TESSEP İstanbul temsilciliği, İslami evliliğin nasıl gerçekleştirilmesi gerektiği, evliliğin yürütülebilmesi için dikkat edilmesi gereken hususlar ve toplumda artan boşanma oranlarının önüne nasıl geçilebileceğine dikkat çekmek adına 6 hafta boyunca vereceği "Evlilik Okulu" seminerlerini bugün başlattı.
Söz konusu seminerin birinci oturumunda konuşan Yazar Meryem Kiraz, aile kurumu üzerinde çeşitli saldırıların olduğuna ve son dönemlerde bunların arttığına dikkat çekti.
Aile temeli sağlam olan nesillerin geleceğe ışık olacağını belirten Kiraz, evlilik müessesesi kurulurken uzlaştırıcı ve kolaylaştırıcı olunması gerektiğini kaydetti.
Aile kurumunu inşa edecek nesiller yetiştirilmesi gerektiğine vurgu yapan Kiraz, "Aile toplumun mihenk taşıdır. Aile toplumu ve toplumları şekillendirir. Benden bize yolculuk. Neden, benden bize yolculuk? Tarih boyunca aile hep var olmuştur. Aile ben iken biz olmanın adıdır. Aile birliktir, beraberliktir. Aile paylaşmaktır. Sevgiyi, muhabbeti, ekmeği, aşı paylaşmaktır. Aile, başkasını kendine tercih etmenin adıdır. Aile benden bize yolculuğun ilk kapısıdır. Eğer huzur istiyorsan, huzur vermek istiyorsan ailen olmalı. Hem huzur verir hem huzur alırsın. Aile anne baba ve çocuklarının meydana getirdiği en küçük topluluktur. Toplumun temeli olan aileyi kuran iki temel öğe, erkek ile kadındır. Aile, evlilik ve kan bağına dayanan, anne, baba, çocuklardan oluşan en küçük sosyal gruptur." dedi.
"Aile temeli sağlam olan nesiller geleceğe ışık olur"
Aile kurumuna İslam dininin verdiği öneme işaret eden Kiraz, "İnanç, ahlak ve gelenekler ailede öğrenilir. Aile temeli sağlam olan nesiller geleceğe ışık olur. İlk insan Hazreti Âdem’den günümüze kadar, aile kurumu hep olmuştur ve olmaya devam edecektir. Aile kurumu tüm dinlerde ve ideolojilerde mevcuttur. Yahudilikte aile, baba hâkimiyetine dayanırdı. Aile hem dini hem sosyal bir müesseseydi. Kadına, miras hakkı yoktu. İsrail oğullarının dışında biriyle evlenmeme kuralı vardı. Hristiyanlıkta ise aile dini bir müesseseydi. Hâkimiyet kocadaydı. Romalılarca ataerkil bir aile tipine sahipti. Ailenin reisi baba ve rahipti. Çocuklarını öldürme yetkisine bile sahipti. Araplarda, Peygamber Efendimizden önce aile ataerkildi. Kadın ve çocukların hiçbir değeri yoktu. İslam'ın gelmesiyle aile kurumuna ve kadına bir değer verildi. Kadının hakları ve hukukları oldu. Kur'an-ı Kerim, Nisa Suresinde birçok ayette bunlara değinmiştir. İslam, nikâhı helal kılarak zinayı da yasaklamıştır. Kutsal dinlerde de aile kurumuna değinilmiştir. Aile, insanlık tarihinin en eski hatta ilk kurumlarından biridir." şeklinde konuştu.
"Evlilik müessesesini kurarken uzlaştırıcı ve kolaylaştırıcı olmamız gerekiyor"
Evlenmenin ve yuva kurmanın Allah'ın varlık âlemi üzerindeki bir sünneti olduğunu ifade eden Kiraz, aile kurumu üzerinde her geçen gün saldırıların arttığına dikkat çekti.
Kiraz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Varlık âlemindeki nesli devam ettirmek ve huzuru sağlamak için koymuş olduğu Sünnetullah'tır. Her şeyden çift çift yarattık ki düşünüp öğüt alasınız. Her canlı kendi eşiyle birleşerek bir meyve, bir nesil vermektedir. Ey İnsanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan eşini yaratıp ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinizden korkun.' Evlilik zaruridir, fıtridir. Evlilik müessesesini kurarken uzlaştırıcı ve kolaylaştırıcı olmamız gerekiyor. Her geçen gün aile kurumunun üzerine saldırılar artmakta. Gerek sosyal medyada, gerek dizilerde evlilik zor, sıkıntılı, hayatı ve özgürlüğü kısıtlayan bir kurum olarak lanse edilmekte. Özellikle emperyalist güçler ve batı, evliliği kendi toplumlarında teşvik ederken, İslam toplumunda ise yozlaştırmak için her gün yeni projeler üretmekte. Yine, 'Ben'den bize yolculukta' batının, bunun tam zıddını yaptığını ve insanları bencilliğe sevk ettiğini görmekteyiz."
