“Bozuk saat bile günde iki defa doğruyu gösterir” diye bir galat-ı meşhur söz vardır. Galat- ı meşhur diyorum yoksa bozuk saat kaçta doğruyu gösterecek?
Sözün doğrusu “duran saat günde iki defa doğruyu gösterir” biçimindedir ki nerede durmuşsa, günde iki defa orada doğruyu gösterecektir.
Neyse bozuk saat, duran meselesini bir kenara bırakalım da Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçen gün FETÖ tutukluları için söylediği ancak altına hepinizin koşulsuz imza atacağı sözüne dönelim.
Ne diyordu Kılıçdaroğlu “Demokrasinin olmadığı yerde terör olur” olurrr, oluuuurr.
Son sözler kulaklarımda eko yaparken içimden de “şimdi CHP'de intihar eylemleri başlar” sözünü geçirmedim değil.
Zira çok değil bir ay önce CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında, "Parti içinde kavga edeni kapının önüne koyarım" demişti.
“Kapının önüne koymak” ve demokrasi…
Hani Batı'nın demokrasiden anladığının bundan farklı olduğunu da sanmam ya neyse.
O sözler kulaklarımda eko yapmakla kalmadı geçmiş de beynimde bir anda bir film şeridi gibi geçiverdi.
Öyle ya demokrasi olsaydı, bir kişinin isteği üzerine koskoca Mustafa Kemal'in eski silah ve dava arkadaşları olan Kâzım Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele ve Adnan Adıvar'ın 17 Kasım 1924 tarihinde kurduğuTerakkiperver Cumhuriyet Fırkası partisi sırf bir kişinin isteği üzerine tıtışkadan gerekçelerle kapatılır, şapka takmadığı için binlerce insan darağaçlarında sallandırılır mıydı; ezanın aslı bozulur, camiler ahıra dönüştürülür müydü?
Velev ki suçlu da olsa Seyit Rıza bahane edilip resmi kaynakların belirttiğine göre on üç bin masum insan kadın çocuk demeden katledilir, Kılıçdaroğlu'nun yedi sülalesi kıyımdan geçilir miydi?
Sahi yaşı büyütülüp idam edilen genç, hangi sistemde idam edildi?
Ya “bir sağdan bir soldan” diyen zevat hangi sistem adına kıyıyordu gencecik bedenlere?
Yakın zamana gelelim sayın Kılıçdaroğlu!..
Henüz on beşindeyken, on beş okula sürüldükten sonra görevli bir zevatın on beş dakikalık bir yazısıyla okuldan atılan çocuklar…
Yirmi beş yıldır demir parmaklıklar arkasındaki babalarını ziyaret etmek zorunda bırakılan çocukların çocukları oldu.
Bunlar, hangi sistemin kurbanı?
Bırakalım bizdeki çakma masalı…
Demokrasinin beşiği kabul edilen İngiltere, bir haftadır uyuyamıyor, sandıklarda oy verme işlemi devam ederken korkudan oyunu kullanmaya gitmeyen İngilizleri duyduk.
Aynı günde üç ayrı yerde, üç ayrı eylem…
Enteresan değil mi?
Fransa halkı bizden daha tedirgin…
Yoksa bütün bunlar hasat zamanı mı?
Hani ektiğini biçme meselesi babında…
Belki de man dakka dukka!...
Kim bilir?...
Üç beş Fetoist'in gazına gelip de demokrasi oyunu oynamaya kalkışmayın sayın Kılıçdaroğlu!...
Hani referandum öncesi seçim şarkınız yapmak için izin istediğiniz ancak sahibi tarafından izin verilmeyince “ben bunlara aydın demem” dediğiniz şarkı vardı ya?
Ahanda o şarkının sözlerini Yavuz Turgul ve Cengiz Onural Bey'den izin almadan kullanıyorum! “Bana bir masal anlat baba
İçinde bütün çocuklar
Aylan'la Ümran olsun yaşamla iç içe
Baba bir masal anlat bana
İçinde ikna odaları olmasın
Anlatırken bak gözüme
Gözümü senden ayırsam bile
Kandırıp gitme sakın beni
Bana bir masal anlat baba
İçinde tüm sevdiklerim
İçinde Yusufiler olsun…
Evet Sayın Kılıçdaroğlu, bana bir masal anlat, içinde demokrasi olsun; ama uyandığımda masal devam etsin.