Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Türk eğitim sisteminde geleceğe dair ortaya konulan umudun ve beklentinin farkında olduklarını belirterek, "Bu umut ve beklenti ben göreve geldiğimden beri vardı. Dolayısıyla bu hepimizin problemi. Eğitim bir millet ve ülke ödevidir. Hepimizin omuzlaması gereken bir konudur." dedi.
Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Boğaziçi Üniversitesinde düzenlenen, "Öğretmenler Günü Kutlaması" etkinliğine katıldı. Bakan Selçuk burada yaptığı konuşmada, Türkiye'nin güzide kurumlarından biri olan üniversiteye, yabancı dil eğitim konusunda ortak bazı projeleri yürütmek ve görüş alışverişinde bulunmak amacıyla geldiğini söyledi.
Önümüzdeki süreçte en fazla önem verecekleri konulardan birinin yabancı dil eğitimi olduğunu aktaran Selçuk, "Bu, Türkiye'nin müzmin bir meselesi ve bu meselenin altından kalkacak bir birikimimiz olduğunun farkındayım. Sadece belirli kurum ve aktörlerin bir araya gelmesiyle oluşacak iş birliği, görüş alışverişi sonucunda mesafe alacağımızı düşünüyoruz. Esasen son zamanlarda '2023 Eğitim Vizyonu' ile Türkiye'nin, önümüzdeki yıllarda özellikle ilk kırılım olarak 3 yıl içerisinde; hangi ay, hangi yıl, hangi iş ve işlemleri, ne şekilde yapacağına dair ortaya konulan doküman ve bu dokümanın ihtiva ettiği birtakım süreçler ve fonksiyonlar, aslında hedefler ve eylemlerle ortaya konulmuş durumdadır." diye konuştu.
"Eğitimin eş güdümlü ve eş zamanlı olarak ele alınması zaruretidir"
Şimdiden sonra bunun takibiyle ilgili bütün ekip olarak ellerinden gelen çabayı yürütmekle meşgul olduklarını ifade eden Selçuk, şöyle devam etti:
"Bu çalışmanın temelinde yatan bir kaç tane argüman var. Kısaca bunları paylaşmak isterim. Birincisi, bir eğitim sisteminden eğer söz ediliyorsa, bunun felsefesi bir zemini olmalı. Çünkü eğitim insanla ilgili bir kurum ve bu kurumun mesajı insana ise, insandan ne anladığımız konusunda açık, sarih bir görüş ortaya koymak zorundayız. İnsan yetiştiren kuruluşların, insan görüşünün ne olduğunu ontolojik ve epistemolojik olarak belirlemesi kaçınılmazdır. Olanaklar çerçevesinde, eğer biz felsefi zemini kurmazsak, zemin olmadığında üzerinde şekil yapma olasılığımız söz konusu olmayacaktır. Eğitim sisteminin bu felsefi açılımının ortaya koyduktan sonra yapılması gereken bir başka şey, bir sistem yaklaşımı içerisinde eğitim kurumunu ele almaktır. Sistem yaklaşımın ifade etmeye çalışırken kastettiğimiz şey, aslında sistemle eğitimin alt sisteminin birlikte eş güdümlü ve eş zamanlı olarak ele alınması zaruretidir. Eğer biz eğitimin bütün alt sistemlerini bir matris düzeni içerisinde birlikte eş zamanlı olarak değerlendirmezsek o zaman eğitim sistemiyle ilgili oynadığımız her alan, başka sorunlara yol açacaktır. Ve 2023 Eğitim Vizyonu dokümanın en önemli argümanlarından bir tanesi, bunun bir sistem ve alt sistemlerinin birlikte dönüştürülmesi sürecini ortaya koymasıdır."
"Okullarımız arasındaki imkan ve başarı farklılıkları oldukça yüksek"
Selçuk, konunun bir başka argümanın veriye dayalı yönetim kısmı olduğuna dikkati çekerek, "Veriye dayalı yönetim, elbette politika üretirken, ihtiyacımız olan ilk aletlerden bir tanesidir. Eğer veriye dayalı yönetimi, bir yönetim yaklaşımı olarak ele alırsak, eğitimle ilgili alacağımız her kararın bir karar destek sistemine dayalı olarak çerçevelenmesinin ne kadar değerli olduğunu anlamak mümkün olacaktır. Bu bağlamda öğrenme analitiği dediğimiz bir metodolojiyle bütün öğrenme süreçlerinin işlevleriyle beraber yapılandırılmasının ortaya koymaya çalışan bir başka açısı da var." şeklinde konuştu.
