Seçim yılı her ne kadar 2019 ise de aslında Türkiye seçimler sath-ı mahalline girmiş bulunmadır. Her geçen gün erken seçim fısıltısının da yayılması ile gayr-ı resmi gündemi seçimler işgal etmiş, tüm hesaplar, seçimlere odaklanmış bulunmaktadır.
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş ile Türkiye'de seçimler de farklı bir anlam kazanmış bulunmaktadır. Yeni sistem ile yasama ve yürütme erklerinin konumları değişmektedir. Yürütme, hesapta yasama ile net çizgilerle ayrılmaktadır. Ancak bunun ne kadar sağlanacağı henüz belirsizliğini korumaktadır.
Cumhurbaşkanlığı sisteminin önemli yönlerinden biri; yürütmede istikrar sağlanacağı, koalisyonlar döneminin tamamen kapanacağı ve hükûmet krizlerinin artık geride kalacağı hususudur. Bu yön, temsilde adaletin sağlanması hususunda önemli bir eşiktir normalde. Seçim yasasının değiştirilmesinin önündeki önemli bir engel kalkmış olmaktadır. Zira bu güne kadar iktidar olan her parti, meclisteki çoğunluğu kaybetme endişesini paranoyaya dönüştürerek seçim yasasını değiştirme vaatlerini hep unutuverdiler. Artık beklenen, böyle bir korku kalmayacağına göre seçim yasasının değiştirilmesidir.
Uyum yasalarından biri de bu seçim yasasıdır. Ancak şimdiye kadar, toplumun sırtında kambur olan mevcut seçim yasasının değiştirilmesi yönünde ciddi bir irade görülmüş değildir. Gücü kaybetme korkusunun halen ciddi olarak iktidarı esir aldığı görülmektedir.
Oysa adalet namına, halkın iradesinin ve inisiyatifinin reel anlamda yönetime yansıması adına, haksızlık ve zulümlerin giderilmesi adına bu yasa muhakkak değiştirilmelidir.
Seçim barajı ve partilerin hazineden maddi yardım alma kıstaslarının ağır olması siyasette kartelleşmeye neden olmuştur. Partilerin halka eşit şartlarda gidebilme, aynı şartlarda propaganda yapma, hedef ve programlarını halka arz etme hususlarında büyük bir haksızlık vardır. Adil rekabet şartları mevcut değildir. Bu durum, toplumumuzun sosyolojisine çok terstir. Toplumun büyük bir kesimi, mecliste temsil edilememektedir. Yeni sistemde bunun önünün alınması, gerçek bir halk temsiliyetinin sağlanması, mevcut yönetimin topluma karşı bir sorumluluğudur.
Şimdiki mevzuatta, siyasi partiler ve seçimler ile alakalı iki ciddi sıkıntı mevcuttur. Bunlar malum; seçim barajının yüksekliği ile partilerin hazineden yardım almasını düzenleyen hususlar. Seçimlerin ayak seslerinin duyulduğu bu günlerde halen bu sıkıntıların giderilmemiş olması bir handikaptır.
Cumhurbaşkanlığı sistemi ile koalisyonlar dönemi bittiğine göre seçim barajının tamamen kaldırılması, yani sıfırlanması gerekir. Bununla beraber haksız rekabetin giderilmesi, tüm siyasi partilere siyaset mekanizmasında halka hakkıyla hizmet edebilmelerinin önünün açılması için hazine yardımının yeniden düzenlenmesi gerekir.
İçişleri bakanlığına her dilekçe veren partiye hazine yardımı yapılsın gibi bir durumu kast etmiyoruz elbet. Ancak halk nezdinde ciddi bir yer edinmiş, illerin üçte birinde veya yarısında teşkilatlarını kurmuş, seçime girme yeterliliği almış tüm siyasi partilere muhakkak hazine ve seçim yardımı yapılmalıdır.
Fikrine ve ideallerine güvenen her parti, bunun için gayret etmeli, rekabetten korkmamalıdır. Yine koltuk sevdasında olmayan, derdi toplumun umumi maslahatları olan herkes, bu ağır şartların kaldırılmasına katkı sunmalıdır.