Sınavlar ve tercihler derken bitti. Fakat stres ve heyecan devam ediyor ne olacak halimiz? İyi bir üniversite gelecek mi? Kazanabilecek miyiz? Soruları devam eder gider. Bu sürecin ardından artık bir bekleme ve tevekkül evresi başlar.
Her şeyin biran önce gerçekleşmesini isteyen bizler, bu anlayışımızla tevekkülün ruhuna aykırı anlayış geliştirdiğimizi unutmayalım. Yapmamız gereken şey ise elimizden geleni yaptıktan sonra her şeyin sonucunu Allah'a bırakmaktır. Niçin, diye düşündüğümüzde sonuçları belirleyen şüphesiz Rabbül âlemindir. Kısa zaman içinde hepimiz buna şahid olduk.
Her şeyin bittiğini düşündüğümüzde âlemlerin Rabbi hiç hesap etmediğimiz bir noktadan bizlere yol gösterdi. O'nun yolunda yürüyenler, bu yolun ne kadar doğru olduğuna bir kez daha kanaat etti. Önemli olan buydu zaten. Doğru yolu bulabilmek ya da doğru yolda ayaklarımızın kaymaması için dua etmek.
Ayaklarımızın kaymaması için bizlerin sadıklarla birlikteliği, çağımızın en büyük kazanımı ve sermayesidir. Bu birlikteliğin oluşmaması ve kendi birlikteliğini oluşturmak için gece gündüz demeden çalışanlar bizlerin birlikteliğini ve beraberliğini hep sürü psikoloji olarak yorumlamışlardır. Bu birliktelikleri rahmet olarak değil de sürü psikolojisi olarak yorumlayan teorisyenlerin teorileri alt üst olmuştur.
Anladık ki Allah'ın rızasını gözeterek verilen her sınav başarıyla sonuçlanmıştır çaresizlikleri merkeze alıp çözümü bireye indirgeyenler Hz. Yusuf'u(as) kuyudan çıkaran gücü nasıl yorumlayacak ya da Hz. Musa'yı(as) nasıl unuturlar? Hatırlayalım.
Allah, Kur'an'da, Hz. Musa(as) ve beraberindeki müminlere şöyle buyurmaktadır: “Musa'ya: ‘Kullarımı gece yürüyüşe geçir, çünkü izleneceksiniz' diye vahyettik. Bunun üzerine Firavun şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi. ‘Gerçek şu ki bunlar azınlık olan bir topluluktur. Ve elbette bize karşı da büyük bir öfke beslemektedirler. Biz ise uyanık bir toplumuz” (dedi). Böylelikle Biz onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık. Hazinelerden ve soylu makam(lar)dan da. İşte böyle; bunlara israiloğulları'nı mirasçı kıldık. Böylece (Firavun ve ordusu) Güneşin doğuş vakti onları izlemeye koyuldular.” (Şuara Sûresi, 52-60)
Kur'an'da bildirildiği üzere, bu takibin ardından iki topluluk karşı karşıya geldikleri sırada, Allah denizi yararak Hz. Musa'yı(as) ve onunla birlikte iman edenleri kurtarmış, Firavun ve kavmini ise helâk etmiştir. Kur'an'da Allah'ın iman edenlere bu yardımı şöyle bildirilir:
“Bunun üzerine Musa'ya: “Asanla denize vur” diye vahyettik. Deniz hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu. Ötekileri de buraya yaklaştırdık. Musa'yı ve onunla birlikte olanların hepsini kurtarmış olduk. Sonra ötekileri suda boğduk. Şüphesiz, bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu iman etmiş değildirler. Ve hiç şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.” (Şuara Sûresi, 63-68)
Bütün bu tariften anlaşıldığı gibi tevekkül; Müslümanın, yapacağı işlerde çalışıp çabalaması, sadece Allah'a dayanmasıdır. Tevekkül, hiç bir zaman, çalışmayı ve sebebe sarılmayı terk edip, “Allah'ın dediği olur” diyerek kenara çekilmek değildir.
Selam ve dua ile…