Medrese
Sözlükte “okumak, anlamak, bir metni öğrenmek ve ezberlemek için tekrarlamak” anlamına gelen ders (dirâse) kökünden türeyen bir mekân ismidir. Resûl-i Ekrem döneminde Medine’de Kur’an öğretiminin yapıldığı bir eve dârülkurrâ adı veriliyordu. Bu evin medreselerin doğuşunda bir başlangıç olduğu ileri sürülmüştür.
Öğretim /Tâlim
İslâm kültüründe genellikle öğretimin karşılığı olarak tâlim sözcüğü kullanılmıştır. Sözlükte “bir şeyi gerçek yönüyle kavramak, bir nesnenin şeklini zihinde oluşturmak, nesneyi gerçek haliyle bilmek” anlamındaki ilm kökünden türemiştir. Bu bağlamda ta‘lîm ise “birine bilgi öğretmek ve ders okutmak” anlamlarına gelmektedir.
Eğitim/Terbiye
“Korumak, ıslah etmek, gözetmek, yükseltmek” anlamındaki rabv kökünden türemiştir. Terbiye sözcüğüne “çocuğu veya ekini besleyip büyütmek, geliştirmek” mânası verilir. Râgıb el-İsfahânî, terbiyeyi şu şekilde tanımlar. “Bir şeyi en mükemmel derecesine ulaşıncaya kadar adım adım inşa etmek.” Terbiye daha çok insan hakkında kullanılan, bedenî, zihnî, ahlâkî gelişmesini ve olgunlaşmasını sağlamayı ifade eden bir terim haline gelmiştir.
Tedris-Müderris-Tezkiye-İrşad
“Öğrenmek ve ezberlemek” anlamındaki ders kökünden türeyen tedris “öğretmek, ders vermek” demektir. Ders veren kimseye müderris, ders okutulan yere medrese adı verilir.
Tezkiye ise “temizlemek, ıslah etmek” ve özellikle “nefsi arındırmak, geliştirmek” gibi kısmen terbiyeye yakın anlamlarda kullanılır. “Doğru yolu bulup kararlılıkla benimsemek” manasındaki rüşd kökünden türeyen irşâd ise “doğru yolu göstermek” demektir.
Adab-ı Ders
İslâm eğitimcilerine göre; öğretmenlik, geniş bilgiyle birlikte bazı özel yetenekler isteyen bir sanattır. Bu sebeple öğretmenin bilgili olması yanında, psikoloji ve pedagoji formasyonunun tam olmasını da gerekli gören İslâm eğitimcileri, eğitim ve öğretimin başarıya ulaşmasını öğrenci, öğretmen ve aile üçlüsünün birlikte sarf edecekleri çabaya bağlamışlardır. Buna göre, Allah adına yapıldığı kabul edilen ve ibadet sayılan öğretmenlik mesleğini icra edecek kişinin, öncelikle hem bilgi hem de ahlâk ve fazilet bakımından bu mesleğin ehli olması, öğrencilerine karşı şefkatli ve nazik davranması gerekmektedir.
Fârâbî de, “Hoca öğrencisine karşı ne çok sert, ne de çok yumuşak davranmalı; çünkü aşırı sertlik talebenin hocasından nefret etmesine, aşırı müsamaha ise talebenin hocasının şahsını ve bilgisini hafife almasına yol açar” diyerek pedagojinin önemli bir kuralına işaret etmiştir. İbn Haldûn, eğitimde zor kullanmanın öğrenme arzusunu olumsuz yönde etkileyeceği düşüncesindedir. Gazzâlî daha da ileri giderek talebenin gençlik gururunu rencide etmemek için, öğretmenin uyarılarını açık ifadeler yerine üstü kapalı sözlerle yapması gerektiğini, açık ve sert ikazların pedagojik esaslara (sınââtü’t-ta‘lîm) aykırı olduğunu belirtmektedir.
Kaynak
TDV İslam Ansiklopedisi – Talim ve Terbiye, Ziya Kazıcı, Halis Ayhan
TDV İslam Ansiklopedisi – Âdâb-ı Ders, Mustafa Çağrıcı
TDV İslam Ansiklopedisi – Medrese, Nebi Bozkurt