Tercihler Hicretimizin Adresini Belirler

Yusuf ARİFOĞLU

Yeni bir hicri yılın başında ve birçok tarihi olayı içinde barındıran muharrem ayının bidayetinde dünya siyaseti ve ikiyüzlü politikası içinde kimin kiminle iş tuttuğu, kimin tercihinin neye göre ve hicretinin kime olduğu daha anlamlı bir hale geldi.

Kulun, ibadet ve tapınmada tercihi ne, hicreti kime?

Müslüman, gayri müslime göre nasıl bir tavır almalıdır?

Sünni, Şii birine kardeş mi, dost mu, düşman mı olmalıdır?

Türk, Kürt'ten üstün mü; Kürt Arap'ı yener mi?

Tüm aidiyetler bir tarağın dişleri gibi hukuk, dil, kültür yönüyle eşdeğer midir? Gibi sorular, daha da uzatılabilir; ama bu ve benzer sorulara verilecek her tercih bizim, birilerinin tercihi, hicreti, kıblesidir bilmek lazımdır!

Hicret ve Muharrem... Biri denilince diğerini akla getiren iki kavram...

Hicret bir tercih, bir adanış; Muharrem ise bu tercihi her sene canlı tutan bir zaman dilimi...

Her hicret bir inkılap, bir hayat dönüşümü... Hz. Ömer(r.a), anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki:

"Ameller niyetlere göredir. Herkese niyet ettiği şey vardır. Öyleyse kimin hicreti Allah'a ve Resulüne ise, onun hicreti Allah ve Resulünedir. Kimin hicreti de elde edeceği bir dünyalığa veya nikâhlanacağı bir kadına ise, onun hicreti de o hicret ettiği şeyedir."

Hicretin hakka, doğruya bakanı Allah için olanıdır. Tehcirle hicret aynı kökten iki mastardır; ikisi de soyutlanma manasını taşır; ama ortaya çıkışlarındaki etkenler farklıdır.

Tehcir, birinin yurdundan, yuvasından kovulması, koparılmasıdır. Tehcir, mülteciliği sonuç verir.

Hicret ise tercihini yaşam biçimine dönüştürmenin engellendiği görülünce şartları lehine çevirme adına, sağlam bir yapılanma yolunda gönüllü ortaya çıkan bir yolculuk, soyutlanmadır. Hicret ise muhacirliği sonuç verir. Muhacir, gönülden göze dökülen hasret gözyaşıdır.

Muhacir, Mekke'lerden çıkmak istemese de Mekkeleri Medine'yle buluşturma adına feragattir.

Bugün bir Suriyeliye mülteci olarak bakarsanız sırtınızda yük olur; ama muhacir olarak bakarsanız siz onun yüreğine dokunan ve elinden tutan bir ensar olursunuz.

Hüseyni fedakârlık bir silsile, bir misyon, bir mirastır. Hazret-i Hüseyin'in Kerbela dinamiğini böylesi bir hicret gözüyle okumak lazımdır. Muharrem'i, Muharrem'in onuncu günü Aşura'yı bu dinamikler çerçevesinde bilmek/konuşmak ve anlatmak lazımdır.

Yezid, fasık bir yönetici olduğu gibi gasıp bir idareciydi. İlahi emir ve nehiylere karşı lakayttı. Fasıklığı onun nehyini, gasıplığı onun idareden defini gerektiriyordu. Bugünkü idarecilere böyle bir algıyla bakmamız ve onları hicret ve Muharrem dinamiği içinde tanımamız, onlara biat etmemiz veya başkaldırmamız lazımdır.

Allah (cc)'ın rızasını gözetenler için tarih boyunca her yer Kerbela, her gün Aşure olmuştur, olacaktır. Günümüzde aynı hakikati, Kerbelaları, feda olan Hüseyinleri, katledilen Yasin ve Aylanları, İslami adanmışlığı Mısır, Suriye, Kürdistan, Myanmar, Filistin'de müşahede etmekteyiz.

Hüseyinleri şehid etmek, Yusufları zindana atmak ve muhacirleri hicrete zorlamakla iktidarlarını sağlamlaştırdığını sanan Yezidler, Sisiler, Esadlar, Trumplar ataları Firavun, Nemrut, Hitler, Saddam gibi Cehennem'e yolcu olduklarını bilmeliler.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.