Birlik Vakfı Batman Şubesi tarafından “Güneydoğu Anadolu Bölgesinin Tarımsal Yapısı Sorunları ve Çözüm Önerileri” konulu bir konferans verildi.
Konferansa; Siirt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Erman, Batman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Aydın Durmuş, Birlik Vakfı Batman Şube Başkanı Hamdullah Tüzün, vakıf üyeleri ve vatandaşlar katıldı.
Konferansa konuşmacı olarak katılan Siirt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Erman “Güneydoğu Anadolu Bölgesinin Tarımsal Yapısı Sorunları ve Çözüm Önerileri” konulu bir sunum yaptı.
Türkiye’nin Mezopotamya Bölgesinde bulunduğu için çok sayıda medeniyete beşiklik yaptığını, tarihin en eski dönemlerinde tarımın başladığı bir bölge olma özelliği taşıdığını söyleyen Erman, “Genel olarak Türkiye’nin tarımına baktığımızda 1990'dan 2016 yılına kadar tarla bitkilerinin ekiliş alanlarında bir düşüş, nadas alanlarında 5 milyon hektardan 4 milyon hektara gerileyen bir düşüş görüyoruz. Ancak bu nadas alanlardaki düşüş aslında bizim ziraatçılar olarak arzu ettiğimiz bir rakamdır. Sebze ekiliş alanlarında 1990'lara göre bir artış, meyve ekiliş alanlarında yine bir artış söz konusudur.” dedi.
“100 milyon dekar kadar arazimiz kırsaldan kente göçler neticesinde işlenmeksizin atıl bir şekilde bırakılmaktadır”
Türkiye’de 24 milyon hektar tarım arazisinin olduğunu belirten Erman, “2002 yılında 2 milyon 588 bin olan çiftçi sayısı, 2016 yılına gelindiğinde 2 milyon 267 bine kadar gerilemiş. Zira ülkemizde tarımsal sorunların belki en başında gelen problem, köyden kente göçme ve bu göç neticesinde tarımsal arazilerimizin işlenen, üretim yapılan tarım arazilerimizin her geçen gün azalma göstergesi sorunudur. 2002 yılında 164 milyon dekar olan tarım arazilerimiz, 147 milyona kadar gerilemiş. Oysa toplamda 240 milyon dekar tarım arazimiz var. Burada şöyle bir sonuç çıkabiliriz; 100 milyon dekar kadar arazimiz aslında kırsaldan kente göçler neticesinde işlenmeksizin, üretim yapılmaksızın atıl bir şekilde bırakılmaktadır. Bu da totalde ülkemizin tarımsal üretimini maalesef çok olumsuz yönde etkilemektedir. Ülkemiz aslında kendine has olan bitkiler yani gen kaynağının ülkemiz olduğu ürünlerde bile neredeyse ithalata yönelip ülke dışından bu ürünleri ithal etmek zorunda kalmaktayız.” diye konuştu.
“Bölgedeki kişi başına gelir Türkiye ortalamasının yaklaşık yarısı kadardır”
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde tarım arazilerinin en fazla olduğu illerin Şanlıurfa ve Diyarbakır olduğunu aktaran Erman, “Bölgenin yüzölçümü 75 milyon kilometrekaredir ve Türkiye yüzölçümünün yüzde 9,7’sini teşkil eder. Bu alanın yaklaşık 3,1 milyon hektarı tarıma elverişli alanlardır. Türkiye toplam tarıma alanı içerisinde oransal ve alan bakımından yüzde 12,7’lik paya sahiptir. Bölgemizde tarım kesimi ağırlığını sürdürmektedir. Çalışan nüfusun yaklaşık yüzde 60’ı tarım kesiminde istihdam edilmektedir. Özellikle küçük ne nüfusu 100 binin altında olan orta büyüklükteki kentlerde nüfusun önemli bir bölümü esas geçim ve istihdam kaynağı olarak tarımla iştigal etmektedir. Bölgenin az gelişmiş geleneksel ekonomik ve sosyal yapısıyla yüksek nüfus artış hızı kişi başına gelire yansımaktadır. Bölgedeki kişi başına gelir Türkiye ortalamasının yaklaşık yarısı kadardır.” ifadelerini kullandı.
