Solun değişmez bir karakteri var.
Karakter dediğim özellik babında…
Zira sol ile karakter, şarkla garp mesabesinde…
Sol örgütler, önce uğruna mücadele ettiğini söylediği bir halk belirler. Bu halkı oyun hamuru sayar, değiştirip dönüştüreceğine inanır. Ve ütopyasını bunun üzerine kurar.
Bu uğurda yeri gelince fedakârlık da yapar; ancak bu fedakârlık genelde alt tabanda olur.
Tavan daha önemli (!) meselelerle meşgul olduğu için fedakârlığı sürekli tabandan bekler.
Uğruna mücadele verdiklerini sandıkları halk, dedikleri gibi dönüşüm yaşamıyorsa o zaman sinkaflı küfürler başlar. Kimi zaman da gün yüzüne çıkmamış küfürler icat edilir.
PKK ve HDP de solun tıynetine uygun bir yaradılışla boy gösterdi yıllar yılı.
Halkı o kadar şekilden şekle soktular ki, oyun hamuru bile bu kadar değişime uğrasa deforme olur.
“Bağımsız Kürdistan” teranesiyle yola çıktılar… Binlerce insan, bu hayalle öldü.
Sonra “özerklik” denilip bağımsız Kürdistan'dan vazgeçildi.
Karşıt görüş bildiren PKK'lılar, önceleri Beka Vadisi'nin, yakın zaman da Kandil'in dehlizlerinde insanın havsalasının kaldıramayacağı işkence yöntemleriyle inanmadıkları öte dünyaya avdet etti.
Sonra “özyönetim” diye yeni bir kavram geliştirdi derin teorisyenleri.
Derin dedimse, sandığınızdan da derin…
Bir plan dâhilinde HDP'nin % 80'lerin üzerinde oy aldıkları şehirler, HDP'li belediyelerin yardım ve yataklığı, KCK'nın ataklığı ile köstebek yuvalarına dönüştürüldü.
Kürt halkının malı talan, şehirleri viran oldu.
Hendeklerin arkasında nöbet tutan yeni yetmelerin de gene bir ütopyası vardı artık: özyönetim.
Ne meret bir şey olduğunu bilmeseler de ortada bir ütopya duruyordu.
Derken on binlerce kayıptan sonra özyönetimden de vazgeçildi.
Bu sefer “demokratik Türkiye” tezi geliştirildi.
Geliştirildi dediğim ortaya atıldı.
Zira laboratuvarlarda ortaya atılan fikirler için Kürt Mahallesi deney alanı, Kürt çocuklar da denek olarak kullanıldı, kullanılmaya devam ediliyor.
Kobay olarak kullanılan Kürt genci belindeki tabancayı görünce kendisini kovboy sandı.
Kovboyun sokağın hâkimi, kobayın da beleş kadavra olmaya namzet olduğunu fark etmedi nedense, belki de kovboyu Kürtçede kobay diye bildi.
Bağımsız Kürdistan'dan, özerkliğe; özerklikten, özyönetime; özyönetimden de demokratik Türkiye'ye evrilen bir yapının her adımında ahkâm kesen tavan, hiçbir zaman zarar görmedi.
Gün geldi mecliste diğer üç partiyle birlikte milletvekili maaş zammında lehte oy kullanabildiler.
Gün geldi CHP ile birlikte hükümete nasıl salladıklarından dem vurdular.
Türkiye'nin demokratikleşmesi için Kürt gençlerini ateşe atan PKK örgütü ve HDP, halkın cahil olduğunu, oyunu/olayları okumadığını sandı.
Halk, olayları bir filozof derinliğiyle okuyordu aslında.
Bakmayın bugün “Kürt halkı olaylara ses çıkarmıyor” denildiğine.
Kürt halkı örgüte karşı sessiz bir çığlıkla direnişte...
Seçmen, kendi iradesine ipotek konulduğuna inanmıyor. Çünkü aylar öncesinden iradesinin birilerine peşkeş çekildiğinin farkında...
7 Haziran gecesinde “AK Parti ile hiçbir şekilde bir araya gelmeyeceğiz” diyen Demirtaş'ın defteri, o gece seçmeni tarafından dürüldü.
Sonra gelinen süreçte Hasip Kaplan'ın ''Kürdün yavşağına, iktidar uşağına, tırşıkçısına yazıklar olsun, keklik soyuna…!'' ifadesi yazının başında da belirttiğim gibi solun tıynetinin bir yansıması.
Oyun hamuru sandıkları milleti dönüştüremeyince hamura sövmeler başladı.
Ancak unutulmasın ki keklik soyu bile soysuz olmaktan iyidir.
Tırşık da Kürt halkının bostanından topladığı sebzelerden müteşekkil…
Yani tırşık yemek ABD ve Rusya'nın öğrettiği teresliğe müreccahtır.
Ayrıca tırşık yemek, kanla beslenmekten de iyidir.
Hele bu tırşık hıyar turşusuyla yense!...