Amerika, Trump'un seçim vaatlerinde iddia ettiği gibi içeriye yönelmek yerine, daha fazla dışarıya açılıp küresel çapta krizlere neden olmaktadır. Bugün, uluslararası ilişkilerde meydana gelen birçok krizin nedeni ABD'nin başın çektiği küresel şer güçlerdir. Amerikan emperyalizmi ve sömürgeciliği, daha keskin bir hal almaya başladı. İpler daha fazla geriliyor, başta İslam alemi olmak üzere küresel çapta fay hatları döşenmektedir. Amerika'nın zorlayıcı politikaları neticesinde, köklü bazı kırılmalar olabilir, haritalar değişebilir. Tarihe uzun bir süre damgasını vurabilecek bir süreç inşa ediliyor.
Bu yüzyılda emperyalist güçler, İslam ülkelerini bölebilecekleri en küçük parçalara bölerek adeta kendilerine bir eyalet veya vilayet haline getirmeyi temel bir politika olarak benimsemişlerdir. Bunun adımlarını da bu yüzyılın başından itibaren atmaya başladılar. İslam ülkelerine uygulanacak ameliyatın formatı konusunda, körfez ülkeleri adeta bir laboratuvar gibi oldu. Körfez ülkeleri; iradeden yoksun, Amerika'nın birer eyaleti gibi hareket eden, askeri gücü siyonistler ve emperyalistler için tehlike teşkil etmeyen, kaynakları ve fonları ABD ve müttefiklerinin emrine amade, ellerindeki silahlı güçleri sadece halkına ve diğer Müslüman ülkelere karşı kullanan devletler keyfiyetine sahiptir. İşte bu örnek tam da emperyalistlerin istediği modeldir ve bu modeli tüm İslam alemine uygulamaya çalıştılar ve bu süreç devam etmektedir.
Ümmet olma mefkuresini ve şuurunu yitirmiş, iradesi elinden alınmış, benliğini kaybetmiş, emperyalistlerin hizmetkarı olan Müslüman ve devletler makbuldür. İslam ümmetine bu dayatılıyor. İslam alemi içerisinde bize biçilen zillet kaftanını giymek istemeyen ve bu formatın dışına çıkmak isteyen herkes, bir şekilde mahkum edilip etkisiz hale getirilmeye çalışılmaktadır. Bu konuda artık direk işgallerden öte, farklı işgal ve müdahale metotları denenmektedir. En son Katar örneğinde olduğu gibi, iradeleri ellerinden alınmış ülkeler yaptırım aracı ve terbiye sopası olarak kullanmaktadır. Emperyalist güçler, halkı Müslüman olan devletleri kullanarak, tam biatli olmayan ülkeleri teslim almaya çalışmaktadır. Ne yazık ki, Allah'tan daha çok ABD'den korkan kişiliksiz devletler, en az ABD kadar zalimleşmekte ve İslam ümmetine bedel ödetmektedirler. Korku ve çeşitli vasıtalarla sindirilmiş olan devletler, adeta asker gibi kullanmaktadır.
Bu devletler, birer devlet gibi hareket etmekten öte, ABD'nin birer eyaleti gibi hareket etmektedirler. İşte ABD, bütün Müslüman devletleri bu formata sokmak istemektedir. Küfrün av köpekleri sayesinde, bir bedel ödemeden emperyalist politikalar tıkır tıkır işlemektedir. Zillet ve meskenet libası giymiş, siyonist ve emperyalistlerin hedefleri doğrultusunda Müslüman halklara karşı daha şedid olan ve korku ile teslim alınan kukla yönetimleri hatırladıkça, aklımıza maymun deneyi gelmektedir. Özetle; kafese konulmuş bir maymuna bir deney uygulanır. Kafesin bir tarafına muz bırakılır. Maymun muza doğru hamle yapılınca, insanlar tarafından çok feci bir şekilde dövülür. Bu vaka, maymunun muza her hamlesinde tekrar eder. Derken maymun muza hamle yapmaktan vazgeçer. Kafese ikinci bir maymun alınır.
İkinci maymun da yemek için muza hamle yapar. Bunun üzerine kafesteki birinci maymun ikinci maymuna saldırır. Çok şiddetli şekilde döver. İkinci maymunun her hamlesinde bu durum tekrar eder. İnsanların kendisini dövmesinden çok daha şiddetli bir şekilde hemcinsini döver. Derken ikinci maymun da muzdan vazgeçer. Kafese üçüncü bir maymun alınır. Üçüncü maymun, diğer ikisi gibi muza hamle yapar yemek ister. Ama diğer iki maymunun şiddetli hışmına maruz kalır. Her hamle yaptığında ilk iki maymundan feci dayak yer ve muzdan vazgeçer. Birinci maymun insanlardan dayak yediği için bu dayağın korkusu ile ikinciyi döver. Yani zalimi bilmektedir ve zalim adına hemcinsine zulüm uygulamaktadır. İkinci maymun ise, insanların zulmüne maruz kalmadığı halde kendi cinsinden birisinden şiddet görür. İşin en ilginç yanı ise, üçüncü maymuna saldıran maymunlardan en şedid olanı ikinci maymundur. Sebebin kaynağını bilmeden, bu zincirdeki en aşırı şiddeti hemcinsine uygular. Olayın kaynağını bilmeden, en şedit zalim kesilir, "kraldan fazla kralcılık" rolüne bürünür. Neticede muz orda kalır, kimse yiyemez. İnsanların bunu temin etme vasıtası ise şiddettir. İlk zulümden sonra zulüm zinciri devam eder. İşte Arap idarecilerin durumu, bu "terbiyeli maymunlar"a benzemektedir. Dünya halkları, terbiyeli maymun zincirinin birer halkası olmak yerine onurları ile ayakta kalmayı tercih etmelidirler. Bu halkaya dahil olmayanı terbiye etme rolüne soyunmak yerine, bu izzetli duruşa destek olmak lazımdır.