“Ülkemizdeki su kaynaklarının yüzde 75’i aşırı sulama neticesinde heba olmaktadır”
Çayır-meraların ülkede genellikle hayvansal varlığın en önemli kaynağı olduğuna işaret eden Erman, devamında şunları söyledi: “Ülkemizde çayır-mera alanlarının toplam yüzölçümündeki payı yüzde 18,7 iken, Güneydoğu Anadolu Bölgesi çayır-mera alanlarının bölge yüzölçümüne oranı yüzde 13,7 olup bu oranla ülkemiz çayır-mera alanlarının gerisinde yer almaktadır. Bölgedeki çayır-mera alanlarının Türkiye’nin toplam çayır-mera alanları içerisindeki payı ise yüzde 7,2’dir. Tarımsal üretimde en önemli kaynak toprak ve sudur. Ülkemizde tarımsal üretimin sorunları başında özellikle toprak ve su kaynağının hoyrat kullanıldığının ve israfın son derece fazla olduğunu görüyoruz. Ülkemizdeki su kaynaklarının yüzde 75’i maalesef hâlâ aşırı sulama neticesinde heba olmaktadır. Bunun neticesinde çoraklaşan topraklardan daha sık söz etmeye başlamaktayız.”
“Üretici mağduriyetlerinin önüne geçilebilir”
Hayvancılık sektörünün desteklenmesi gerektiğine işaret eden Erman, “Türkiye’de büyükbaş hayvan yetiştiriciliği sektörü sadece tarımsal üretimden sağlanan gelirin ve hayvansal üretimden sağlanan proteinin önemli bir kısmını üretmekle kalmayacak, istihdama katkısını da sürdürecektir. Sığırcılık sektörünü tehdit eden birçok unsur vardır. Bunlardan ilk akla gelenler plansız yatırımlar, hastalıklar, hatalı desteklemeler ve ithalattır. Ne yazık ki yıllardır bu alanlardaki sorunlar çözülememiş, hatta bir kısmının olumsuz etkisi iyice artmıştır. Küçük işletmelerin desteklenmesi, yerli ırkların ıslahı ve girdiler konusunda daha etkin üreticileri koruyan, sürdürülebilir destek sistemlerinin hayata geçirilmesi, fiyat istikrarını ve ithalat sonucu oluşan üretici mağduriyetlerinin önüne geçilebilir.” ifadelerini kullandı.
“Ülkemiz tarihsel kültürü ve misyonu olan bir ülke bilinci ile tekrar öncü rolünü üstlenmelidir”
Bölgenin avantajlı olduğu yenilebilir enerji kaynaklarının etkin kullanılması gerektiğini kaydeden Erman, “Anavatanı bölgemiz olan ve bölgemizde üretilebilen yüksek katma değerli tarımsal ürünlere öncelik verilmelidir. Sulamaya açılacak alanlarda suyun etkin kullanımı sağlanarak, yılda birden fazla ürün alınmasına yönelik tedbirler alınmalı, istihdamı artırıcı ve yüksek getirili ürünlerin yetiştirilmesi sağlanmalıdır. Bölgemizin genç nüfusunun büyük şehirlere göçü engelleyecek projeler üretilerek, tersine göç etkin hale getirilmelidir. Parçalanmış arazileri büyük tarım işletmelerine dönüştürecek toprak reformu hayata geçirilmeli, mekanizasyona hız verilmeli. Tarım teknolojilerinin yerli üretimi sağlanarak yaygınlaştırılmaya yönelik tedbirler alınmalı. Hayvancılık bölgemiz çiftçilerinin aşina olduğu bir sektördür. Ülkemizde güncel olan et sorununa çözümde yine bölgemizin öne çıkacağı projelerin üretilmesidir. Bu konuda bölgemiz işletmelerinde fizibilite ve verimlilik çalışmaları yapılarak desteklenmeleri ve gerektiğinde güç birliği yaparak krizi fırsata çevirici tedbirler alınması sağlanmalıdır. Ülkemiz geçmişten bugüne tarımda kendine yeten, tarihsel kültürü ve misyonu olan bir ülke bilinci ile tekrar öncü rolünü üstlenmelidir.” açıklamasında bulundu. (M.Fatih Akgül-İLKHA)