"Aile kurumlarını inşa edecek nesiller yetiştirmeliyiz"
Bireyselleşme, insanlar arasında tahammülün azalması, en küçük sorunların büyütülmesi, hak ve hukukların yerine getirilmemesi, çocuk bakımının bir külfet olarak görülmesi, aileyi bitirmenin en büyük etkenlerindendir." diyen Kiraz, "Cinsel devrim, kadın özgürlük hareketi ve eş cinsellerin haklarının tanınması gibi akımlar da toplumu ifsada sürüklemektedir. Toplumu ifsat eden ve ailenin karşısındaki diğer bir tehlike de nikâh olmadan, beraber yaşamak olmuştur. Hemen hemen tüm toplumlarda nikâh veya düğün merasimi mevcuttur. Camilerde, kiliselerde, mabetlerde ve kendi kutsal gördükleri yerlerde, örf âdete dayalı düğün ve nikâh merasimi düzenlenir. Ne yazık ki günümüzde nikâh ve düğün önemsenmiyor. Erkek ve kadın sadece cinsel doyum için bir arada yaşıyor. Bu sevgi ve sadakati toplumdan alıyor. Feminist hareketler, kadının kimliği üzerinde ailenin aleyhine olacak etki yaratmıştır. Bunların başında kadının cinsel yaşam özgürlüğü, bedeninin egemenliği, hukuki hak ve özgürlükleri gibi söylemler ile aile ve evlilik kurumu etki altına alınıyor. Çalışma hayatına atılan kadın için ev, çocuk ve eş kendisini kısıtlayan engel olarak gösterilmekte ve aileden uzak olması sağlanmaktadır. Aileye sahip çıkmalıyız. Dinimiz, vatanımız ve neslimiz için bilinçli aile kurumlarını inşa edecek nesiller yetiştirmeliyiz. Ailenin huzuru toplumun huzurudur." şeklinde konuştu.
Seminer dizisinin 2'nci oturumunda konuşmalarını yapan Yazar Halise Minigül de "Aile topluma önemli ölçüde etki eden bireyin sahip olduğu ilk gruptur. Bu nedenle aile ile ilgili araştırmalar son dönemde daha da önem kazanmıştır. Özellikle iletişimin çiftler arasındaki uyumu ve dolayısıyla ailenin diğer fertlerini ne ölçüde etkilediği araştırmalarda ön plana çıkarılması gereken bir konudur. Bu araştırmanın amacı evlilik uyumu ilişkisinde aile içi iletişimin rolünün incelenmesidir." dedi.
Minigül, "Araştırma çiftler arası ve aile içi iletişimin evlilik uyumunu ne denli etkilediğini ortaya koyabilmek ve ileriye dönük çiftler arasında sağlıklı iletişim kurmayı arttırabilecek çalışmalara ön ayak olabilmek amacıyla Konya merkezinde ikamet eden 827 kişi üzerinde tanımlayıcı olarak yapılmıştır. Yapılan anket ve evlilik uyum ölçeği uygulaması sonucunda EUÖ puan ortalaması 43,99 olarak tespit edilmiş̧, katılımcıların yüzde 56,0'ı uyumlu, yüzde 44,0'ının evliliklerinde uyumsuz olduğu görülmüştür. Bununla birlikte eşler arasında iletişimin (sorun paylaşma, üzüntü/sıkıntı paylaşma, ev işi paylaşma, tartışma sıklığı, tartışma sonucu ayrı kalma, tartışma sonrası sorun çözme, cinsel sorun paylaşma, birbirine vakit ayırma, eşlerin duygu düşünceleri ile ilgilenme) evlilik uyumunun önemli ölçüde etkilediği tespit edilmiştir. Aynı şekilde çocuklar ile ebeveynler arasındaki iletişimin de (ebeveynlerin çocukla vakit geçirme, gün sonu değerlendirme, öğrencinin psikolojik değişikliklerini fark etme, ebeveynlerin sözlü ve fiziksel şiddet uygulama durumu, çocuğun problem paylaşma ve televizyon başında vakit geçirme) evlilik uyumunun etkilediği saptanmıştır." ifadelerini kullandı.
İLKHA