavşak noktası olmuştur. Doğudan batıya doğru Musul ile Halep'i, kuzeyden güneye doğru ise Urfa ile Kerkük'ü birleştiren nokta görevi yapmıştır ki; bugün Telafer'in sosyal yapısına bakıldığında bunu bariz şekilde görmek mümkündür. Telafer Anadolu'nun bir parçası olarak yüzyıllarca “ Cezire” bölgesinin merkez konumunu korumuştur. Bölgenin stratejik konumu göz önünde bulundurulduğunda akla ilk gelen; petrol boru hattı pompalama istasyonlarının Telafer'de olduğu ve eğer konuşulan operasyonlar gerçekleşirse ilerde bu bölgeyi kim kontrol edecek? Zira Kerkük-Yumurtalık boru hattı yerine Suriye ve ya israil'deki Hayfa petrol boru hattını çalıştırabilme imkânı sağlayabilme hesapları peşindeler. Bu hesaplar doğrultusunda Telafer'e yapılacak bir operasyon Musul'da olduğu gibi binlerce insanı tam bir insani krizle karşı karşıya bırakabilir.
Musul'dan sonra ABD ve partnerleri yeni bir katliam peşinde. Kendi hesapları doğrultusunda girdikleri her yerde binlerce sivilin katledilmesine sebep olan ABD, bu günlerde Telafer'i gözüne kestirmiş. Ancak, Telafer üzerinde bölge ülkelerinin hesapları da mevcuttur. DAİŞ sonrası Telafer'de atılmak istenen adımlar, satrancın en önemli hamleleri olarak duruyor. Bu satrançta ABD'ye karşı hamle yapmak isteyen bölge ülkeleri bir ittifaka doğru gidiyor. Bu yakınlaşma gönül birliği değil çıkar birliğidir… Bu konu da Rusya, İran ve Türkiye'yi askeri ve siyasi anlaşmalara götürecek gibi. Bugünlerdeki yoğun siyasi ve askeri ziyaretlerin sebebi de budur. Çünkü bu üç ülke de gelişen olaylardan rahatsız ve ABD'nin hamleleri en çok bu ülkelerin çıkarına dokunuyor.
Sonuçta Musul'da olduğu gibi Telafer'e bir operasyon durumunda çok dramatik de olsa bir şekilde ilçe DEAŞ'tan alınacak. Ancak ilçenin stratejik önemi bundan sonrasında ortaya çıkacak. Telafer kimin elinde kalacak? Telafer, Türkiye için de son derece stratejik bir önem sahip. Bir kere Musul'un geleceğiyle yakından ilgilenen Türkiye, Telafer'den vazgeçemez. İkincisi, Telafer bölgede Türkmenlerin son kalesi durumunda. Üçüncüsü, Telafer-Sincar arasında kalan Türkmen köyleri, Sincar bölgesine giden yolun kontrolünde stratejik bir öneme sahip. Bu nedenle Telafer'de ne olup bittiği sadece Türkmenler bağlamında değil, Sincar'ı yeni bir üs durumuna getirmek isteyen PKK'yle mücadele bağlamında da son derece önemli.
Daha önceleri Telafer, Türkiye ve İran arasında da bir çekişmeye sahne olmuş. Özellikle Türkmen nüfus içindeki Şii-Sünni ayrışması üzerinde at koşturmak istiyorlardı. Şiileri destekleyen İran ile Türkmenleri destekleyen Türkiye arasındaki ayrışmanın temelinde de bu yatıyor. Ancak gelinen noktada bu hesapların bir kenarda kaldığı ve ABD'nin tümüyle bu bölgeyi partnerleri sayesinde himayesine almak istemesi pozisyonlarını değiştirmiş bulunuyor. Sadece Telafer değil birçok konuda, özellikle Suriye ve ırak üzerindeki ABD hamleleri İran, Türkiye ve Rusya'yı aynı noktaya getirmiş bulunuyor. Bundan sonra ABD ve bölge ülkelerinin çekişmelerinin çok daha sertleşeceği bir pozisyon doğuyor. Giderek tırmanan ve sertleşen bu ortamın son damlası Telafer olabilir…