"2023 Vizyon dokümanının bir başka argüman temeli ise sistemin bütününe ilişkin öğretmen yetiştirmeyi de aynı anda ele almak ve sistemin bütün süreçlerini okul bazlı ele almaktır." diyen Selçuk, şunları kaydetti:
"Okul bazlı ele almamızın temel sebebi, toplumda aile nasıl bir birimse, eğitimde de okul bir birimdir. Okulun bir sistematik olarak dönüştürülmesi mümkün olduğunda, okulların gelişim modelini izlemek ve günlük olarak her bir okulun belirli parametrelerle değerlendirmesini sağlamak mümkündür. Türkiye'de önümüzdeki bir kaç ay içerisinde bütün okullarımızın yaklaşık 20-30 parametre üzerinden somut olarak izlenmesi ve değerlendirilmesi ve her bir okulun gereksinimini okula özgü olarak çerçevelenmesi ve buna ilişkin bazı pozitif ayrımcılıkla belli okulların öncelikle desteklenmesi hedefleniyor. Çünkü okullarımız arasındaki imkan ve başarı farklılıkları oldukça yüksek. Bu farklılıkları kapatmadan yolumuza devam ettiğimizde sınav baskısından kurtulmak gibi bir çıkışımızın olmayacağı da aşikardır."
İktisadi hayatın gereklilikleriyle eğitim hayatın gerekliliklerinin ortaya koydukları süreçlerin birbiriyle eş güdümlü olarak gitmesinde yarar olduğunu anlatan Selçuk, "Yani insan kaynaklarımızın planlanmasıyla iktisadi hayatımızdaki istihdam stratejilerini birlikte değerlendirilmesi gibi bir durumdan bahsetmeye çalışıyorum. Eğer önümüzdeki yıllar içerisinde Türk eğitim sisteminin yeniden yapılanması konusunda bir anlatım ortaya koyacaksak, bunun mutlaka bir bilimsel metodolojiye dayanması ve bu toplumun kültür ve değerlerini muhakkak dikkate alması gerekir." diye konuştu.
Bu konuyu ele alırken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ortaya koyduğu bir çerçeveden de bahsetmek istediğini dile getiren Selçuk, şöyle devam etti: "Bu çerçeve, artık niteliksel olarak bir şeylerin yapılma zamanının gerekliliğini ifade eden bir çerçeve. Şimdiye kadar eğitim sisteminin dijital, fiziksel ve insan kaynağına, öğretmen, derslik sayısı vesaire gibi alt yapıya ilişkin çok büyük mesafelerin alındığına dair herkes kanıta dayalı olarak şahidi. Bundan sonrasında ise bu alt yapının üzerine bir üst yapı inşa etmek, nitelik ve kalite temelli bir yaklaşımla eğitim sistemi yıllar içerisinde nasıl ilerleme sağlayabilir? Bu sorunsalın cevabı üzerinde düşünüyoruz ama artık düşünme aşamasını geçtik, eylem aşamasındayız."
"Temel aktör olarak öğretmenlerimiz çok önemli"
Selçuk, eylemleri hayata geçirirken de acele etmeden hareket ettiklerini, belirli koşulların oluşmasını bekledikten sonra bir sistem takibi yapmayı hedeflediklerini vurgulayarak, "Eğer, bazı kişi ve kuruluşların bekledikleri gibi, akşamdan sabaha bir şey yaparsak bugün ürettiğimiz çözümlerin yarının sorunu olması kaçınılmazdır." dedi.
Bu nedenle bütün sistemi 3 yıllık takvimde gösterdikleri gibi aslında neyi, ne zaman yapacaklarını çok net ifade ettiklerini söyleyen Selçuk, şunları kaydetti:
"Bizim bir maraton koşumuz var. 100 metre koşmuyoruz. 100 vagonlu trenle meşgulüz. Dolayısıyla her şeyi yerinde ve zamanında bir metoda dayalı olarak referans çerçevesini iyi oturtarak yapmak zorundayız. Bunu böyle yapmadığımızda ortaya çıkacak yeni sorunlarla uğraşmak zorunda kalacağız. Geleceğe dair, ortaya konulan bu umudun ve beklentinin farkındayız. Bu umut ve beklenti ben göreve geldiğimden beri vardı. Dolayısıyla bu hepimizin problemi. Eğitim bir millet ve ülke ödevidir. Hepimizin omuzlaması gereken bir konudur. Burada temel aktör olarak öğretmenlerimiz elbette çok önemli. Genel bir ilke olarak dünyada birçok dokümanda belirtildiği gibi 'hiçbir ülkenin eğitim kalitesi öğretmenin niteliğini aşamaz'. Bizim öğretmene çok destek ve yatırım yapmamız gerekiyor. Bu yatırım nasıl olacağına ilişkinde yine vizyon dokümanında, hangi sene, hangi çerçevede, ne tür bir katkı sunacağımız çok net olarak belirlenmiş vaziyette."
Bakan Ziya Selçuk, Türkiye'nin yabancı dil konusunda büyük bir birikimi olduğunu ve yeni uygulamalarla çok kısa ve orta vadede büyük mesafe alınacağına inandığını sözlerine ekledi.
Öğretmenler Günü Kutlaması etkinliğinden sonra başlayan "Yabancı Dil Eğitiminin Sorunları Paneli" basına kapalı şekilde devam etti.
İLKHA